Şangay İşbirliği Örgütü, 1996 yılında Çin, Rusya, Kazakistan, Tacikistan ve Kırgızistan tarafından imzalanan bir güvenlik anlaşmasıyla ilk olarak Şangay Beşlisi olarak ortaya çıktı.
2001’de Özbekistan’ın da katılımıyla Şangay İşbirliği Örgütü’ne dönüştü. Şangay İşbirliği Örgütü’nün o yıllarda güvenlik tehditlerinin başında radikal İslam vardı.
Daha sonra örgüte 2017’de Pakistan ve Hindistan ve 2022’de de İran katıldı.
Türkiye de 2013 yılında örgütün diyalog partneri oldu. Türkiye dışında Azerbaycan, Ermenistan, Katar, Mısır ve Suudi Arabistan’ın da aralarında olduğu dokuz ülke diyalog partneri.
Belarus, Moğolistan ve Afganistan gözlemci ülke. Bitaraflıkla övünen Türkmenistan sadece misafir.
Aslında Şangay Beşlisi’ne üye olmak 2013 yılında ciddi ciddi Türkiye’nin gündemine girmişti.
AB tarafından bekletilmeye tepki gösteren Başbakan Erdoğan’ın şu meşhur sözleriyle:
“Oyalayacağına bizi, açıklasın biz de işimize bakalım. Geçenlerde Sayın Putin’e ‘Bizi Şangay Beşlisi içine alın’ dedim. Biz de AB’ye ‘allahaısmarladık’ diyelim, ayrılalım oradan. Bu kadar oyalamanın ne anlamı var?”
Erdoğan, “İkisi birbirine alternatif mi?” diye soran gazeteciye “Şangay Beşlisi daha iyi, çok daha güçlü” diye cevap vermişti.
“Şangay Beşlisi’ne gelin denilse Türkiye gider mi gerçekten?” sorusuna cevabını da hatırlayalım:
“Gideceğimizi söyledik. ‘Gelin denilirse, geliriz’ dedik. Pakistan ve Hindistan da istiyor. Onların da talebi var, hep beraber göreceğiz.”
Ama bu kararlılığa rağmen bırakın üyeliği, Şangay İşbirliği Örgütü’nün her yıl yapılan zirvelerinden birine bile Başbakan ve Cumhurbaşkanı düzeyinde katılmadı Erdoğan.
2016 yılında konu tekrar gündeme geldi.
Yine bir Putin görüşmesi ve yine bizi Şangay Beşlisi’ne alın talebiyle:
“Sayın Putin, ‘Bunu değerlendiriyoruz’ gibi bir ifade de kullandı. Temenni ederim ki orada olumlu bir gelişme olması halinde, yani Türkiye’nin Şanghay Beşlisi içerisinde yer alması, bu konuda çok daha rahat hareket etmesini sağlayacaktır diye düşünüyorum.”
Ama ya Putin, Türkiye’yi NATO içinde Truva atı olarak gördüğü için, ya da Türkiye bunu Batı’ya karşı bir şantaj olarak kullandığından bir türlü Şangay İşbirliği örgütüne girmedik.
Türkiye’nin diyalog partneri olduğu 2013 yılından bugüne kadar yapılan dokuz zirveden hiçbirine üst düzey de bir katılım da gerçekleşmedi.
Peki ne oldu da Cumhurbaşkanı, 2022 yılında birden Özbekistan’daki zirveye katılmaya karar verdi?
Türkiye’nin motivasyonu neydi?
Aslında Türkiye’nin ve Cumhurbaşkanı’nın görünen programında bu zirveye katılmak yoktu.
Ta ki 5 Ağustos gününe kadar.
Malum, bu zirvenin daveti bundan sadece bir ay önce 5 Ağustos günü Soçi’deki görüşmede Putin’den Erdoğan’a geldi.
Bunu Putin’in ağzından duymadık. Resmi açıklamalarda bundan bahsedilmedi.
