Ruslar Trump’ı çok sevdi

Berlin ve Londra’nın gerçeklikten kopuk bir paralel evrende yaşadığını düşünen yazara göre; Amerikalılar, kapalı bir sistemdeki egemenliğin günlerinin sona erdiğini ve aniden son derece rekabetçi hale gelen açık bir küresel ortamda yaşamaya uyum sağlamanın gerekli olduğunu ilk anlayanlar. Tabii bizi daha çok ilgilendiren sorular şunlar: Rusya ile ABD arasındaki uzlaşma yönelimi, dünyayı ve bölgemizi nasıl etkileyebilir?

Rusya’da devlet çizgisini temsil eden RIA Novosti adlı haber sitesi, Donald Trump’a yönelik özel ilgisini gizlemiyor. Trump, Moskova’da “kaotik Batı”nın içinden çıkan bir tür “mantık sesi” ya da liberal düzenin sonunu ilan eden bir figür olarak resmediliyor. Tabii Rus medyasında Trump her zaman övülmez. Ama Trump son tahlilde “ilişki kurulabilen” bir ABD lideri olarak görülür.

RIA Novosti yazarlarından Aleksandr Yakovenko, 25 Aralık’taki yazısında 2025 yılını Amerika’nın “aklına yeniden döndüğü” bir yıl olarak resmediyor. Yakovenko’ya göre 2025, küresel dengelerin kırıldığı yıl: Trump’ın ilk dönemi sadece bir hazırlıktı.

Asıl dönüşüm, Joe Biden yıllarında liberal küreselci siyasetin Amerika’yı içeriden aşındırmasıyla olgunlaştı. Trump’ın zaferi, bu erozyona karşı “sağduyu devrimi”nin patlamasıydı. Yakovenko’ya göre Trump’ın liderliğindeki muhafazakâr “sağduyu devrimi”, Sovyet perestroykasının Amerikan versiyonu.

Yazar, ABD’nin ekonomik tablosunu olumlu resmetmiyor. 38 trilyon dolarlık borç, yılda 1 trilyon dolar faiz ödemesi ve doların rezervlerdeki payında gerileme vurgulanıyor. Yazıda, yapay zeka şirketlerinin şişirdiği bir borsa balonundan da söz ediliyor. Yazar, Ukrayna krizinin Batı tarafından “Rusya’yı zayıflatma” hedefiyle başlatıldığını, ancak Rusya’nın askeri ve ekonomik dayanıklılığı sayesinde hesapların bozulduğunu iddia ediyor.

Yazı, ABD’de 5 Aralık 2025’te yayımlanan Ulusal Güvenlik Stratejisi metnini özellikle öne çıkarıyor. Yazar, bu metinle birlikte, Trump’ın çıkışlarının net bir devlet çizgisine dönüştüğünü düşünüyor. Ulusal Güvenlik Stratejisi, Washington’un öncelik listesini ve müttefiklerine nasıl davranacağını resmen tarif eden bir çerçeve metin.

Yakovenko’nun çok önemli gördüğü bu metnin ana omurgasında, egemenlik ve “önce Amerika” vurgusu güçlü. Avrupa’ya karşı da demokrasi ve ifade özgürlüğü konusunda eleştirel bir ton söz konusu. Yakovenko’nun analizinin sonu, Rusya ile ABD ilişkilerinde “stratejik istikrar” kavramının geri dönüşüne bağlanıyor: 15 Ağustos’ta Anchorage’da gerçekleşen Trump-Putin buluşması, hem pratik hem sembolik bir dönemeç. Dolayısıyla, 2025 yılı, Batı hegemonyasının çözülmeye başladığı ve “Dünya Çoğunluğu”nun güçlendiği yıl.

Yazı Trump’ı her ne kadar övse de yazının sonundaki ana mesaj “Dünya, Batı’dan büyüktür” duygusuna yaslanıyor. Yazar, Amerikalıların algısının Avrupalılardan daha açık olduğu görüşünde. Berlin ve Londra’nın gerçeklikten kopuk bir paralel evrende yaşadığını düşünen yazara göre; Amerikalılar, kapalı bir sistemdeki egemenliğin günlerinin sona erdiğini ve aniden son derece rekabetçi hale gelen açık bir küresel ortamda yaşamaya uyum sağlamanın gerekli olduğunu ilk anlayanlar.

Tabii bizi daha çok ilgilendiren sorular şunlar: Rusya ile ABD arasındaki uzlaşma yönelimi, dünyayı ve bölgemizi nasıl etkileyebilir? Son yıllarda Türkiye’nin dış politikası Rusya, Amerika ve AB arasında denge kurmak üzerine şekillendi. Peki önümüzdeki yıl bu kaygan denge nasıl bir şekle bürünebilir? Hep birlikte göreceğiz.

Önceki İçerikJerusalem Post: Türkiye Suriye’ye radar konuşlandırmaya çalışıyor, bu İsrail’in Suriye ve İran’a saldırı kapasitesini etkileyebilir
Sonraki İçerik28 Şubat Fransa’da nasıl hortladı?