Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIRusya hapishanelerinde Marksist bir sosyolog: Her devrin siyasi mahkumu Boris Kagarlitsky

Rusya hapishanelerinde Marksist bir sosyolog: Her devrin siyasi mahkumu Boris Kagarlitsky

Dünyaca ünlü Marksist sosyolog Boris Kagarlitsky geçen ay, Ukrayna’nın Kırım Köprüsü’nü havaya uçurmasına “askeri amaçları olan bir saldırı” dediği için gözaltına alındı. Boris Yeltsin ve Sovyetler döneminde de fikirlerinden dolayı hapse atılan Kagarlitsky, terör destek suçundan 7 yıl hapis cezasıyla tutuklu yargılanıyor. Hapishanede yazdığı kitaplarla, özgün Marksist yorumları ve sıkı bir Putin muhalifi olmasıyla tanınan Kagarlitsky’nin Sovyet hapishanelerinde başlayan hikayesi 12 Eylül zindanlarına dek uzanıyor.

8 Ekim 2022 tarihinde Ukrayna, Kırım ile Rusya’yı birbirine bağlayan Kerç Köprüsü’nü havaya uçurdu. Saldırı Rusya için büyük bir hezimetti. Kerç Köprüsü, 2014’ten beri işgal altında olan Kırım yarımadası ile Rusya’yı birbirine bağlayan, üzerinden askeri teçhizat ve gıda tedariki yapılan önemli bir bağlantıydı. Avrupa’nın en uzun köprüsü olan Kerç, aynı zamanda Putin’in gurur kaynağıydı, zira işgalin geçici olmadığını, Kırım yarımadasının yıllar sonra Rusya’dan bir daha kopmayacak şekilde yeniden “anavatana” bağlandığını gösteriyordu.

Saldırı Putin’in karizmasını çizmişti. Bir günde Kiev’i işgal edip Zelensky’i koltuğundan indirmeyi planlayan Rusya, savaşı kendi topraklarına taşımıştı.

Türkiye’de astrologlar ve tarımdan, nükleer silahlara geniş bir bilgi dağarcığına sahip eli çubuklu “kadrolu uzmanlar” saldırıyı yorumluyor, Dünya Ukrayna’nın saldırıyı nasıl yaptığını anlamaya çalışıyordu: Bomba yüklü bir tır mı, SİHA mı, denizden ateşlenen bir füze mi?

Bütün dünyanın konuştuğu saldırı elbette Rusya’daki yorumcuların da ilgisini çekmişti. Rusya’nın önde gelen Markist sosyologlarından 64 yaşındaki Boris Kagarlitsky, saldırının ardından kedisiyle resminin olduğu 25 bin aboneli Kagarlitsky Mektupları adlı Telegram kanalında yorumlarını paylaştı: “Saldırının amacı askeri açıdan bakınca çok açık- amaç tedarik zincirini kırmak, sadece Kırım’da değil, bütün Rusya için. Köprüye saldırı sembolikti, çünkü köprü Putin döneminin başarılarından biriydi.”

Kagarlitsky’nin yaptığı bu soğukkanlı yorum, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline yönelik yaptığı eleştirilerle birlikte ele alındığında rejimi tedirgin edecek bir söylemdi. Rejime göre Rusya, Ukrayna’yı işgal etmemişti, Nazileri temizlemek için özel bir askeri operasyon düzenlemişti, Ukraynalılar katledilmiyor, kurtarılıyordu, Ukrayna’nın Kerç Köprüsü saldırısı askeri açıdan soğukkanlı bir şekilde yorumlanamazdı, bu terörist saldırı kınanmalı, soğukkanlı cümleler yerine rejime destek açıklaması yapılmalıydı.

Kagarlitsky ve yayın yaptığı Youtube kanalında çalışan arkadaşları, Temmuz 2023’te bir yaz gecesi evleri basılarak, özel timler tarafından gözaltına alındı. Suçlama ciddiydi: Terörü desteklemek.

Çıkarıldığı mahkemede tutuklu yargılanmasına karar verilen Kagarlirtsky Eylül’e kadar tutuklu kalacak. Mahkeme tarafından suçlu bulunması durumunda ise sadece basit bir mesaj nedeniyle 7 yıla kadar hapis cezası alma riskiyle karşı karşıya.

