1966 yılında Florida eyaletinin St. Petersburg kentinin belediye binasının girişine iki resim asıldı. Resimler St. Petersburg’taki gündelik hayatı temsil ediyordu: Piknik yapan aileler, balık tutan erkekler… Fakat resimlerde eğlenen, yemek yiyen herkes beyazken, piknik yapan insanlara hizmet eden, insanları eğlendiren herkes siyahtı.
Martin Luther King önderliğindeki siyah haklar (yurttaşlık hakları) hareketinin en etkin olduğu, siyahların toplumsal hayatta ve oy verme hakkını kullanmada eşitlik kazanmaya başladığı bir dönemde duvar resimleri tepki çekti. Kentin %25’ini oluşturan siyahlar resimlerin kaldırılmasını talep etti. Beyaz belediye yetkilileri ise siyahların hassas olduğunu, bu tür resimlere alışmaları gerektiğini söylüyor, siyahları gereksiz alınganlık göstermekle suçluyordu.
25 yaşındaki siyah aktivist Joseph Waller da resme tepki gösterenler arasındaydı. Birçok kez belediyeye dilekçe sunmuş, resimlerin indirilmesini istemişti. 1941 yılında aynı kentte dünyaya gelen Waller, siyahlara yönelik toplu linçlerden etkilenmiş, küçük yaşta bir siyah hak aktivistine dönüşmüştü. Lise son sınıfta, hocasının “Siyahlar özgür olmak için beyazlara kendisini kanıtlamalı” sözünden rahatsız olan Waller, okuldan ayrıldı ve orduya yazıldı. Önce Almanya’ya gönderildi, Avrupalı askerlerin Afrika’daki kolonilere bakışından rahatsız oldu, beyazlara güvenmemeyi öğrendi. Küba Füze Krizi nedeniyle Florida’ya sevk edilen Waller, beyaz bir garsonun kendisine dokunmaması için elinden para almaması, beyaz bir lokanta sahibinin kendisine servis yapmayı reddetmesinden dolayı ordudan da ayrıldı. Ayrılmadan önce Başkan Kennedy’e 12 sayfalık bir mektup yazdı.
Waller eğitim ve ordu hayatını geride bıraktı, etrafındaki siyah gençleri ikna ederek aktivizme başladı. Bir sürü siyah hak örgütü kurdu, protestolar düzenlemeye başladı.
İşte böyle bir atmosferde Waller, belediyenin oldukça makul itirazları dikkate almaması, dilekçelere cevap vermemesi ve üstüne üstlük resimden rahatsız olan siyahlarla dalga geçilmesi üzerine öfkelendi.
29 Aralık 1966 tarihinde eline bir bıçak alan Joseph Waller, siyah yoldaşlarıyla birlikte belediye binasına girdi, sakin bir şekilde duvardaki resmi baştan aşağıya elindeki bıçakla kesti.
Waller ve arkadaşları gözaltına alındı. Joseph Waller, anayasaya aykırı bir biçimde, aynı suçtan dolayı iki farklı mahkeme tarafından iki ayrı hapis cezasına çarptırıldı. 5 yıl boyunca hapiste kalacaktı. Waller, siyah aktivistlerin hukuki yardımıyla Yüksek Mahkeme’ye başvurdu, mahkemenin kendisi lehine karar vermesi neticesinde iki sene hapiste kaldı. Waller’in kamu malına saldırması siyah aktivistleri de ikiye böldü; bir kısmı Waller’i kınarken, bir kısmı tek çözümün radikal eylemler olduğuna inanıyordu.
Gelen tepkileri hapishane hücresinden takip eden Waller, halkı ikna etmekten uzak radikal yöntemler benimsediğine dair eleştirileri dikkate almamış olsa gerek ki, 60 sene sonra FBI tarafından Rus ajanı olmakla suçlanıp evi basılacak kadar Putin hayranı bir komünist siyah haklar aktivisti olmayı tercih etti.
Uhuruların Marksist lideri
Joseph Waller hapishanede geçirdiği iki senede çok değişti. Marx’in kitaplarıyla, sosyalizm ve komünizmle tanıştı. Siyah hakları savunuculuğunu antiemperyalizm ile birleştirdi.
