Bir süredir özellikle Katar ve Suudi Arabistan’da değişimin adımları görülüyor. Kadınların araba kullanmak için ehliyet alabilmelerinden tutun da kıyafetlerine kadar değişimin ayak izleri görülüyor. Hatta bir Suudi kadın güzellik yarışmasına katılıyor!
Yurt dışına giden Araplar eğlencenin ve yaşamanın ne olduğunu görüyor. Kadınlar modayı izliyor. Katar ve Suudi Arabistan’da Batılı sporlar artıyor. Büyük paralarla futbolcu ve atlet transferleri yapılıyor. Bu ülkelerde uluslararası sergi ve uluslararası toplantıların sayısı artıyor. İçki konusunda bir tür gevşeme başladı.
En önemlisi Amerikan tipi üniversiteler kuruluyor ve ciddi ilmi eğitim veriyor.
Paranız varsa otoyol yapar veya yaptırırsınız. 2-3 sene sürer. İnsan yetiştirme ve eğitim ise 20 yıl kadar sürer.
İki ülke de paralarını eğlence ve turizm gibi alanlara yatırmaya başladı. Bu alanlar katı tutumlarda gevşemeye yol açar.
Katar’da 100 den fazla sanatçı ile filarmoni orkestrası kuruldu. Batılı tipte. İktidarımız Atatürk’ten vazgeçerken onlar taklit etmeye çalışıyor… Sevmeseler de , Anıtkabir’e gitmeseler de…
Suudi Arabistan’dan bir haber:
“Aralık ayında Riyad’da düzenlenen bir müzik festivali olan Soundstorm 2023’e toplumun her kesiminden yüz binlerce genç, Calvin Harris, Travis Scott, Metallica ve diğer ünlü müzisyenleri dinlemek için etkinliğe katıldı.”
Suudi Arabistan’da dini bayramların yanı sıra artık milli ve bağımsızlık bayramı kutlanıyor. Geniş çapta kutlanan ve tanıtılan Kuruluş Günü gibi dini olmayan bayramlar var. İnancın önüne milliyetçilik geçmeye başladı.
İsrail ile ilişki kurmaya çalışan Suudi Arabistan’ın önüne Gazze çıktı. İsrail vasıtası ile ABD ile daha yakın ilişki arzusu darbe yedi. Suudiler de Çin ile yakınlaşmaya başladı. Uluslararası Adalet Divanı’nın İsrail hakkındaki kararını alkışladı. Gazze konusunda Divan önünde İsrail’i kınayan sert bir konuşma yaptı.
Amerikalılar bir şeyi başardı: Orta Doğu’daki mezhep çatışmaları Amerikan aleyhtarı akım sayesinde geri plana atılıyor.
Hamas’ tan çekinen Körfez ülkelerinde Gazze dolayısıyla Hamas’ın kamuoyunda yükselişi karşısında Hamas’a karşı yumuşama görürsek şaşmayalım.
Bir yazarın dediği gibi, “Riyad, İran ve bağlılarının yaptığı gibi “Büyük Şeytan”dan, “kibirli güçlerden”, “dünyanın mazlumlarından” veya “direniş” ihtiyacından bahsetmiyor. Ülke, kendi egemenliğine ve diğer ülkelerin egemenliğine yüksek bir prim veriyor; bu nedenle Çin Komünist Partisi yönetimindeki Uygurların (çoğunlukla Müslüman bir azınlık grubu) veya iktidardaki Hindu milliyetçisi Bharatiya yönetimindeki Hintli Müslümanların içinde bulunduğu kötü durumu ve Janata Partisi’ni kınamıyor. Ve Riyad Filistin sorununu gündeme getirdiğinde bu İslami bir dava değil, milliyetçi bir davadır” diye görüyor.
Bu gelişmeler dış politikaya da yansıyor: Artık Suudilerin sataşmalara resmi yanıtı sessiz ve rakiplerine yönelik politikası uzlaşmacı. Riyad, Ocak 2021’de Katar ablukasını kaldırdı ve 2022 ortalarında Husilerle bir dizi ateşkes ve esir değişimi müzakerelerine başladı. Mart 2023’te İran’la iki ülke arasındaki diplomatik ilişkileri yeniden başlatan bir yumuşama anlaşması imzaladı. Aralık 2023’te Suudiler, Yemen’deki savaşı sona erdirmek için bir yol haritası barış anlaşmasını onayladı ve doğrudan Husilerle müzakere ediyor. Bunu yaparak Riyad, Husileri etkili bir şekilde Yemen’in siyasi geleceğinin başlıca aktörleri olarak kabul etti. “Anlaşma, Suudilerin gruba mali yardım ve maaş ödemesi sağlayacağını bile öne sürüyor.”
Kısacası bu modernleşme adımları onları kısa vadede demokratik yapmayacak. Sadece daha milliyetçi, otokrat ve dünyaya daha fazla açılımcı yapacak.
Durum bu.