Geçen hafta bir gazetecinin sorusu üzerine Putin, Kagarlitsky hakkındaki ilk açıklamasını yaptı: “Kim olduğunu bilmiyorum, neden bahsettiğini, ne suç işlediğini de anlamadım. Rusya komşusuyla silahlı bir çatışma içerisinde, ülkemize zarar verenlere yönelik belirli yaptırımlar uygulanması kaçınılmaz.”

Putin, rejimin tehdit olarak gördüğü Marksist sosyoloğu sadece hapse atmamış, aynı zamanda kameralar önünde de aşağılamıştı.

Putin her ne kadar tanımadığını söylese de Kagarlitsky, Rusya’da ve dünyada yeterince tanınan ünlü bir isimdi. Ayrıca demir parmaklıklara da alışıktı. Putin’den korkması, çekinmesi için bir sebebi, zafiyeti yoktu. Zira Sovyetlerde doğan, önce demokrasiye, ardından tek adam rejimine geçişe tanık olan bu “aykırı” Marksist akademisyen her devrin istenmeyen adamı olmayı başarmış, liderlerin ismi, görüşü, ülkenin rejimi değişmiş, Kagarlitsky’nin aldığı hapis cezaları değişmemişti.

Sovyetlerin Sakıncalı Marksisti

Kagarlitsky, 1958’de tiyatro eleştirmeni bir baba ve çevirmen bir annenin oğlu olarak Moskova’da dünyaya geldi. Profesör olan babasının desteğiyle çok iyi bir eğitim aldı. Lise yıllarından itibaren ise Marx’a ilgi duydu, eserlerini okudu. Fakat Kagarlitsky, Marksizm’in Sovyet rejimi tarafından aktarılan yorumlarını beğenmiyor, Sovyetlerin yasakladığı “radikal ve marjinal” doktrinleri takip ediyordu. Sovyetlerdeki otoriter uygulamaları sol bir bakışla eleştiren Kagarlitsky, elden ele dağıtılan muhalif görüşlerin yazıldığı samizdatlarda , kaçak bildiri tipi gazetelerde, makaleler yazdı, kendi Marx yorumunu muhalif kitlelere duyurmaya çalıştı.

Üniversite sınavlarında verdiği farklı cevapları, derslerdeki aykırı yorumları devletin istihbarat örgütü KGB’nin dikkat çeken Kagarlitsky, önce sorgulandı, ardından 24 yaşındayken Sovyet karşıtı propaganda yaptığı iddiasıyla gözaltına alındı, 1 yıl boyunca tutuklu yargılandı. Sovyet rejimi, “ehlîleştirmek” istediği muhalifleri bu tür soyut suçlamalarla gözaltına alıyor, herhangi hukuki bir yargılama olmadan siyasi toplama kamplarına dönüşen hapishanelerde tutuyor, Sovyet propagandasıyla ikna etmeye çalışıyordu.

Hapishaneden 1983 yılında çıkan Kagarlitsky, bir daha içeri girmemek için apolitikleşti, asansör operatörü olarak çalıştı, fakat 1985’te Komünist Parti Genel Sekreterliği’ne seçilen Gorbaçov’un Perestoika adındaki ılımlı reform programları sayesinde uzaklaştırıldığı üniversite eğitimine geri döndü, yeniden makaleler yazmaya başladı. Kagarlitsky mutluydu, daha öncesinde komünizmin ıslah edilemeyeceği, komünizmin kaçınılmaz nihai noktasının illa Stalinizm olduğunu söyleyen liberal muhaliflere en güzel yanıt Gorbaçov’un reformlarıydı. Sovyetler ılımlı bir şekilde demokratikleşiyor, aynı zamanda komünizmin temel değerlerinden de taviz verilmiyordu. Kagarlitsky yaşanan reform sürecini büyük bir heyecanla yazdığı İngilizce makalelerle dünyaya anlatıyor, farklı bir Marksizm’in mümkün olabileceğini göstermeye çalışıyordu.

Kagarlitsky’nin bu hevesi, Gorbaçov’un 1991’de istifa etmesi ve akabinde Sovyetlerin dağılmasıyla kursağında kalacaktı.

Artık “demokrasiye” kavuşan Rusya’da Kagarlitsky, yeni rejimin tecrübeli muhalifi olacaktı.