Joseph Waller, ilk önce adını değiştirdi. Artık Omali Yeshitela’ydı. Hapishanede geçirdiği süre boyunca hem siyah haklarını hem de sosyalizmi savunan bir örgüt kurmaya karar verdi. Avrupa’da askerlik yaptığı yıllarda tanıştığı beyazların kolonilere bakışı ile Amerikalı beyazların siyahlara bakışı arasında pek bir fark yoktu. Omali Yeshitela hapisten çıktı, önce bir gazete ve radyo kurdu, ardından çevresindeki gençleri örgütledi ve Uhuru Hareketi’ni başlattı. Uhuru, Swahili dilinde özgürlük demekti.
Yeshitela ve Uhuru destekçileri, sadece siyahların eşit olmasını savunmuyor, aynı zamanda ABD’nin siyahlara karşı sömürgeci bir koloni gücü olduğunu belirtiyor; sadece yasal eşitlik değil, ABD’li beyazlardan sömürge tazminatı da talep ediyordu. Ancak bu tazminatla ve ABD’deki kapitalist sistemin sosyalist bir ekonomiye dönüşmesiyle, geçmişteki siyah sömürüsünün etkileri telafi edilirdi.
Uhurular sadece ABD’de değil, aynı zamanda Afrika’da da birleşik bir sosyalist ülkenin kurulmasını istiyor. Ülke genelinde pek etkin olmasalar da Florida’nın St. Petersburg kentinde ortak evleri, radyoları bulunuyor, her yerel seçimde içlerinden bir aday çıkarıyor, yerel siyasette ve kent hayatında etkin rol alıyorlar. Genellikle siyah hakları protestolarında da en ön sırada yer alıp polisle çatışıyorlar.
Grup ülke gündemine ilk kez 2008’de küçük bir manşetle çıktı. Uhuru destekçileri, Florida’ya gelen ve ülkenin ilk siyah başkanı olmak için oy isteyen Barack Obama’yı “siyahların dertlerinden bahsetmiyorsun” diye protesto etti. Siyahlar arasında yine tartışma yaratmışlardı, Yeshitela yine radikal ve çözümsüz bir aktivizmi benimsemekle suçlanıyordu.
Hareket zamanla ABD’ye yönelik eleştirilerinin kapsamını değiştirdi. Siyah hakları hakkında daha maksimalist görüşleri ön plana çıkarıyor, Afrika’da kurulacak sosyalist birlikten, Rusya’nın NATO’ya karşı haklı mücadelesinden bahsediyor, Kuzey Kore ve Çin gibi ülkelerle dayanışma mesajı yayınlıyor, küresel çete olarak gördüğü Batı ülkelerinin her cephede kan kaybetmesini amaçlıyordu. Küreselleşmeye karşı verilen kutsal mücadele, siyah haklarının önüne geçmişti.
Bugüne kadar pek dikkat çekmese de, geçen yaz Uhuru lideri Omali Yeshitela’nın şahsi evi ve Uhuru hareketinin genel merkezinin FBI tarafından basılmasıyla ABD bu küçük cemaat ile tanıştı. FBI, İHA’lar ve ağır silahlarla bir gece yarısı Yeshitela’nın evini bastı, Uhuru hareketinin önde gelen isimlerini gözaltına aldı.
Baskının sebebinin ne olduğu ise aylar sonra ortaya çıkacaktı. FBI, bu küçük sosyalist cemaatin kalbinin Moskova’da attığını düşünüyordu. Sovyetler Moskovası’nda değil, Putin’in Moskovası’nda.
Küresel düzene karşı Putin ile el ele
FBI, Temmuz 2022’de Rusya’da faaliyet gösteren Anti-Küreselleşme Karşıtı Hareket’in başında bulunan Alexander Ionov’un Rus ajanı olduğu tespit etti ve Ionov’un ABD bağlantılarıyla ilgili bilgi verenlere 10 milyon dolar para ödülü vereceğini açıkladı. FBI, Ionov’u ABD’deki ayrılıkçı hareketleri, radikal sağ ve sol örgütleri finansal açıdan desteklediği, Rusya lehine açıklama yapmalarını sağladığı ve seçimlere müdahale etmeye çalıştığı gerekçesiyle suçluyordu.
