Yerel seçim ortamına girdiğimizden bu yana miting meydanları, açık artırma salonlarına dönüştü. Bir başkan adayı çıkıyor “4 bin lira vereceğim” diye müzayedeyi açıyor. “5 bin” diyerek bir başkası el artırıyor. Bizler yani seçmenlerin bir kısmı gelenekler açısından bu para dağıtma meselesine sinirleniyoruz.
Evime su getirilmesi, elektriklerin kesilmeyeceği bir düzen kurulması, şehir yollarının insanları da düşünerek düzenlenmesi gibi gündelik hayatımızı yakından ilgilendiren konuları merak ederken, zaten ekonomik sıkıntı içindeki yurttaşa, “Haydi 10 kuruş da benden” demenin bir alemi yok. Yerel seçimler eskiden bu kadar politize bir ortamda yapılmazdı. Özellikle yurttaşlar partizan devlet memurundan hoşlanmazdı. Birçok yerde bürokrasi ve yerel yönetime gelen seçilmişler, siyasi tercihlerini ön plana getirmemeye özen gösterirlerdi. Sonunda seçimleri de kampanyaları da karmaşık, kaotik bir karnavala dönüştürmeyi başardık.
Propaganda için değişik renkli yöntemler bulunması, yaratıcı zekayı geliştirecek kampanyaların renkli, eğlenceli ve gerginlikten uzak geçmesi, demokrasinin de seviyesini göstermez mi? Seçmen, partilerin büyük masraflara yol açan seçim kampanyalarına da tepkili. Bu kadar parayı nereden buldular diye herkes birbirine soruyor. Evet ekonomi seçmenin tercihlerini etkiliyor. Ancak siyaset ekonomiden ibaret değil. Bir ailenin en önemli sorunu, çalışma yaşına gelmiş aile bireylerine iş bulmak. Yereldeki güç sahiplerinin, imkanları yalnızca kendi taraftarları için kullanmaları ciddi bir sorun. İşsizlik koca bir mesele.
Mülkiyeliler
Mülkiyeliyim (Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi). Eskiden bu sözcüğün bir anlamı vardı. Memleketin kaymakamları, valileri, büyükelçileri, maliye üst düzey bürokratları bu okuldan yetişirdi. Ülkenin en ünlü hocaları Siyasal’daydı. Bürokrasi içinde Mülkiyelilerin egemenliği uzun yıllar sürdü. Onlar neden egemendi? Dışişleri Bakanlığı’nın, İçişleri Bakanlığı’nın kendine özgü işleyişleri vardı. En önemlisi kurumların saygınlığına halel getirmemek gelenekti. Partizanlık bu kurumlara zor işlerdi. O günden bugüne çok şey değişti. Üst düzey bürokratların yurttaşlar arasında ayrım yaptığına ilişkin şikayetler yoğun. Bu partizanlık meselesi çok köklü bir yara. Yurttaşın güveni sarsılıyor. Yolsuzluk ve adam kayırma meselesi özellikle yerel yönetimlerin temel sorunlarından. Bu kurumları şeffaflaştırmak, halkın denetimine açmak en doğrusu…
Sloganımız: Şeffaf ve hesap verebilir yerel yönetimler…