Boris Yeltsin’in muhalifi




Boris Yeltsin, aşırılık yanlısı komünist bürokratların 1991’de Gorbaçov’u indirip reform sürecine son vermeyi amaçladığı başarısız darbe girişiminde tankların üstüne çıkmasıyla ismini dünyaya duyuran bir siyasetçiydi

Rusya’nın demokrasiye geçmesinin ardından devlet başkanı seçilen Boris Yeltsin, ülkedeki geçiş sürecinin tamamlanması, piyasa ekonomisine adapte olunması için daha fazla yetki kullanmak istiyordu, Rusya Parlamentosu Duma ise bu yetkileri kendisinden toplamak, devlet başkanının olağanüstü hal koşullarını suiistimal etmemesini arzuluyordu. İki kurum arasındaki gerilim, 1993 yılında silahlı çatışmaya dönüştü, Yeltsin Duma’yı feshetti, Duma ise Yeltsin’i görevde aldı. Meclisi destekleyenler meclis etrafına barikatlar kuruyor, sokağa çıkıyor, Yeltsin’in görevden alınmasıyla artık başkan olduğunu iddia eden Başkan Yardımcısı Rutskoy ise meclisin desteğini alarak kendisini hükümet binası olan Beyaz Ev’e kitlemişti. Orduyu arkasına alan Yeltsin, faşistlerin ve komünistlerin darbe yapmaya çalıştığını söyledi, gösterileri bastırdı ve meclisi bastı.




Rusya demokrasiye görkemli bir şölenle geçmiş, ilk anayasal krizde Rus ordusu meclis yanlılarının ele geçirdiği hükümet binasını tanklarla bombalamıştı.

Boris Yeltsin’in bu kaotik başkanlığı sırasında Kagarlitsky, hem Sovyetlerin dağılmamasını hem de yeni kurulan rejimde Yeltsin’in başkanlık yetkilerini arttırmamasını savunmuştu. Zira Yeltsin yaşanan krizin ardından düzenlediği referandumla anayasayı değiştirmiş, yetkilerini arttırarak ülkede yarı-başkanlık sistemi kurmuştu.

Kagarlitsky’nin sol cenahtan yaptığı muhalefet Yeltsin’in tepkisini çekti, Marksist sosyolog “nazikçe” uyarıldı. Araba çaldığı iddiasıyla hukuksuz bir şekilde maskeli adamlar tarafından dövülerek gözaltına alındı, hapse atıldı, ertesi gün üst düzey bürokratların müdahalesiyle serbest bırakıldı.

Kagarlitsky’nın başkanlık yetkilerine yönelik tepkileri yıllar sonra haklı çıkacak, başkanlık makamına oturan Putin ülkeyi bu yetkileri sonuna kadar kullanarak tek adam rejimine çevirecekti.

Putin’in düşman listesindeki ajan

Boris Yeltsin döneminde başbakan olan Putin, Yeltsin’in beklenmedik istifası sonucu 1999 yılında anayasa gereği Devlet Başkanı oldu, bundan sonra düzenlenen hiçbir seçimi de kaybetmedi ve koltuğu bırakmadı.




Devlet Başkanı Boris Yeltksin ve dönemin başbakanı Putin

Kagarlitsky, Putin’in otoriterliğini pekiştirdiği yıllarda kendisini sol muhalefetin içinde buldu, Youtube kanalları, bağımsız gazeteler kurdu.




Kagarlitsky’nin yazdığı kitaplar- Rus entelektüellerin anlatıldığı The thinking reed- Düşünen Sazlık adıyla Türkçe’ye çevrilmiş, Türkiye’de sosyalist çevrelerde okuması tavsiye edilen popüler bir esere dönüşmüştür

Yazdığı kitaplar Türkçe dahil birçok dile çevrildi, Putin karşıtı gösterilere katıldı, birçok seçimde aday oldu, hükümeti her fırsatta eleştirdi.

2014’te Kırım’ın işgalini desteklediği için Batı’daki demokratik sosyalistler tarafından eleştirildi.

Daha sonrasında Putin eleştirilerini sertleştiren Kagarlitsky, sol görüşe mesafeli ve milliyetçi olmasına rağmen muhalif lider Navalny’nin gözaltına alınmasını eleştirdi, Putin rejimiyle mücadele için karşıt görüşleriyle bile ortaklaşabileceğini göstermişti.