Bir sene süren araştırmalar, Ionov’un bağlantılarından birinin Uhuru hareketi ve lideri Omali Yeshitela olduğunu ortaya çıkardı. FBI’nin elde ettiği delillere göre, Ionov uzun bir süredir Uhuru hareketini maddi olarak destekliyor, Rusya gezileri düzenliyor, hareketin Rusya lehine ve Ukrayna aleyhine yaptığı açıklamaları kaleme alıyor, ABD’de düzenleyecekleri protestoların organizasyonuna yardım ediyor, hattâ St. Petersburg kentinin belediye seçimlerinde hareketten birinin seçilmesi için bağış toplanmasına destek vermeye çalışıyordu. Ionov hareketi o kadar benisemişti ki, FBI’ya göre Rus gizli istihbaratına attığı mesajlarda hareketten “bizim aktivistlerimiz” diye bahsediyor, Uhuru üyesi olup siyasete atılanlara “bizim adaylarımız” diyordu.
Uhuru hareketinin söylemleri de Ionov’un Rusya’daki istihbarat servisine verdiği raporları daha ikna edici kılıyordu. Uhurular 20 kişinin katıldığı gösterilerde, 10 kişinin izlediği canlı yayınlarda “Bizim vergilerimizle Ukraynalı Nazilere silah yolluyorsunuz” söylemini yayıyor, Ionov bu görüntüleri kendi desteklediği başka Rusya yanlısı Batı medya organlarında haber yaptırıyor ve böylece sanki çok etkili bir Rusya yanlısı muhalefet oluşturmuşçasına Kremlin’e rapor gönderiyordu.
Ucu Kremlin’e uzanan bu saadet zinciri o kadar hayalperestti ki, California’nın ayrılıp bağımsız bir ülke olmasını isteyen aktivistlerin bile başarılı olabileceği inancıyla Ionov, Kremlin’i bu tür ayrılıkçıları dahi desteklemesi konusunda ikna etmişti.
FBI’nin iddianamesi doğrultusunda mahkeme, Omali Yeshitela ile birlikte tutuklanan üç Uhuru üyesi hakkındaki suçlamaları kabul ederse ABD Adalet Bakanlığı’na resmi bildirim yapmadan yabancı bir ülkenin ajanlığını yapma suçundan 5-10 yıl hapis cezası alabilir.
60 senelik bir savruluş
81 yaşındaki Omali Yeshitela, hakkındaki iddiaları reddediyor, Rusya’yı Ionov’un desteği nedeniyle değil kalben desteklediği için savunuyor. Pek de haksız sayılmaz. Yeshitela büyük ihtimalle, Ionov ile tanışmasa da Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesini destekler, ABD’nin Ukrayna’ya silah vermemesini talep ederdi.
Fakat henüz mahkeme karar vermedi. Eğer mahkeme, FBI’nın elde ettiği deliller doğrultusunda, Yeshitela ve yoldaşlarının Ionov’un Rusya adına çalışan bir ajan olduğunu bilerek Ionov ile bir ilişki kurduğuna, desteğini aldığına kanaat getirirse, Yeshitela’nın kalben ve içten gelerek Putin’i destekleyip desteklemediğinin pek de bir önemi kalmayacak.
Böyle bir durumda, 60 yıl önce ırkçı bir resmi yırttığı için 2 sene hapis cezası alan siyah komünist, Uhuru lideri Omali Yeshitela, 81 yaşında tekrar hapse girecek veya FBI ile iş birliği yapmayı tercih ederek cezasını hafifletmeye çalışacak. Belki de, olması gerektiği gibi, yaşından dolayı affedilecek.
Fakat bu sefer üzerine kitap yazacak, gençleri etrafına toplayacak bir sebepten dolayı bir mağduriyet yaşamayacak. Elde kalan, beyaz ırkçılarla mücadele etmiş bir siyah aktivistin, 81 yaşında, 15-20 kişinin alkışladığı bir Putin destekçisine dönüşmesinin trajik hikayesi sadece.