Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iki buçuk yıllık aranın ardından yaptığı Diyarbakır ziyareti, uzun süredir uzak durulan Kürt meselesini gündeme taşıdı. “Siyasi çözüm” ve “barış süreci” gibi vebalı muamelesi gören kelimeler yeniden dolaşıma girdi. İktidarın büyük ortağının süreci sahiplenmesi ve sona ermesinden kendisinin sorumlu olmadığını söylemesi, birbiriyle bağlantılı birçok sorunun siyasi mahfillerde tartışılmasına neden oldu.
Acaba tekrardan bir çözüm süreci olabilir mi? Taraflar arasında bir uzlaşma sağlanabilir mi? Yeni bir sürecin siyasete yansıması ne olur? İttifak yapıları, olası bir süreçten nasıl etkilenir? Seçmenin bu gelişmeye bakışı nedir? Süreç, seçmenin tercihini değiştirir mi, eğer değiştirirse ne oranda değiştirir?
MetroPoll Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi, “Türkiye’nin Nabzı Temmuz 2021” başlıklı araştırmasında, bu konuya özel bir bölüm ayırdı. Siyasi elitler arasındaki süreç tartışmasının halktaki karşılığını bulmaya çalıştı. Acaba halk, Erdoğan’ın bu hamlesine ne diyor? Yeni bir süreç istiyor mu? Bunu mümkün görüyor mu? Olması halinde siyasi tercihini, ittifakı ya da partisini gözden geçirmeyi düşünüyor mu?
Araştırmanının benim açımdan en önemli verisi, halkın % 51’inin yeni bir sürecin başlatılmasını desteklemesidir. AK Parti ve CHP seçmenlerinin yarısı yeni bir sürecin başlamasını gerekli görüyor. Sürecin desteklenmesi noktasında etnik köken itibariyle de bir benzeşme var; Kürtlerin % 54’ü, Türklerin % 52’si yeni bir süreci olumlu karşılıyor.
“Şüphe” ve “güvensizlik”
Ancak süreci “doğru bulmak” ile “mümkün görmek” arasındaki fark büyük; halkın yarısından fazlası yeni bir süreç fikrinin arkasında duruyor ama iş bunun mümkün olup olmadığına gelince, oran üçte birlere geriliyor. AK Parti ile HDP’nin sürece dair uzlaşabileceğini düşünenlerin oranı % 32. İyi Parti ve MHP seçmenlerinde bu oranın % 50’leri geçmesi, daha milliyetçi bir çizgide duran seçmenlerin AK Parti’den şüphelendiğine işaret ediyor. HDP seçmeninin ise sadece % 20’sinin AK Parti’nin yeni bir süreç başlatabileceğine inanması da, HDP tabanında AK Parti’ye dair büyük bir güvensizliğin bulunduğuna yorulabilir.
Etnik köken açısından bakıldığında Kürtlerin % 36’sının, Türklerin ise % 21’inin yeni bir süreç beklentisi içinde olduğu görülüyor. Dolayısıyla Kürtlerin, bilhassa AK Parti’ye oy veren Kürt seçmenlerin, süreç için talepkâr olduğu ve partilerinden bu yönde adım atmasını beklediği söylenebilir.
Siyasi ezberler
Kürt meselesinde demokratik ve siyasi kanalların işletilmesinden her söz edildiğinde, birtakım siyasi ezberler piyasaya sürülür. Meselâ böylesi bir fikre tevessül edenlerin siyaseten büyük kayıplara uğrayacağı, hattâ siyaseten silinecekleri iddia edilir. 2013-2015 dönemindeki çözüm sürecinin öncesinde de buna benzer lâflar ediliyordu. Ancak gerçekler farklı bir resim ortaya çıkardı; süreci başlatan AK Parti, sonrasında yapılan yerel ve seçimlerden de, cumhurbaşkanlığı seçiminden de galibiyetle çıktı.
MetroPoll araştırması, bugün de yeni bir çözüm sürecine yol vermesi durumunda AK Parti’nin bundan olumsuz etkilenmeyeceğini gösteren bulgular içeriyor. “Yeni bir çözüm süreci başlatan AK Parti’ye oy verebilirim” diyenlerin oranı % 40. Kararsızlar dağıtılmadan oylar dağıtıldığında AK Parti’nin % 30’un altına (% 29) düştüğü göz önünde tutulursa, AK Parti yeni bir süreçten kazançlı da çıkabilir. Zira AK Parti yeni bir süreç başlattığında kendi seçmeninin % 67’sinin oyunu alabiliyor.
Burada asıl ilginç olan, MHP ve HDP seçmeninin tavrı. Süreci yürüten AK Parti’ye HDP tabanında % 38, MHP tabanında % 64’lük bir destek çıkıyor. Yani AK Parti bir taraftan MHP desteğini yitirmezken diğer taraftan Kürt seçmen desteğini de arttırıyor. Bunun özelikle cumhurbaşkanlığı seçimleri bakımından çok kritik bir veri olduğunun altını çizmek gerekiyor.
Şiddetten çözüm çıkmaz
Kürt meselesinin hangi metotla çözüleceği, Türkiye siyasetinin cevabını bulmaya çalıştığı en önemli sorulardan biridir. MetroPoll’un “Kürt meselesi için aşağıdaki yöntemlerden hangisine öncelik verilmelidir?” şeklindeki soruna, katılımcıların % 36’sı “demokrasi ve yerel yönetimleri güçlendirmek”, % 22’si “İslam kardeşliğini pekiştirmek” ve % 20’si de “ekonomik yatırımları artırmak” cevabını veriyor.
Esas üzerinde durulması gereken veri, silahlı mücadele ile Kürt meselesinin çözülebileceğini düşünenlerin % 5’te kalması. Halkın ancak % 5’i silahla yol alınabileceği kanısında; geri kalan kahir ekseriyet ise çözümün silâhsız yol ve yöntemlerde aranmasını savunuyor.
Saldırgan azınlık
Son beş yıldır siyasi alan daraltıldı, hak ve özgürlükler budandı. Çözüm süreci bütün kötülüklerin anası olarak yaftalandı. Askeri çözümden başka bir yol bilmeyen şahinler prim yaptı, demokratik çözümü savunan güvercinler aşağılandı, suçlandı. Bütün bu menfi manzaraya rağmen, yeni bir çözüm sürecine desteğin % 50’lerin üzerinde seyretmesi ve halkın neredeyse tamamının çözümü silâhta külâhta değil, siyasi ve sosyal mekanizmalarda araması, çok sevindirici.
Tozu dumana katan, çıkan makul sesleri boğan, kendisi dışındaki herkese hain gözüyle bakan ve ne yazık ki her mahallede temsilcileri bulunan saldırgan gruplar var. Azınlık olmalarına rağmen cirminden fazla yer yakmaları ve ellerindeki olanaklarla gündemi domine etmeleri, bazen onlara fazla bir güç ve anlam atfedilmesine neden oluyor ve geleceğe yönelik umutları azaltıyor.
Buna mukabil çok fazla sesini duyuramayan ama derinden işleyen bir toplumsal sağduyu da var. Çok şükür ki var ve çözümü sağlayacak olan da bu. Siyasi aktörlere düşen, bir çözümü mümkün kılacak bu sağduyu zeminini genişletmeleri ve buna uygun siyasetler üretmeleridir. Ahlâken de siyaseten de doğru olan budur.