Büyük ve yaratıcı bir şölenle açılan 2024 Paris Olimpiyatları sadece sportif bir faaliyet değildir. Aynı zamanda kültürel ve siyasal bir faaliyet ve şölendir. Adını duyuramayan bazı küçük devletler sportif başarı ile dikkat çekiyor. Mesela bağımsızlığını 30 yıl kadar önce kazanan Özbekistan 5 altın 1 gümüş 3 bronz madalya kazanmış.
Öyle branşlar var ki ülkemizde hiç yapılmıyor ya da bilinmiyor.. Mesela hokey (çim hokeyi). Denebilir ki, Hindistan bunda tabii var; o sömürge sürecinden geçti. İyi de başarılı bir faaliyet gösteren İspanya sömürge sürecinden geçmedi.
32 spor dalından ancak sınırlı bir kısmına katıldık.
Futbol ülkemizde çok tutulan bir dal. Olimpiyatlarda yokuz…
Tenis ve hentbolu zikretmiyorum bile !
Atletizm ve su sporları Paris’te çok ilgi çekmiş görünüyor. Sırıkla atlamada Ersu olmasa adımız duyulmayacaktı. Jimnastikte ise bir iki sporcumuzun adı duyuldu.
Su sporlarında Kuzey adlı gencimiz olmasa adımız yok. Etrafımız denizle çevrili. Denize çıkışı olmayan Macaristan’ın bu alandaki başarılarına ne demeli?
Kürek ve yelkende yok gibiyiz.
Otomobile binmeyi tercih ettiğimiz için olsa gerek, bisiklette adımız geçmiyor.
Ata sporlarımız olarak düşünülen atıcılıkta da pek yokuz. Mete Gazoz’un başarısı ile öne çıkan okçulukta az bir başarı sağladık. Sadece Yusuf Dikeç’in el hareketi meşhur oldu.
Ata sporumuz denilen güreşte netice alamadık. Halterde rahmetli Naim Süleymanov olmadığından karavana durumu var.
Ya binicilik…. O da ata sporumuz..
Denebilir ki, bunlarda kotamız yok. Eh, bu sporlara önem vermezseniz kota da yok!
Yüzölçümü Konya ilimiz kadar olan Hollanda madalyaya doymuyor. Peki Güney Kore’ye ne demeli… Hollanda gibi…
Bir cümle de harp içinde olan Ukraynalı sporculara. Şapka çıkarmak gerek. Görebildiğim kadarı ile 3 altın, 4 gümüş ve 4 bronz madalya almışlar. Ülkelerinde idman bile yapamadılar.
Sporumuzu futbolun hegemonyasından kurtarmamız gerek. Bu alanda başarılı olamadık. Futbola sarf edilen paranın cüzi bir kısmı herhangi bir branşa ayrılsa netice alınır. Burada kulüplere olduğu kadar devlete de iş düşüyor. Bütün branşlarda tribünler olimpiyatlarda tamamen dolmuş. Sporcu millet olmak gerek.
TRT’nin Olimpiyatlardaki çeşitli spor dallarını göstermesi yararlı oldu. Halkın ilgisini futbol dışında başka sporlara da çekmek gerek.
Avrupa Birliği meydana geldiğinde kimileri “artık milliyetçilik öldü, uluslar takımlarını desteklemez” diyordu. Hiç öyle olmadı. Ülkeler ulusal takım ve oyuncularını aynı coşkuyla destekliyor.
Olimpiyatlara katılan kadın sporcularımız erkeklerimizden daha başarılı. Hele filenin sultanları. Lütfen onlarla ve özellikle Ebrar ile uğraşmayın. Onlar uluslararası planda adımızı duyuruyor.
Bu olimpiyatlarda dikkatimi çeken şey, özellikle Kuzey Avrupa ülkelerinde siyahi sporcuların o ülkelerce çok iyi kabul görmesi. Sporun siyahı – beyazı olamaz.
Ayrıca, sporcularda kadın-erkek eşitliğine dikkat edilmiş. Tabii, kadınların kıyafetleri ile uğraşan yok ! Olimpiyatlar bizde yapılacak olsa kadın kıyafeti sorununu dünya görecek !
Ayrıca sporculuğun güzel örneklerini gördüm. Mesela. sırıkla atlamada dünya rekoru kıran İsveçli Duplantis’i en candan kutlayan, rakipleri oldu. Daha önceki sırıkla atlama rekortmeni Fransız sporcu, Duplantis’e taktik bile veriyordu. Spor bu.
32 spor branşı için çok sayıda tesise gerek var. Modern pentatlon için dahi farklı tesisler lazım. Bu dalda altıncı olan İlke Özyüksel’ın başarısı umarım genç kadınlarımıza örnek olur.
Fransızlar bu işin altından çok iyi kalkmışlar. Zaman, olimpiyatların Fransız ekonomisine ne yük getirdiğini gösterecek.
Herhalde seyircimiz Olimpiyat seyircilerinden de ders çıkarmıştır; umarım.
Devletlerin itibarı, rejimi, parasının değeri ile ölçüldüğü kadar spordaki başarısı da buna katkıda bulunur. Yoksa kalabalık ve lüks seyahatler ile değil.