Cumhurbaşkanı ziyaret dönüşü uçakta gazetecilere bu daveti açıkladı:
“Eylül’de Şanghay Beşlisi Özbekistan’da toplanacak. Görüşmemizde Sayın Putin de rica etti; nasip olursa biz de inşallah oradaki toplantıya katılacağız.”
Peki Cumhurbaşkanı bu kez Putin’in ricasını kırmayıp, neden davete icabet etti?
Bunun için son iki ayki birkaç haberi ardarda okumak yeterli:
22 temmuz:
Akkuyu Nükleer Santrali’ni işletecek Rosatom’un iştiraki Akkuyu Nükleer, santralin şu ana kadarki müteahhitlik işlerini yürüten IC İçtaş İnşaat’ın ortak olduğu şirketin sözleşmesini feshederek, müteahhitlik işlerini tamamen Rus ortaklardan oluşan bir şirkete devretti.
29 Temmuz:
Bloomberg ajansına konuşan yetkililer, Rusya’nın Akkuyu nükleer santrali yatırımı için Türkiye’ye üç haftada 15 milyar dolar göndereceğini söyledi.. Rosatom’un, gelen paranın bir bölümünü vadesi gelen ödemeler için kullanacağı, geri kalanını da iki yıl boyunca Türkiye’de tutacağı kaydedildi.
5 Ağustos:
Erdoğan, Soçi’de Putin’le buluştu. Dönüşte uçakta açıklamalar yaptı:
“Ruble noktasında bu alışverişlerimizi yapacağımız için o da tabii Türkiye-Rusya arasında mali noktada ayrı bir güç kaynağı olarak Rusya’ya ve Türkiye’ye inşallah kazandıracak. Bir de Rusya’nın Mir kartı var. Şu anda bizim beş bankamız bunun üzerinden çalışmalarını sürdürüyor. Burada da çok ciddi gelişmeler var. Bu da tabi Rusya’dan gelen turistleri çok çok rahatlatan bir süreç. Onlarla alışverişini, otel ödemelerini yapabiliyorlar. Bu da tabi hem onlar için hem bizim için çok çok rahatlatıcı bir sistem. Bu ziyaretimizde Rusya Merkez Bankası Başkanı ile bizim Merkez Bankası Başkanımız da görüşmelerini yaptılar.”
11 Ağustos:
Merkez Bankası’nın brüt rezervi geçen hafta 7,3 milyar dolarlık artışla 108,6 milyar dolara yükseldi. İki haftada kaydedilen 10,3 milyar dolarlık artışta Rusya’nın Akkuyu için gönderdiği paranın etkili olduğu tahmin ediliyor.
7 Eylül:
Erdoğan, Sırbistan’da konuştu:
“Nitekim şu anda bu savaşın kazananı var diyebilir miyiz? Bu savaşın kazananı yok. Ama ben inanıyorum ki kaybedeni çok. Bunca insanlar ölüyor, işin parasal boyutunu konuşmaya zaten gerek yok. Parasal boyutuna da girdiğiniz zaman söylenen ne? Birisi diyor ki ben Ukrayna’ya şu kadar parasal destek verdim, diğeri ben şu kadar destek verdim diyor. Peki nerede bu para? Laf ola beri gele. Bu da sıkıntılı ve silahlı gönderildiği söyleniyor. Ne kadar hurda varsa bu hurdaları Ukrayna’ya gönderiyorlar. İşin bu boyutuna baktığımız zaman ben Rusya bu işin galibidir veya Ukrayna bu işin galibidir diyemem.
