Erdoğan-Özel görüşmesi, toplumun yoğun ilgisine yol açtı. İki lider, milletin 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde verdiği mesajı “siyasette uzlaşma” olarak okuduklarını gösterdi. Cumhurbaşkanı ile muhalefet partisi liderinin görüşmesi, yeni bir duruma yol açar mı? Yani siyasette iklim değişebilir mi?
31 Mart’ta toplumun mesajını nasıl okumak gerekiyor? CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Helalleşme”yi daha da genişletmeyi hedeflediğini belirtti. Seçimlerin ardından izlediği tutumla, toplumun desteğini alıyor. Kamuoyu yoklamaları muhalefet liderinin çizgisini olumlu karşılıyor. ErdoğanÖzel görüşmesinin temel içeriğini, adalet/hukukun üstünlüğü ve Anayasa Mahkemesi gibi konular oluşturuyor.
Yerel seçimlerle birlikte ülkede taşlar yerinden oynadı. Pozisyonlar yeni baştan şekilleniyor. Abdulkadir Selvi’nin Kavala ve Gezi davası üzerine yazdıkları önemli. Adalet ihlallerine karşı iktidar saflarında değişik eğilimler kendini gösteriyor.
Tabii MHP gerçeğini de hesaba katmak gerek. 31 Mart seçim sonuçları da toplumun genel eğilimi de daha makul, daha dengeli bir siyasi ortamın oluşması yönünde. MHP ise toplumda oluşan yeni uzlaşma ikliminin gerisinde kalmış, eskiye bağımlı bir parti gibi görünüyor.
Masaya gelen muhtemel konulardan biri, seçim ve yönetim sistemi. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, şu haliyle kendine özgü bir sistem. Meclis, teoride bir denetim mekanizması olsa da pratikte öyle değil. Cumhurbaşkanı, kanun hükmünde kararnameleri çıkarıyor; Meclis ise kararnameleri kanuna çevirme dışında işlevsiz. Bazı yargı organlarının siyasi tutumu da toplumda huzursuzluk yaratıyor.
1946 yılında başlayan çok partili sistem, ülkemizde önemli bir birikim yarattı. 200 yıllık Meclis birikimi de toplumun siyasete yön verecek güçte olduğunu gözler önüne seriyor. Liderler buluşmasının bu kadar ilgiyle izlenmesi mesajın etkisini gösteriyor. Siyasetten gelecek yeni uzlaşma ve çözüm arayışları toplumda dikkat çekiyor. Türkiye bir dönemeci geride bırakıyor.
50 yıldır siyasi gelişmeleri izleyen bir kişi olarak, 31 Mart’la birlikte, Türkiye’de bir değişimin sınırına geldiğimizi görüyorum. Siyasi geleneklerimiz ve özellikle 200 yıllık Meclis tecrübemiz gösteriyor ki, parlamenter birikimi yok sayan her toplum mühendisliği projesi, eninde sonunda, halkın vetosuna çarpıyor.