Türkiye’de kendisini anti-emperyalist, solcu, milliyetçi, Avrasyacı olarak tanımlayan bazı siyasetçiler veya kanaat önderleri Rusya’nın uluslararası hukuka ve Ukrayna’nın egemenliğine aykırı adımlarını aklamaya çalışırken kendisini sosyalist olarak tanımlayan ABD Senatörü Bernie Sanders, 22 Şubat günü çok sert bir açıklama yayınladı. Sanders, kendisini destekleyen bazı kesimlerin tepkisine rağmen Rusya’yı çok sert bir şekilde kınadı, Rusya’nın uluslararası hukuku ihlal ettiğini ve Rus ordusunun Ukrayna’yı işgal ettiğini açıkça dile getirdi. Sanders ayrıca, Rusya’ya karşı yaptırımların uygulanmasını savundu ve gücünü doğal enerji kaynaklarından alan otoriter yönetimlere bağımlılığın azaltılması için yeşil enerjiye geçiş çalışmalarının hızlandırılması gerektiğini belirtti.
Bernie Sanders’in Twitter’daki bazı solcu takipçileri bu açıklamaya fazlasıyla öfkelendi; açıklamasında neden NATO’ya, ABD’ye de eleştiri getirmediğini, Rusya’nın neden bu “müdahaleyi” yapmak zorunda kaldığını belirtmediğini sorguladı. Bazıları “Bernie, solu sattı” gibi yorumlar dahi yazdı. Bazı solcu destekçilerinin beklentisi, Sanders’in Rusya’yı sert bir şekilde eleştirmemesi, “çatışmanın bütün taraflarına” çağrı yapması ve Rusya’nın işgalini gündeme getirmeden NATO’ya sert bir şekilde sövmesiydi, yani 40 yıllık ezberleri tekrarlamasıydı.
Bernie Sanders’a klavyeleri başından Türkçe veya İngilizce “solcu değil” diyenler, Sanders’in mücadele dolu hayatının detaylarını unutmuştu, ya da farkında bile değildi.
68 Kuşağı Putin’e Karşı
80 yaşındaki Bernie Sanders, üniversite yıllarında Martin Luther King yürüyüşlerine katılmış, bu gösteriler sırasında yaka paça gözaltına alınmıştı. University of Chicago’da okurken 60 ve 70’lı yılların savaş karşıtı gösterilerine katıldı, Vietnam Savaşı’na açık bir şekilde karşı çıktı ve vicdani retçi olmak için başvurdu. Sanders, Kongre’ye girdiği zaman bile esen rüzgâra kapılıp ilkelerinden vazgeçmedi. 11 Eylül saldırılarından sonra Bush yönetiminin ulusal güvenlik yetkilerini arttıran Patriot Act’e halktan kendisine gelen tepkilere rağmen karşı çıktı, ret oyu verdi. 1991, 2002’de Irak müdahalelerine ve 2003’te Irak’ın işgaline açıkça karşı çıktı, diğer siyasetçiler tarafından “ABD’yi sevmemekle” suçlandı. ABD’nin Suudi Arabistan’ın yürüttüğü Yemen Savaşı’na destek vermemesi gerektiğini, Afganistan’ın işgalinin büyük bir hata olduğunu her platformda vurguladı. NATO’nun Doğu Avrupa genişlemesinin sıkıntıya yol açabileceği konusundaki eleştirilerini çekinmeden dile getirdi.
Kısacası Sanders, Türkiye’deki ve ABD’deki solcuların eleştirdiği her türlü uluslararası askeri müdahaleye net bir şekilde, yalnız kalmak, radikal olarak damgalanmak uğruna karşı çıktı. Fakat Sanders failine göre fikir değiştiren veya postal seslerinin geliş yönüne göre hizaya geçebilecek bir siyasetçi olmadığı için eleştirdiği davranışlar Rusya tarafından uygulanınca sessiz kalamadı, belki de dünyadaki sol hareketler içerisinde en sert açıklamalardan birine imza attı.
Sanders, Senato’daki konuşmasında Irak ve Afganistan’da işgal için söylenen yalanlarla Putin’in Ukrayna’yı işgal için saydığı gerekçelerin özdeş olduğunu söyledi, zamanında yaşanan bu uluslararası hukuk ihlallerine karşı çıkanları Rusya’ya da karşı çıkmaya davet etti.
Güncellenemeyen Ezberler
80 yaşındaki Sanders’in geçmişin ezberleriyle olaya bakmayıp kendisini güncellemesi ve yaşanan değişimlere ayak uydurmasının sebebi, dönemin koşullarına göre oyun kurgulayabilme yeteneğiydi. Sanders, sadece sosyal medyada veya dar çevrelerde etkin olabilen, “ya hep ya hiç” anlayışının esiri olan bir siyasi yolu her zaman reddetti. Ücretsiz sağlık hizmeti, sosyal devlet, adil iş imkânları gibi politikaları ana akım haline getirerek, ekibini kadınlar, gençler ve beyaz olmayanlardan oluşturarak sol siyaseti oyun kurucu haline getirdi. Bu nedenle 2016 ve 2020 başkanlık önseçimlerini kaybetse de Senato’da Bütçe Komisyonu başkanlığı rolünü üstlendi, Biden’ı birçok konuda sola çekmeyi başardı ve aktif bir şekilde yeni sol isimleri Kongre’ye taşıma konusunda çaba harcadı, bu yolla önemli bir güce sahip oldu. Sanders, başkanlık yarışını kazanmak isteyen merkez bir Demokrat adayın günün sonunda solun ve Sanders’in desteğine muhtaç olduğu ve bu nedenle solun savunduğu politikaların bir kısmını seçim vaadi haline getirmeyi kabul ettiği bir düzlem oluşturdu.
Türkiye’de olsaydı “işbirlikçi”, “Abdülhamid’i savundun” gibi ithamlarla karşı karşıya kalabilecek bir siyasetçi böylece bir açıklamasıyla bütün dünyanın dikkatini çekebilecek bir oyun kurucuya dönüştü, sol fikirleri en zor siyasi iklimlerden birinde ana akımlaştırdı.
Sanırım tam da bu nedenle, ABD’lilere yıllardır sosyalizmi anlatan Bernie Sanders, Türkiye’de “ya hep ya hiç” demeyen herkese işbirlikçi diyenlerin, her gri alanı “kutsal mücadelenin önündeki engel” olarak görenlerin nasıl “amasız, fakatsız” Rusya’yı kınayamadıklarını, toplumsal uzlaşı ve birliktelik için ortaya atılan helalleşme söylemine karşı çıkarken nasıl kendilerini Putin ile helalleşirken bulduklarını görünce pek de şaşırmazdı. Çünkü konumunu her zaman güncelleyen, ilkelerini sabit tutarak koşullara adapte olmayı geniş kesimlerle istişare ederek gerçekleştiren Sanders, ezberlerle; Yıldıray Oğur’un dünkü yazısında dediği gibi “üzerinde bile düşünülmekten vazgeçilmiş ideolojik bir klişe, bir duygu hali, ulusal his, kıskançlık ve nefret arasında gidip gelen bir feveran olan Batı karşıtlığıyla” bir yere varılamayacağını çok iyi bilen bir sosyalist.