2022 yılında ise Ukrayna’nın işgalini eleştirdiği için rejim tarafından yabancı devletlerin desteklediği ajanlar (etki elemanları) listesine eklendi, ismi listedeki diğer muhalif yazarlar, sanatçılarla birlikte kamuoyuna açıklandı. Putin, resmi söylemlerin aksini iddia eden, Putin rejimini eleştiren sakıncalı muhalifleri soyut gerekçelerle ajan ilan ederek kamuoyuna ifşa ediyor, hedef gösteriyor, ülkeyi terk etmeleri için baskı kuruyordu.

Bundan sonra yayınladığı her yazıda, Telegram mesajında “bu mesajı yabancı devletlerin ajanı olarak hareket eden Boris Kagarlitsky yayınlamaktadır” şerhini koymak zorundaydı. Bu listeye alınan neredeyse her muhalif ülkeyi terk ederken Kagarlitsky Rusya’da kaldı, eleştirilerine, yayınlarına devam etti. Hem Irak, Libya müdahaleleri, NATO genişlemesi üzerinden Batı’yı, hem de Putin’in hukuksuz işgalini açıkça eleştiriyor, iki tarafın makul bulabileceği barış önerilerini makalelerinde yazıyor, konferanslarda anlatıyordu.

Ta ki Temmuz 2023’te yayınladığı bir Telegram yazısı nedeniyle tutuklanana kadar…

12 Eylül zindanlarından Sovyetlere selam

Kagarlitsky’nin teröre destek suçlamasıyla hukuksuz bir şekilde gözaltına alınıp yargılanmasına, Jacobin dergisi, Jeremy Corbyn, ABD’deki demokratik sosyalist hareketler, Marskist akademisyenler, hatta Ukraynalı liberaller dahil olmak üzere birçok kişi ve kuruluş tepki gösterdi, Marksist akademisyenin serbest bırakılmasına yönelik çağrıda bulundu.

Türkiye’de ise birkaç haber sitesi dışında hiçbir medya kuruluşu Kagarlitsky’nin tutuklanmasını haberleştirmedi, sol örgütler ve yayın kuruluşları sessiz kaldı. Büyük ihtimalle yeterince iç gündem artık hiç kimseye küresel gelişmeleri hakkıyla takip etme fırsatı tanımıyor.




Fakat Boris Kagarlitsky’nin tutuklanmasına gösterilen en anlamlı tepki mesajlarından biri Türkçe yazılmıştı.

Osman Akınhay.

Düşünen Sazlık eserini Türkçe’ye çeviren Osman Akınhay, Kagarlitsky’nin kendisine geçmişte yazdığı bir mektubunu paylaşarak tutuklamaya tepki gösterdi.

Akınhay 12 Eylül döneminde örgütlü solcu bir gençken banka soygunlarına karıştığı iddiasıyla tutuklanıp müebbet hapis cezası alan ve 1991’de hapisten Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla erken şartlı tahliye edilen bir çevirmendi.

Osman Akınhay.

Çevirilerine kaldığı Çanakkale Hapishanesi’nde başlamış, demir parmaklıklar ardından İngilizcesini geliştirmiş, Fransızca ve Rusça öğrenmeye çalışmıştı, Boris Kagarlitsky’nin Düşünen Sazlık eserini de hapiste çevirmişti. Tesadüfe bakın ki Boris Kagarlitsky de kitabını 1982 yılında Sovyetler hapishanesinde yazmıştı.




Akınhay Çanakkale hapishanesinde çeviri yapıyor (Gazete Duvar)

Osman Akınhay, 1991 yılında İstanbul’a bir konferansa konuşmacı olarak gelen Kagarlitsky’e hapishaneden bir mesaj yollamış, kitabı çevirmekte olduğunu belirtmişti. Boris Kagalitsky ise Akınhay’a şu cümlelerle yanıt vermişti: “…Bu kitabı 1982 yılında hapiste yazmıştım, şimdi sen de hapiste çeviriyorsun. Demek ki bu dünyanın yöneticileri için tehlikeli bir şey yapıyoruz ve sözlerimizin bir önemi var… Buluşacağımız eminim, tahliye olmanı bekliyorum. Puşkin’in dediği gibi ‘hapishane kapısında özgürlük seni bekliyor’ Sadece senin değil herkesin özgürlüğü… Sözlerimizin yanıp uçmadığını bana bir kez daha gösterdiğin için teşekkür ederim.”