Fakat şu ana kadar bizim güttüğümüz politika acaba bir an önce Rusya-Ukrayna arasındaki bu savaş biter mi, bitmez mi? Biz bunun gayreti içerisindeyiz. Fakat görünen o ki, çok kısa zamanda biteceğe de benzemiyor. Rusya’yı hafife alanlara da söylüyorum yanlış yapıyorsunuz. Rusya hafife alınacak bir ülke değil. E ne oldu? Şu anda Rusya doğalgazı kesti. Fiyatlar bir anda Avrupa’da yükseldi. Şimdi herkes kara kara düşünüyor bu kışı nasıl atlatacağız diye. Bunları daha önce niye düşünmediniz? Elinde bu kadar önemli değer var Rusya’nın. Bunları daha önceden düşünmeniz gerekirdi. Fakat bunları daha önceden düşünmediniz. Şu anda stoklar ne durumda diye bunun konuşulması, tartışılması yapılıyor. Burada tabiki Rusya herkes ona saldırınca o da elindeki imkanları, silahları ne yapacaktır kullanacaktır olay bu kadar basit.
Türkiye olarak Rusya-Ukrayna arasında hep denge politikasını güttük. Bundan sonra da yine denge politikasını gütmeye devam edeceğiz. Zira şu anda Batı’nın isim saymaya gerek yok. Takındığı tavrı doğru bulmadığımı çok açık söyleyebilirim. Zira tahrik üzere kurulu bir politika güden Batı var. Böyle bir savaşı tahrik üzere yürütmeye gayret ettiğiniz sürece oradan netice almakta mümkün olmayacaktır.”
9 Eylül:
Erdoğan, Sırbistan dönüşü uçakta gazetecilere konuştu:
“Çünkü Merkez Bankamızda dikkat ederseniz bir defa rezerv yükselmeye başladı. Bu tabii döviz rezervi noktasında bizim rahat hareket etmemizi sağlamış oluyor. Bu konuyla ilgili de şu anda birçok dost ülke gerekli desteklerini sağ olsun veriyorlar. Onlardan borçlanmamız Merkez Bankası olarak güçlenmemize neden oluyor. İnşallah bunu başarmak suretiyle de dövizdeki bu sıkıntıyı aşmış olacağız.
14 Eylül
Financial Times:
Financial Times’ta Louis Ashworth imzalı yazıda, Türk lirasının son dönemde büyük değer kaybına uğradığı hatırlatılırken, yaratılan açığın kaynağı belirsiz 24 milyar dolarlık bir para ile finanse edildiği iddia edildi. Gazeteye konuşan ekonomistler, Rus parasını işaret etti.
Ve dün Cumhurbaşkanı Erdoğan Semarkand’daki Şangay İşbirliği Örgütü zirvesine katıldı.
Bu arada Putin’in Soçi’deki görüşmede Türkiye’ye Suriye’de Esad’la diyaloğu tavsiye ettiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir aydır Suriye ile diyalog mesajları veriyor. MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın Ağustos ayının son haftasında Şam’a gidip Suriyeli muhatabıyla görüştüğü haberleri çıktı. En son Erdoğan’ın parti toplantısında “Esad Semarkand’a gelse onla görüşürdüm” dediği yazıldı.
Yani özetlersek;
Rusya, seçime sekiz ay kala ekonomide zor günler yaşayan iktidara can suyu olacak bir destek verdi.
Bu, iktidarın elini seçime kadar rahatlatacak, dövizi tutmasına yardım edecek kritik bir destek.
Bunun karşılığında Cumhurbaşkanı, ardarda Rusya’yı memnun edecek açıklamalar yapmaya başladı: Ukrayna’ya Batı’nın verdiği silahların hurda olduğunu, Rusya’nın hafife alınmaması gerektiğini , Avrupa’nın kışın üşüyeceğini söyledi. Suriye ile dostluk mesajları verdi, Suriye operasyonu gündemden düştü.
Son olarak da Cumhurbaşkanı, bu büyük jestin karşılığı olarak Şangay İşbirliği Örgütü zirvesine katıldı.
Bu arada Cumhurbaşkanı’nın duyurduğu Rus finansal sistemi MİR hakkında ise ABD yaptırım kararı aldı, Türk bankaları uyarıldı.
İşte o meşhur fotoğraf karesine böyle girdik.
Şimdi o fotoğraf karesiyle gururlanıp gururlanmamak size kalmış…