Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIOHAL’in devamı “bohça kanunlar” hakkında AYM kararı ve mağduriyetler

OHAL’in devamı “bohça kanunlar” hakkında AYM kararı ve mağduriyetler

Ana muhalefet partisi CHP hem 7145 sayılı kanunu hem de 7333 sayılı kanunu Anayasa’ya aykırılık iddiasıyla AYM’ye taşımıştı. CHP iptal davalarını 60 günlük süre içerisinde açtı. Sonra top AYM’de idi. AYM iptallerle ilgili kararını 30 Haziran 2022 tarihinde verdi. Kararı yazıp Resmî Gazetede yayınlamak için de acele etmediler böyle olunca, 12 Ocak 2023 tarihine kadar beklediler. Peki kararda neler var?

Çocukluk yıllarımda bohçacılar vardı. “Bohçacııı” nidalarıyla müstakil ve genelde bahçeli evlerden oluşan sokaklarda dolaşırlar, görmek isteyenlere bohçalarındaki her renkten kumaşları gösterirlerdi. Bohçacılar rengârenk kumaşlarını gösterirken fal da bakardı. Kumaşlarını satabilmek için olsa gerek falları herkesin hoşuna gidecek cümleler içerirdi. Rengârenk kumaşlardan yapılacak giysilerle üç vakte kadar mutlu olurdu herkes.

Torba kanunlara daha çok “bohça kanun” deme sebebim de içinde her renkten “kanun” olabilen bu paketleri çocukluk yıllarımın bohçalarına benzetmemdir. Bohça kanunlar çıkınca “ne kadar demokratik olacağımıza, üç vakte kadar ne çok sorun çözeceğimize” dair siyasetçi konuşmalarını dinlerken ne hissettiğimi de anlamışsınızdır. Fala inanmayıp falsız kalamıyorum diyelim.

15 Temmuz 2016 darbe girişiminden günler sonra 20 Temmuz 2016 tarihinde 3 ay süreli OHAL ilan edilmişti. OHAL ilan edilirken o günlerin Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş “OHAL’den 40-45 gün içinde sonuç alıp bitirmeyi planlıyoruz. Kesinlikle sokağa çıkma yasağı öngörmüyoruz. OHAL süresince günlük hayatı etkileyecek bir uygulama olmayacak” açıklaması yapmış ve aynı açıklamada hem “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) askıya alındı” hem de “temel hak ve özgürlüklere kesinlikle dokunulmayacak” cümlelerini birlikte kullanmıştı. AİHS’in askıya alınmasını başka bir makalede değerlendirmiştim, merak edenlerin okumasını öneririm (https://www.hukukihaber.net/turkiyenin-avrupa-insan-haklari-sozlesmesini-askiya-almasinin-yerindeligi-ve-cekirdek-haklar).

OHAL 3 vakte, pardon 3 aya kadar da bitmedi, 7 defa uzatılarak 2 yıl devam etti. Hangi hakların ihlal edildiğini hep birlikte yaşayarak gördük. OHAL KHK’ları Anayasa Mahkemesine (AYM) taşındı ama AYM ben inceleyemem dedi. OHAL KHK’larının AYM denetimini Prof. Dr. Kemal Gözler izah etmişti (https://www.anayasa.gen.tr/ouhkhk-aym.htm). OHAL bitmeden başka tartışmalar başladı. “OHAL bitince güvenlik zafiyeti oluşabilir, ne yani irtibatlı veya iltisaklı olanları ihraç edemeyecek miyiz?” itirazlarını hatırlarsınız.

OHAL kağıt üzerinde 18 Temmuz 2018’de “bitti” ve bilançosu ağırdı  (https://serbestiyet.com/haberler/gundem/ki-yillik-ohal-bugun-sona-eriyor-8532/). OHAL bitmeden başlayan tartışmalar da meyvesini verdi ve 27. Dönem TBMM’sinin ilk işi olarak meşhur 7145 sayılı “bohça kanun” 31 Temmuz 2018 tarihinde yürürlüğe girdi. OHAL’de kullanılan birçok yetki bazılarında değişiklik yapılarak 3 yıl uzatıldı. Örneğin 375 sayılı KHK’nın 35. Maddesinde değişiklik yaparak kurum üst amirlerine kamu görevinden çıkarma yani “ihraç” yetkisi verildi. 2018-2021 yılları arasının hak ihlalleri bilançosu ayrıca incelenmesi gereken bir konu iken 3 yıl uzatma da yetmedi ve 28 Temmuz 2021’de Resmî Gazetede yayınlanan 7333 sayılı kanun ile 7145 sayılı kanunun geçici maddeleriyle tanınan yetkiler 1 yıl daha uzatıldı. Kamuoyunda kayyım yetkisi diye bilinen TMSF’ye tanınan geçici yetkilerin süresi ise 7333 sayılı kanun ile 4 yıl uzatıldı.

