Doğrusunu isterseniz listeleri o kadar çok merak etmiyordum. Asıl önemli olan Türkiye’nin normal bir seçim havasına girmesiydi. Büyük depremin ardından, bunca yıkımın alt üst ettiği bir ülkede seçim yapılması, seçmenin kullanacağı oyla ülkeyi yönetecek iktidara karar vermesi önemli bir değer ölçüsüydü.
Bir ülkedeki en önemli demokrasi kıstaslarından biri de seçmenin iktidarı değiştirebilme şansını elinde tutmasıdır. Dünyada hemen her ülkede seçim yapılıyor. Ancak örneğin Çin’de, İran’da veya Azerbaycan’da seçimlerle değişim ihtimali yoktur. Çoğu kez, seçimler yapılır iktidardakiler yüzde 100’e yakın bir oyla yeniden seçilir. Avrupa’da ve demokrasinin yerleştiği ülkelerde her seçim bir yenilenme fırsatıdır.
Seçmen bu gerçekler içinde oyunu rahatlıkla kullanır. Muhaliflere iktidar kapısı açıktır. Tabii ki Batı demokrasilerinin de (temsil açısından, özellikle de seçmen iradesinin yönetime yansıması açısından) sorunları olduğunu biliyoruz. Ölçü, sandığa gidersem değiştirebilirim, bu imkan elimde diyen bir seçmen kitlesinin bulunmasıdır.
Türkiye bu açıdan olumlu bir yerde duruyor. Onca askeri müdahalelere, darbelere rağmen sandık, belirleyici özelliğini hep korudu. Seçmen çözümü parlamento dışı yollarda aramadı. Arayanları da seçimlerde ağır yenilgilere uğratarak cezalandırdı. Türkiye’de seçime inanmayan, seçim yoluyla iktidarın değiştirilemeyeceğini düşünen ciddi bir jakoben birikim var. Onlar için tek yol devrimdir.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız.