Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIŞimdi dinlediğim tüm şarkılarda...

Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda…

BAE, darbeden 9 gün sonra darbeyle ilgili çok kritik iki generali MİT ile işbirliği içinde Türkiye’ye teslim etmişti. Bunu yapan başka bir ülke de olmadı. Ve Türk yetkililer en baştan beri BAE’nin darbeyle ilgili bu işbirliğinden haberdardı. Buna rağmen BAE-darbe ilişkisiyle ilgili iddiaları altı yıl boyunca arada bir dillendirmekten çekinmediler.

Ebru Gündeş’in, Erdoğan ile bütünleşmiş meşhur şarkısı “Beraber yürüdük biz bu yollarda” Cumhurbaşkanı’nın Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ziyaretinde bir sürpriz jest olarak karşımıza çıktı.

Emirliklerin ünlü şarkıcısı Hüseyin El Cesmi, beyaz bir piyanonun başına oturup “Beraber Yürüdük Biz Bu Yollarda”yı Erdoğan ve Türkiye için Türkçe söyledi.

Etkileyici bir sesi olan El Cesmi, 1979 doğumlu, çok sayıda popüler şarkısı, ödülü var.

Ama en ünlü şarkısı 2014’de söylediği Boshret Kheir. Yani “Hayır Müjdesi.”

Hüseyin El Cesmi, bu şarkıyı aslında yine BAE’nin bir devlet projesi için yapmıştı.

Ve yine bir lider için.

O lider 2013’de BAE’nin desteklediği bir darbeyle Mısır’da işbaşına gelen Sisi’ydi.

2014’de düzenlediği düzmece seçimlerde, her diktatörün hayali olan seçimle işbaşına gelmiş gibi yapabilmek için Cumhurbaşkanlığı’na aday olan Sisi, halkın seçimlerde katılımını artırmak istiyordu ve bunun için BAE ona Hüseyin El Cesmi’nin şarkısını hediye etmişti.

Şarkıya çekilen klipte ülkenin farklı bölgelerinden Mısırlılar halkı oy kullanmaya teşvik eden pankartlar taşıyorlardı.

Şarkının sözleri ise şöyleydi:

“Tüm dünya senin hakkında “balığını tuttu” diyecek

Kendine bu ülkeyi düzeltmek için söz ver

Artık çok sustun

Mısır senin suskunluğundan ne kazandı?

Onun için vereceğin oyu küçümseme

Yarınları artık kendi şartlarınla yazacaksın

Bu bir hayır müjdesidir.”

Siyasi bir şarkı düğünlerde, eğlence mekanlarında hit haline gelse de, BAE’nin verdiği bu PR desteği halkın seçimlere katılımını artırmaya yetmedi.

O sahte seçimde Mısırlıların ancak yüzde 47’si sandık başına gidip, yüzde 96,9’la Sisi’yi Cumhurbaşkanı ‘seçtiler.’

Hüseyin El Cismi’nin Emir’in emriyle Sisi’den sonra Erdoğan için söylediği şarkının da bir anda nefretten aşka dönen ikili ilişkilere katkı yaptığına kuşku yok.

Aslında BAE ile Türkiye arasında ilişkiler esas olarak 2013 Mısır darbesiyle bozulmaya başlamıştı.

Darbeyi ve Sisi’yi destekleyen Suudi Arabistan ve BAE ile Suriye’deki ittifak sona ermiş, Müslüman Kardeşler karşıtlığını şiar edinen Körfez rejimleriyle Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki her çatışmada Türkiye karşı cephelerde yer almıştı.

İlişkiler; 2017 Katar ablukası, yine 2017’de BAE Dışişleri Bakanı’nım Fahrettin Paşa’ya hırsız demesi, 2018 Kaşıkçı cinayeti, 2020’de BAE’nin İsrail’i tanıması ve Libya’da iki ülkenin karşı cephelerde yer alması ile karşılıklı düşmanlığa döndü.

BAE; Türkiye’de PKK’yı, FETÖ’yü, muhalefet partilerini desteklemekle suçlandı hatta hızını alamayan bazı gazeteciler Türk hava sahasına giren BAE uçaklarının düşürülmesini bile önermişti.

2016 yılında ise bunların hepsinden çok daha ağır, savaş nedeni olabilecek bir suçlama ortaya atılmıştı:

“15 Temmuz darbe girişimin finansörü BAE.”

Bu iddia darbe girişiminden 14 gün sonra ilk olarak 29 Temmuz 2016 günü Londra merkezi Katar sermayeli Middle East Eye sitesinin genel yayın yönetmeni olan The Guardian’ın eski editörü tecrübeli gazeteci David Hearst tarafından yazıldı.

Hearst’in “Türk istihbarat servisine yakın kaynaklara” dayandırdığı haberi şöyleydi:

“Türk istihbaratına yakın kaynaklar Middle East Eye’e Birleşik Arap Emirlikleri hükümetinin başarısız darbe girişiminden önce Türkiye’deki darbecilerle işbirliği yaptığını ve bunun için de sürgündeki El Fetih lideri Muhammed Dahlan’ı arabulucu olarak kullandığını söyledi. Dahlan’ın darbe girişiminden önceki haftalarda Türkiye’deki darbecilere para aktardığı ve Türkiye’nin darbeden sorumlu tuttuğu din adamı Fethullah Gülen ile ABD merkezli Filistinli bir işadamı aracılığıyla iletişim kurduğu iddia ediliyor. Dahlan’a yakın olan bu işadamının kimliği Türk istihbarat servisi tarafından biliniyor.”

https://www.middleeasteye.net/news/exclusive-uae-funnelled-money-turkish-coup-plotters

Haberde Türk istihbarat kaynaklarına dayandırılan temel iddia buydu. Habere göre BAE, darbenin başarısız olmasından sonra Dahlan’la arasına mesafe koymuş, Dahlan da BAE’den ayrılmak zorunda kalıp Mısır’a gitmişti. Ayrıca haberde BAE merkezli TV kanallarının darbe gecesi “Erdoğan’ın ülkeden kaçtığı” gibi darbeyi destekleyen yayınları de BAE’nin darbeye desteğine delil olarak hatırlatılıyordu.

Fakat bu çok ciddi haber üzerine ne Türkiye ne de BAE hükümetinden bir açıklama geldi. Londra’daki bir haber sitesine konuşan Türk istihbarat yetkilisi, Türkiye medyasına bu ciddi iddiayla ilgili bilgi vermedi. Osman Kavala, Henri Barkey, Graham Fuller hakkında darbecilikten soruşturma açan Türk adaleti de Dahlan ve bu iddia hakkında bir soruşturma açmadı.

Savaş sebebi olabilecek iddia bir krize dönmedi, elçiler çekilmedi.

Ayrıca bir darbenin finansörü olmanın ne demek olduğu da pek tartışılmadı.

Sonuçta Fethullah Gülen’in darbe yapmak için başkasının parasına ihtiyacı olmadığı herhalde açıktı.

Zaten bu ciddi iddia bir süre sonra da unutuldu.

Ta ki 2017 yazında Suudi Arabistan ve BAE’nin Katar’a ablukası başlayıncaya ve Türkiye Katar’ın yanında saf tutuncaya kadar.

Krizin harareti içinde İstanbul’da bir iftar programında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Katar’a destek mesajları verirken konuyu Körfez ülkelerine getirdi ve şöyle dedi:

“Darbe girişimi olduğu zaman Körfez’de kimlerin buna sevindiğini çok iyi biliyoruz. ‘Birilerinin istihbarat örgütleri varsa bizim de var. Kimlerin o geceyi nasıl geçirdiğini çok iyi biliyoruz. Türkiye’de ne oldu, ne oluyor, bitti mi, gidiyor mu, darbe neticeye ulaştı mı, ulaşıyor mu? Bunu takip edenleri çok iyi biliyoruz. Nasıl paralar harcandığını çok iyi biliyoruz.”

O günlerde Yeni Şafak’ta Mehmet Acet, altı ay önce Beyoğlu Belediyesi’nin kapalı bir toplantısında konuşan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun da benzer şeyler söylediğini yazdı:

‘Türkiye’deki darbe kalkışmasına, hükümeti gayrı meşru yöntemlerle devirme çabalarına bir ülkenin 3 milyar dolar para desteğini sağladığını biliyoruz. Üstelik bu, Müslüman bir ülke.”

https://www.yenisafak.com/yazarlar/mehmet-acet/15-temmuzu-fonlayan-korfez-ulkesi-2038429

Çavuşoğlu, ülke ismi vermemişti ama Acet’in konuştuğu kaynaklar bunun BAE olduğunu söylemişti.

Daha sonra iki ülke arasında yaşanan krizler sırasında bu iddia iktidara yakın medyada tekrarlandı ama bir daha hükümet çevrelerinden bu suçlamayı duymadık.

Konu iki ülke ilişkilerinin Kaşıkçı cinayeti ve Libya yüzünden iyice gerildiği 2019’da iki vesileyle tekrar hatırlandı.

Eylül 2019’da Muhammed Dahlan’ın 2016’daki haber için David Hearst aleyhine Londra mahkemelerinde açtığı iftira davasında bir gelişme yaşandı.

2019’a kadar süren davada Hearst, haberlerinin arkasında olduğunu söyledi, mahkeme her iki taraftan iddialarını ispat için elektronik belge ve materyallerini talep etmeye hazırlanırken Dahlan 500 bin sterlinlik mahkeme masraflarını ödemeyi kabul ederek davasını geri çekti.

https://www.middleeasteye.net/news/mohammed-dahlan-fatah-libel-david-hearst-middle-east-eye

Haber Türkiye’de Dahlan’ın korktuğu ve BAE’nin FETÖ’ye para verdiği iddiaların doğrulandığı şeklinde haber oldu.

https://www.aksam.com.tr/guncel/baenin-kirli-masasi-dahlanin-15-temmuz-itirafi/haber-1005674

Dahlan ise yaptığı açıklamada artık bu haberle ilgili internette yayılan içerikleri Facebook ve Google’dan kaldırtmak için Dublin’de açtığı davaya odaklanacağını söyledi.

https://twitter.com/mohammad_dahlan/status/1171051554054520833)

Dahlan ile ilgili ikinci gelişme 2019’un sonunda yaşandı.

Terör şüphesiyle arananlar listesini güncelleyen İçişleri Bakanlığı, Kırmızı Listesi’ne Muhammed Dahlan’ın da aralarında olduğu yeni isimleri eklediğini açıkladı.

https://www.icisleri.gov.tr/bakanligimiz-tarafindan-teror-kapsaminda-arananlar-listesi-guncellendi

Dahlan hakkında uzun bir suçlama listesi açıklandı:

“FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü ile birlikte 15 Temmuz darbe girişimini gerçekleştirmek, anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs etmek, Devletin Güvenliğine İlişkin Gizli Kalması Gereken Bilgileri Casusluk Maksadıyla Açıklamak, Devletin Gizli Kalması Gereken Bilgilerini Siyasal veya Askeri Casusluk Amacıyla Temin Etmek, Devletin Güvenliğine ve Siyasal Yararlarına İlişkin Gizli Kalması Gereken Bilgileri Açıklama ve Uluslararası Casusluk Yapma suçlarından Adli Makamlarca arama ve yakalama kaydı bulunan Mohammed Dahlan; Terör Kapsamında Arananlar Listesi’ne KIRMIZI kategoriye eklendi. Dahlan’ın yakalanması durumunda 10 milyon TL’ye kadar ödül verilebilecek.”

Fakat, ortada hala Dahlan’ın 15 Temmuz darbesinin finansörü olduğuyla ilgili açılmış bir soruşturma ve dava görünmüyordu.

Dahlan hakkında yürütülen ve basına yansıyan tek soruşturma bir casusluk iddiasıyla ilgili olarak 2019’da açılmıştı.

BAE adına casusluk yaptıkları iddiasıyla 19 Nisan 2019 İstanbul’da gözaltına alınan Samir Semih Şaban ve Yusuf Hasan’ın, Muhammed Dahlan tarafından Türkiye’deki sivil toplum kuruluşları ve Türkiye’de yaşayan Filistinli kanaat önderleri hakkında bilgi toplamak için görevlendirildiklerinin, “gizli tanık” ifadeleriyle belirlenmesi üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma Dahlan’a da uzanmıştı.

Ama suçlamanın esası yine darbe değildi, casusluktu.

Başsavcılık 2020 Ağustos’unda Dahlan’ın yakalanması için kırmızı bülten talebinde bulundu.

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/bae-veliaht-prensinin-danismani-dahlan-hakkinda-kirmizi-bulten-talebi/1947909

Fakat Interpol bu başvuruyu da Türkiye’nin sayıları çok olan diğer pek çok kırmızı bülten başvurusu gibi reddetti.

https://www.timeturk.com/interpol-dan-turkiye-ye-dahlan-reddi/haber-1615098

Muhammed Dahlan halen Filistin Meclisi üyesi ve El Fetih yöneticisi.

Zaten 2017’den sonra bir kaç köşe yazarı haricinde Türkiye’de BAE-15 Temmuz ilişkisi ile ilgili iddialar unutuldu, bu konuda yetkililerden hiç bir açıklama gelmedi.

Ta ki 2021’de Sedat Peker Dubai’den video yayınlarına başlayana kadar…

Peker’in iddialarına cevap vermek için TRT Haber’e çıkan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu şöyle dedi:

“15 Temmuz’un faili nerede? Bugün Cumhurbaşkanımızı anti-Semitizm ile suçlayanlar, 15 Temmuz’u yapanları ABD’de saklıyorlar, ortakları da Birleşik Arap Emirlikleri’nde.15 Temmuz’u biz yapmadık onların talimatıyla oldu… Birleşik Arap Emirlikleri’nin bizim için önemi şudur. Birleşik Arap Emirlikleri 15 Temmuz’un ABD ile beraber failidir. Net. Biz bunu nasıl değerlendiriyoruz? İçişleri Bakanlığı olarak biz oradaki 15 Temmuz’un faillerinden biri olan Dahlan hakkında kırmızı kategori koyduk. Dahlan hakkında. Ve bizim için 15 Temmuz’un teröristlerinden biridir. Ama bu konuda uluslararası alanda müracatlarımız da söz konusu. Ama bizim için ödülle aranan kırmızı kategorideki teröristtir. BAE de biraz önce bahsettiği ülkenin en önemli operasyonel partneridir. İki iki daha dört… Ben biraz önce Osman Kavala’yı söyledim….”

Peki, üzerinden alt yıl geçmesine rağmen Türkiye resmi olarak BAE’ye darbeyle ilişkisiyle ilgili bir resmi suçlamada bulundu mu?

Hayır.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı BAE’nin darbeyle ilişki hakkında resmi bir açıklama yaptı mı, en azından BAE büyükelçisi Dışişleri’ne çağrıldı mı?

Hayır.

BAE, bu iddialar için son altı yılda resmi bir açıklama yaptı mı?

BAE’ye Türkiye’den resmi kanallar üzerinden bir suçlama gelmediği için yine hayır.

Türkiye’de Dahlan ve BAE hakkında 15 Temmuz’un finanse ettikleriyle ilgili açılmış ya da yürüyen bir dava ya da soruşturma var mı?

Hayır.

Bütün bu “hayır”lar, BAE-15 Temmuz ilişkisiyle ilgili ağır suçlamaların en baştan itibaren Ankara’da çok da ciddiye alınmadığını gösteriyor.

Bu suçlamayı çok da ciddiye almadıkları için olacak Cumhurbaşkanı, Dışişleri Bakanı ve İçişleri Bakanı; BAE’li mevkidaşlarıyla görüşmekte, onları Türkiye’de ağırlamakta, BAE’ye gidip samimi ilişkiler kurmakta da bir beis görmemişti.

Eğer gerçekten de 231 insanın hayatını kaybettiği darbeyle bir ilgileri olduğunu düşünselerdi, herhalde bunu bu kadar rahat yapmazlardı.

Peki bundan nasıl bu kadar emindiler?

Bu sorunun cevabı için 15 Temmuz darbe girişiminden 9 gün sonraki bir Anadolu Ajansı haberini okuyalım:

“Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında, Afganistan’daki Türk Görev Gücü Komutanı Tümgeneral Cahit Bakır ile Kabil Eğitim, Yardım ve Danışma Komutanı Tuğgeneral Şener Topuç yakalandı.

Diplomatik kaynaklardan alınan bilgiye göre, Bakır ve Topuç’un başkent Kabil’den Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai kentine kaçtıklarını öğrenen Dışişleri Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı harekete geçti.

Bu kapsamda, hızla yapılan girişimler ve Birleşik Arap Emirlikleri makamlarının iş birliği sayesinde söz konusu şahıslar Dubai Havaalanı’nda yakalandı. Bakır ve Topuç, bu sabah Türkiye’ye getirildi.”

https://www.aa.com.tr/tr/15-temmuz-darbe-girisimi/tumgeneral-bakir-ile-tuggeneral-topuc-dubaide-yakalandi/615632

Şener Topuç ve Cahit Bakır getirildikleri Türkiye’de tutuklandılar. Müebbet hapis cezaları aldılar.

Dubai’nin Türkiye’de teslim ettiği isim Şener Topuç, sıradan bir isim de değildi.

2006 yılında Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ’un Özel Kalem Müdürü’ydü. 2010-2012 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı olmuştu. 2012’den sonra Kara Kuvvetleri’ndeki bütün tayin işlerine bakan Kara Kuvvetleri Komutanlığı Tayin Daire Başkanlığı’na getirilmişti.

Arada 17/25 aralık olmuş, tam üç yıl Kara Kuvvetleri’nin tayinlerini o yönetmeye devam etmişti. 2015 yılının Ağustos ayında Afganistan’da Türk ISAF Gücü’nün komutanlığına getirilmişti. Darbenin arkasındaki akıllardan biri olduğu iddia edildi.

Yani BAE, darbeden 9 gün sonra darbeyle ilgili çok kritik iki generali MİT ile işbirliği içinde Türkiye’ye teslim etmişti. Bunu yapan başka bir ülke de olmadı.

Ve Türk yetkililer en baştan beri BAE’nin darbeyle ilgili bu işbirliğinden haberdardı.

Buna rağmen BAE-darbe ilişkisiyle ilgili iddiaları altı yıl boyunca arada bir dillendirmekten çekinmediler.

Ama darbeyle ilgili olarak değil, Katar krizi, Sedat Peker ifşaları gibi başka konularda BAE ile ilişkiler gerilince iç siyasete yönelik konuşmalarda….

Ama bu iddialar dış politikada resmi bir tepkiye hiç bir zaman dönüşmedi, ciddi bir adli soruşturmaya da dönmedi.

Siyasetçiler de bu esas gerçeği bildikleri için 2021 yılında hiç bir şey olmamış gibi BAE ile ilişkileri düzeltmekte bir beis görmedi.

Geçen hafta da BAE’de uçak gösterileri, top atışları ve “Beraber Yürüdük Biz Bu Yollarda” şarkısıyla karşılandılar.

Tüm bu yaşananlardan sonra şimdi dinlediğimiz bu şarkı bize siyasetçilerden duyduğumuz her şeye inanmamız gerektiğini hatırlatabilir.

- Advertisment -