Türkiye’de tarikatlar ve cemaatların günlük hayatımızdaki rolü zaman zaman tartışma konusu olur. “Tarikatlar ve cemaatler sivil toplum kuruluşu mudur?” sorusu da öne çıkar. Özellikle 28 Şubat ve sonrasında tarikatlar üzerinde epeyce araştırmalar, soruşturmalar yapıldı.
Turgut Özal tarikatları bir sivilleşme adımı sayarak korudu kolladı. Asıl yükselişleri ise AK Parti iktidarı döneminde gerçekleşti. Tarikat sonuç itibarıyla bir dini örgütlenme biçimidir. Sözlükteki anlamı ise “Allah’a ulaştıran yol” diye özetlenebilir.
Yani mensupları için Müslümanlığın nasıl yaşanacağını tarikatlar belirliyor.
Diyanet İşleri Başkanlığının yayınladığı İslam Ansiklopedisi’ne başvuralım:
“Bir tarikata girmek isteyen kimsenin mutlaka o tarikatın şeyhine intisap (biat) etmesi gerekir. Biat tâlibin mânevî bağlılığını ve teslimiyetini simgeler ve bu yolla şeyhin feyzinden faydalanması beklenir. Aynı zamanda şeyhe ve onun vereceği emirlere tam anlamıyla bağlı kalacağına dair söz vermeyi (ahid) ifade eden biat sırasında müride hırka ile serpuş giydirilir.” (İslam Ansiklopedisi Tarikat maddesi).
Yani, İslam Ansiklopedisinde de vurgulandığı gibi, şeyhin emirlerine itaat etmek tarikatın olmazsa olmazıdır. Kendi bireysel iradeni şeyhe, onun kavrayış ve insafına kayıtsız şartsız teslim ediyorsun. Bu, katı kural sivilliğin, sivilleşmenin en karşı olduğu durumdur.
Dini kurallar üzerinde tartışma yapılamaz. Ne emredilirse ve şeyhler nasıl yorumlarsa o kabul edilir ve boyun eğilir.
Bir yönüyle baktığınız zaman, tarikatlar sivil yurttaşlarımızın, kendi gönülleriyle, candan bağlandıkları yerlerdir. İmkanları kıt insanların, taşradan büyük şehirlere göç etmek zorunda kalan kimsesiz yurttaşların imdadına koşan onlara yaşam desteği veren kuramlar arasında tarikatlar da vardır..
Ancak katı otoritesi, tartışılmaz yorumları, denetlenemez örgütlenme biçimleriyle bu kurumlar sivil iradeye el koyarlar. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında tekke ve zaviyeler kapatıldı. O zaman çıkarılan kanun hala yürürlükte: Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Kapatılmasına ve Türbedarlıklarla Birtakım Unvanların Yasaklanmasına ve Kaldırılmasına ilişkin Yasa. 1925
Cumhuriyetin kuruluşu yıllarında şeyhlerin, dedelerin tehlike olarak görüldüğü bir dönem yaşandı. Bu yasa ile Türkiye Cumhuriyeti içinde vakıf ya da başka bir yolla kurulan veya mülk olarak bir şeyhin kullanımında olan tekke ve zaviyelerden, cami ve mescit olarak kullanılanlar dışında kalanlar kapatıldı.
Bu yasaklama asıl olarak Alevi dergahlarına darbe indirmesine rağmen Sünni kesimi de korkuttu. Cami ve mescitlerin kapatılmaması Sünni kesimler için bir sığınak görevi yerine getirdi.
Tarikatlar, geçmişte daha çok sivil karakter taşıyorlardı. Devlet otoritesinin uzağındaydılar. Ama artık günümüzde siyasetin fazla içindeler. Devlet desteğiyle elde ettikleri büyük imkanlar onları da giderek seçkinlerin temsilcisi haline getiriyor.
Onlara ne kadar sivil toplum kuruluş gözüyle bakabiliriz emin değilim.