Biri sağdan, biri soldan vuran iki farklı otoriter zihniyetin verdiği hapis cezaları, 12 Eylül mahkumu Akınhay ile Soyvet mahkumu Karalitsky’in demir parmaklıklar ardında buluşmasını engelleyememişti.

“Bu Savaş Daha Ne Kadar Devam Edebilir?”

Kagarlitsky, Birikim’de Türkçe çevirisi yayınlanan “Bu Savaş Daha Ne Kadar Devam Edebilir?” makalesinde Rusya’nın Ukrayna’daki işgalini devam ettirmek için başlattığı seferberliğin yoksul halkın desteğini almasından dolayı duyduğu hayal kırıklığını şöyle anlatmıştı:

“..(Seferberliğin).. beklenmedik sonucu ülkenin en bunalımlı bölgelerindeki genel ekonomik durumun iyileşmesi oldu. Silah altına alma çağrısının en az dirençle karşılaştığı yerler buralardı. Seferber edilenlerin kendileri de orduya katılmanın yerinde oturmaktan, az bir ücretle çalışmaktan ya da hiç çalışmadan evde oturmaktan daha kârlı olduğunu kabul ediyorlardı. Ekmek teknelerini kaybeden aileler, öldürülen kocaları ve oğulları için yardım almaktan içtenlikle mutlu oldular, çünkü bunlar borçların ödenmesini ve diğer ev sorunlarının çözülmesini mümkün kıldı. Rusya’nın iç bölgelerinden gelen erkekler hayatlarını riske atmaya ve Putin için ölmeye hazır değillerdi ama aileleri için hayatlarını vermeye kaderci bir şekilde hazır olduklarını gösterdiler. Bu kadar belirgin bir kitle bilincinin, bu satırların yazarı da dahil olmak üzere pek çok yazar için sürpriz olduğunu kabul etmek gerekir. Neoliberal reformlar sırasında toplumun ekonomik açıdan yeniden terbiye edilmesinin son derece başarılı olduğu ortaya çıktı. Piyasa teşvikleri yoksulluk ve bölünmüşlük koşullarında kendini koruma içgüdüsü de dahil olmak üzere temel insani duygulardan çok daha etkili bir şekilde işliyor.

Kagarlitsky’nin okurları, artık bu orijinal Marksist Putin eleştirilerini okumaktan mahrum. Zira Kagarlitsky sadece “ajan” ilan edilmekte kalmadı, basit bir Telegram mesajı nedeniyle teröre destek iddiasıyla hukuksuz bir tiyatroda 7 yıl hapis cezasıyla yargılanmaya başladı.

Kagarlitsky, son yazılarında Rusya’nın savaştan dolayı düştüğü durumu 1917’deki şartlara benzetiyor, geçmişteki gibi bir devrimin yaşanması için ortamın hazır olduğunu ileri sürüyor, Wagner’in isyanını, Rus elitleri arasındaki çatışmaları detaylı bir şekilde analiz ediyordu: Şubat 2023’ün sonunda Moskova her geçen gün Şubat 1917’nin başındaki Petrograd’a daha çok benziyor

Kagarlitsky’nin tahmini gelecekte doğru çıkacak mı? Meçhul. Sanırım Kagarlitsky’nin Sovyetler, Yeltsin ve Putin dönemlerinde günün sonunda her daim kendisini hapiste bulması gösteriyor ki Kagarlitsky gibi “sakıncalı” isimlerin fikirlerini özgürce dile getirebileceği bir demokratik rejimin inşası için basit bir iktidar değişiminden çok daha fazlasına ihtiyaç var.

Fakat demir parmaklıkların rejimin ezberlerini bozmayı kafaya takan cesur bir fikir adamını durduramayacağı kesin.

Yoksa 24 yaşındaki bir Sovyet mahkumunun hapishanede yazdığı cümleler 12 Eylül zindanlarına dek ulaşabilir miydi?

İlgilisine öneri-

- Advertisment -