Ana muhalefet partisi CHP hem 7145 sayılı kanunu hem de 7333 sayılı kanunu Anayasa’ya aykırılık iddiasıyla AYM’ye taşımıştı. CHP’nin bu kanunları AYM’ye taşırken iptal edilmesi talep edilen maddelerin veya madde bölümlerinin ve iptal gerekçelerinin belirlenişini sorunlu buluyorum. Farklı olabilirdi ancak iptal taleplerini yaptıkları için de müteşekkirim.

CHP iptal davalarını 60 günlük süre içerisinde açtı. Sonra top AYM’de idi. Biraz top sektirmek de bu işlerin şanından olsa gerek. 7145 sayılı kanun geçici maddeleri 7333 sayılı kanun ile uzatılana kadar 3 yıl incelenemeyen iptal talepleri yetkiler bitmeye ramak kala incelenebilmiş. 2022 yılı Temmuz ayının son gününde yani geçici OHAL yetkilerinin son gününde on binden fazla ihraç yapıldığı malumunuzdur. AYM de iptallerle ilgili kararını 30 Haziran 2022 tarihinde vermiş. Kararı yazıp Resmî Gazetede yayınlamak için de acele etmediler böyle olunca, 12 Ocak 2023 tarihine kadar beklediler.

AYM kararında iptal edilen ve edilmeyen kanun bölümlerinde önemli gördüğümüz neler olduğunu kısaca özetleyelim ama 227 sayfalık kararın ya da en azından basın duyurusunun okunmasını da (https://www.anayasa.gov.tr/tr/haberler/norm-denetimi-basin-duyurulari/7145-sayili-ve-7333-sayili-kanunlara-iliskin-karar/)  şiddetle tavsiye edelim.

İl sınırları içinde valilere 15 günü geçmeyecek tedbirler (ildeki belirli yerlere giriş ve çıkışı kamu düzeni ya da kamu güvenliğini bozabileceği şüphesi bulunan kişiler için sınırlayabileceğini, belli yerlerde veya saatlerde kişilerin dolaşmalarını, toplanmalarını, araçların seyirlerini düzenleyebileceğini veya kısıtlayabileceğini, ruhsatlı da olsa her çeşit silah ve merminin taşınması ve naklini yasaklayabileceğini) alma yetkisi Anayasaya aykırı bulunmadı.

Askeri mahallerde yapılacak önleme araması ile bu yerlere giriş ve çıkış usullerini düzenleyen kurallar konusunda askerlere (askeri birlik komutanı veya askeri kurum amiri ya da hukuk hizmetleri başkanı veya birim amiri) verilen yetkiler Anayasaya aykırı bulunarak iptal edildi.

İl ve ilçelerdeki toplantı ve gösteri yürüyüşü ile ilgili yer ve güzergahın belirlenmesinde esas alınacak “vatandaşların günlük yaşamını aşırı ve katlanılmaz derecede zorlaştırmayacak” ölçütü Anayasaya aykırı bulunmadı. Ancak, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin zamanını düzenleyen/sınırlayan düzenleme Anayasaya aykırı bulunarak iptal edildi.

MİT’in taraf olduğu hukuk uyuşmazlıklarında arabuluculuk hükümlerinin uygulanmamasını öngören kural Anayasaya uygun bulundu. Ancak MİT’in bünyesindeki bilgilerin bilgi edinme hakkı kapsamı dışında tutan düzenleme Anayasaya aykırı bulunarak iptal edildi.

Kamu görevinden çıkarılanların silahlarının mülkiyetinin üçüncü kişilere devir imkânı tanınmaksızın kamuya geçirilmesine imkân tanıyan düzenleme Anayasaya aykırı bulunarak iptal edildi.

Seferberlik ve Savaş Hali Kanunu’nun 17. maddesinde düzenlenen seferberlik ve savaş hallerinde ilgili komutanlıklara tanınan adli yetkilerin de tümü Anayasaya aykırı bulunarak iptal edildi.

Terörle Mücadele Kanunu’nda “Milli Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti ve iltisakı yahut bunlarla irtibatı nedeniyle kamu görevinden çıkarılanların…” şeklinde başlayan ve devamında yaptırım veya kısıtlama içeren maddelerde MGK’nın milli güvenliğe karşı faaliyette bulunan yapılara üyeliğe ve mensubiyetine karar veremeyeceği belirtilerek Anayasaya aykırı bulundu ve düzenlemelerdeki “Milli Güvenlik Kurulu” ile “üyeliği, mensubiyeti” kelimeleri iptal edildi.

Olağan dönemde disiplin hukukunda öngörülen yöntem dışında meslekten çıkarma tedbirinin uygulanmasına imkân tanıyan düzenlemeler yani irtibat ve iltisak garabetiyle ihraçlar Anayasaya uygun bulunmuştur.

Burada bir parantez açmakta ve kararın bu bölümünü eleştirmekte fayda var. AYM kararının en tehlikeli bölümü belki de bu bölüm. İrtibat ve iltisak kavramlarının hukukla, hukuki belirlilikle hiçbir ilgisi olamaz. Bu hususu 5 ayrı makalede izah ettiğim için oraya atıf yapmakla yetineyim (https://www.hukukihaber.net/av-levent-maziliguney) Bununla birlikte Prof. Dr. İzzet Özgenç’in karar sonrası Twitter paylaşımını önemli buluyorum: “Anayasa Mahkemesinin bugünkü Resmi Gazetede yayımlanan 227 SAYFAdan müteşekkil 2022/86 Karar sayılı kararının özeti, HUKUK KURALLARINI DOLANMA YÖNTEMİyle, yani HÜLLE ile mevzuatımıza ithal edilmiş olan “İLTİSAK” hibrit ibaresine “meşruiyet” zemini oluşturma çabasıdır.” (https://twitter.com/izzetoezgenc/status/1613508263961833474?s=20&t=P5_jVoI6pEQ-uLngZ_8_xg).

Gözaltı süreleriyle ilgili 48 saatlik süre ve en fazla 2 defa birer günlük uzatma ile azami 4 günlük gözaltı süresi Anayasaya uygun bulundu. Ancak azami 90 gün için de olsa duruşmasız tutukluluk itirazı incelemesine imkân veren düzenleme Anayasa aykırı bulunarak iptal edildi. Artık azami 30 günde bir yapılan tutukluluk incelemelerinin duruşmalı yapılması gerekliliği ortaya çıktı.

Kamu görevine iade edilen öğretim elemanlarının daha önce çalıştıkları yerde veya Ankara, İstanbul ve İzmir illerinde görevlendirilmelerini engelleyen düzenlemeler de Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiştir.  

Kamu görevine iade edilen asker, polis ve dışişleri personelinin 10 gün içinde görevlendirildiği yerde göreve başlamaması halinde mali haklarının düşeceğine yönelik düzenlemeler ile araştırma merkezlerinde istihdam edilmelerine yönelik düzenlemeler Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiştir.  AYM kararı yayınlanmadan haftalar önce TSK bünyesinde kurulmuş olan araştırma merkezlerinin kapandığı haberi gelmişti.  

Kamu görevinden çıkarılanlara yönelik kararların Resmî Gazetede yayınlanmasına yönelik ve kamu görevinden çıkarılanlardan haklarında soruşturma veya kovuşturma bulunanların ve eşlerinin pasaportlarının iptaline imkân tanıyan düzenlemeler Anayasaya aykırı bulunarak iptal edildi.

TSK ve İçişleri Bakanlığı bünyesinde görevli personelden farklı nedenlerle emekli olanların rütbelerinin geri alınmasına imkân sağlayan düzenlemeler de iptal edildi.

Kamu görevinden çıkarıldıktan sonra iade edilenlerin manevi tazminat talep edemeyeceğine, yönetici pozisyonlarında çalışanların yöneticilik dışında kadro ve görevlerde istihdam edileceğine yönelik düzenlemeler de iptal edildi.

Kamu görevinden çıkarılanların bir daha kamu hizmetinde istihdam edilememelerine; pilotluk ve gemi adamlığı lisanslarının iptaline; mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu ve denetim kurulu üyeliklerinin sona ermesine; özel güvenlik şirketlerinin kurucusu veya ortağı olmamalarına yönelik düzenlemeler Anayasaya uygun bulunmuştur.

TMSF’nin kayyım olarak atandığı dosyalarla ilgili olarak hak, yetki ve sorumluluk muafiyetlerini düzenleyen kurallar iptal edilmiştir. Benzer şekilde 375 sayılı KHK’nın geçici 35. Maddesi kapsamındaki kurul ya da komisyonlarda görev alan kişiler, yani kamu görevlilerinin ihracına yönelik mekanizmalarda görev alanların sorumsuzluğunu düzenleyen maddeler de iptal edildi. Demek ki neymiş? Kimse sorumsuz değilmiş!

AYM iptal kararları geçmişe yürümez. İptal kararları Resmî Gazetede yayınlandığı andan itibaren geçerlidir. İhraç olan olmuş, hak kayıpları çoktan yaşanmış, bu vakitten sonra ne işe yarayacak bu karar sorusunu çok kişi sordu. AYM kararı eski tabirle sadra şifa oldu mu tartışması bu aşamada anlamlı olmayabilir. Zira hukuk mücadelesi daha çok gelecek için yapılır. Kararın yayınlanması öncesi ihraç olup hak kayıplarına uğrayanlar ne yapabilir şeklinde sorular geldi. 

Öncelikle AYM kararıyla elde edilen önemli kazanımlar vardır. “OHAL bitmedi, devam ediyor” cümlesinin haklılığı AYM kararıyla tescillenmiştir. Yıllar boyu hukuka aykırı düzenlemelerle sayısı yüzbinleri bulan mağduriyetler oluşturulduğu da tescillenmiştir. Bu kararın geçmiş mağduriyetler için hiçbir işe yaramayacağı iddiası, AYM’nin sadece bir vitrin mahkeme olduğu ve hukuken etkili bir başvuru yolu olmadığı görüşünü destekler nitelikte olacak ve Anayasanın ve elbette evrensel hukuk ilkelerinin olmazsa olmazı eşitlik ilkesinin hiçe sayılması anlamına gelecektir. Nitekim hukuken doğru bir iddia da değildir.

AYM kararı ülkemizi hukuka birkaç adım yaklaştırmış olabilir ama tabii hukuktan çok uzakta olduğumuz gerçeği de ortadadır. Hukuka biraz daha yaklaşabilmek için AYM kararında iptale konu olan ve haksızlık olduğu artık şüphe götürmeyen hususların önceki mağduriyetler içinde dikkate alınması gerekliliktir.

Bu noktada hukuki bir tavsiye olmamakla birlikte, bireysel görüşümü ifade etmek istiyorum. Öncelikle AYM iptal kararının derdest davalarında dikkate alınması önünde bir engel yoktur hatta derdest davalarda dikkate alınması zorunluluktur. Lehe olan iptal kararlarının dikkate alınmaması ayrı bir hukuksuzluk olacaktır. İptal kararının geriye yürümezliği kesin hüküm halini alan kararlar ve kazanılmış haklar açısından düşünülebilir. Bu görüşü paylaşan çok sayıda yüksek yargı içtihadı ve Anayasa Mahkemesi kararı mevcuttur.

AYM kararında iptal edilen düzenlemelere konu mağduriyetlere kararın yayınından önce maruz kalanlar doğrudan dava açamasalar da idarelere yeni başvurular yapmaları her zaman mümkündür. AYM kararının yayın tarihi olan 12 Ocak 2023 tarihinden itibaren 60 gün içinde yapılacak başvurularda AYM kararı ve karar öncesinde hukuki bir yol olmadığı hususu da gerekçe gösterildiğinde idarelerin olumlu cevap vermeleri hukukun gereğidir. İdareler olumlu cevap vermezler veya 30 gün içinde cevap vermeyerek talepleri zımnen reddederlerse takip eden 60 gün içinde idari dava açma imkânı olacaktır. İdari davalarda olumlu sonuç almak kolay olmayabilir. Başvuru harçları, karşı vekalet ücretleri, vb. masraflar zaten mağdur olmuş, sivil ölüme mahkûm edilmiş insanlara ağır gelebilir. İmkânı olanların hukuki mücadeleye devam etmeleri doğrudan mağdurlardan çok gelecek adına bir hukuk mücadelesidir.

Mağdur olan mağdur olduğuyla kalacaksa, Anayasa Mahkemesinin ve Anayasa denetiminin etkili bir hukuk mekanizması olduğunu kim, nasıl iddia edebilir? Haksızlık olduğu şüphe götürmeyen, AYM kararıyla da hukuka aykırılığı ortaya konulan mağduriyetlerin giderilmesi siyasetin de yargının da her bir insanın da boynuna borç değil midir?

- Advertisment -