2024 yılı Kara Harp Okulu mezuniyet töreninin resmi bölümünün video kaydını izlerken, bugüne kadar gözden kaçırdığım çok önemli bir şeyi fark ettim. Sadece ben değil, görebildiğim kadarıyla herkes o ayrıntıyı atladı.
Fark ettiğim bu şey, olayın oluş biçimine, olguya, maddi gerçeğe ilişkin çok temel bir detay.
Bu ayrıntı, teğmenler yemini olayının gerçekten gelenekselleşmiş bir ritüel olup olmadığını da açıklayacak nitelik ve önemde.
Bu ayrıntı şunun için de önemli: Kamuoyu, olayı duyduğumuz 31 Ağustos’tan bu yana ikiye bölünmüş durumda. Teğmenleri ne pahasına olursa olsun savunanlar ve teğmenleri ne pahasına olursa olsun şeytanlaştıranlar.
Savunma-şeytanlaştırma ikiliğine düşmeden izleyebileceğimiz üçüncü bir yol daha var: Gerçek’in, olgunun, somut olayın izini takip etmek.
Bu izleri takip ettikten sonra, istiyorsak, savunmamıza/şeytanlaştırmamıza yine de devam edebiliriz; ama gerçeği bilmek bilmemekten her zaman iyidir.
Maddi gerçeği ortaya çıkarabilmek için de olaya ilişkin erişilebilir tüm verileri, aldığımız pozisyona göre işe yarayıp yaramayacağına bakmaksızın, masanın üzerine koymamız ve titizlikle incelememiz gerekir.
İşte bahsettiğim o ayrıntı, gerçeğin izini takip etmek için muhakkak dikkate alıp yeterli biçimde incelememiz gereken bir ayrıntı.
Bunu yapmazsak, bugün olmazsa ileride, olaya ilişkin değerlendirme ve yorumlarımız tarih tarafından temyiz edilecektir.
Sözünü ettiğim detayı incelemek için her ikisi de Anadolu Ajansı’na ait iki görseli kullanacağım.
Bu görsellerden biri AA’nın Youtube kanalında yer alan “Cumhurbaşkanı Erdoğan, MSÜ Kara Harp Okulu Diploma Alma ve Sancak Devir Teslim Törenine katılıyor” başlığıyla verilen, 1 saat 49 dakikalık bir video.
Videonun 1:40’inci dakikasından itibaren törenin sonlarına geliniyor ve tören geçişi başlıyor; teğmenler bölükler halinde Cumhurbaşkanı’nın önünden geçiyorlar.
Üç dakika kadar sonra, yani kaydın 1:43’üncü dakikasında, bugüne kadar gözümden kaçırdığımı söylediğim o ayrıntı geliyor ekranlara:
Tören geçişini tamamlayan ilk teğmen bölüğü, Cumhurbaşkanının tam karşısında yer alan bir kapıdan çıkarak, törenin yapıldığı çim futbol sahasını terk ediyor.
Yani tören geçişini tamamlayan teğmenler, ilk bulundukları yere, çim futbol sahası üzerindeki o eski konumlarına dönmüyorlar. Aksine, alandan ayrılıyorlar.
1:44’üncü dakikada arkadan gelen diğer bir bölüğün de aynı şekilde, çıkış kapısından alanı terk ettiğini görüyoruz.
1:45’te teğmen bölüklerinin Cumhurbaşkanının önünden geçişi tamamlanıyor. Bu andan itibaren alanda hiçbir teğmen kalmıyor; sadece boru, trampet ve bando takımı kalıyor.
1:46’da bu takımın da tören geçişi tamamlanıyor; Cumhurbaşkanı alkışlıyor.
Çim futbol sahasının üzerinde artık hiç kimse kalmıyor. Sadece sunucu binbaşı var.
1:47’den itibaren Cumhurbaşkanı törenden ayrılmak üzere, protokolde bulunanlarla tokalaşıyor.
1:48’de, tören programını sunmakta olan binbaşı, töreni tribünlerden izlemekte olan ailelere yönelik şu anonsu yapıyor:
“Sayın konuklar, devlet erkanı tören alanından ayrıldıktan sonra, mihmandarlar tarafından teğmenlerin olduğu bölgeye yönlendirileceksiniz.”
Binbaşının söylediği “teğmenlerin olduğu bölge” neresi peki?
Evet, teğmenler tören geçişinin ardından tören alanından çıkmışlardı, peki nereye gittiler ve binbaşının bahsettiği “teğmenlerin olduğu o bölge” neresi?
Bu soru şunun için önemli:
Bizim izlediğimiz görüntülerde teğmenlerin tartışmaya konu o ikinci yemini, törenin yapıldığı bu futbol sahasında yapılıyor. Bunu, görüntülerdeki çim zeminden ve arkada gözüken Atatürk ve Erdoğan posterlerinden anlıyoruz.
Peki teğmenler, tören geçişinden sonra sahayı terk ettiklerine ve törenin resmi kısmında böyle bir yemin edilmediğine göre, ikinci yemini etmeleri anında o alana tekrar nasıl, ne zaman geldiler?
Olayın gerçekleşme biçimine ilişkin bu can alıcı ayrıntıyı daha iyi anlamak için, Harp Okulu yerleşkesine ilişkin bazı konum ve yol bilgilerine ihtiyacımız var.
Bunun için yerleşkeye ilişkin kendi bilgilerimden ve okuyucular için de Anadolu Ajansı’nın internet sitesinde yer alan bir fotoğraftan yararlanacağım. Fotoğrafçı, Cem Öksüz.
Anadolu Ajansı’nın “Komutanların Okulu: Kara Harp Okulu” başlıklı bir haberde yer verdiği bu fotoğrafta Kara Harp Okulu yerleşkesinin tamamı değil ama büyük bir kısmı kuşbakışı görünüyor. Futbol sahasının en sağındaki üstü kapalı bölüm, Cumhurbaşkanı’nın töreni izlediği protokol bölümü. Teğmenler tören alanından, protokolün tam karşısındaki, fotoğrafta seçilemeyen çıkış kapısından çıkıyorlar. Çıkar çıkmaz sola dönüp ağaçlar arasındaki yoldan bize doğru ilerliyorlar. Sonra sağa dönüp, turkuaz renkli çatılı binayı sağlarına alarak yürüyorlar, yine sağa dönüp, turkuaz renkli binanın üst tarafında görülen, ağaçların ötesindeki L biçimli binaya doğru yürüyorlar ve o binaya gidiyorlar.
O bina bu sene mezun olan teğmenlerin derslik, yemekhane ve yatakhanelerinin bulunduğu bina: Malazgirt Taburu binası.
Perspektiften dolayı tam seçilemiyor ama bahsettiğim tüm bu güzergahın toplam uzunluğu yaklaşık 500 metre; yürüyüş hızına göre 5-6 dakikalık bir yürüyüş mesafesi.
Akıl yürütürsek, Cumhurbaşkanı alandan ayrıldığı esnada, tören geçişini ilk tamamlayan teğmen bölüğü o binaya varmış veya varmak üzere olmalı. Son geçen teğmen bölüğü de henüz turkuaz renkli binanın önünde bir yerlerde olmalı.
Tören sunucusu binbaşının söylediği şeyi tekrar hatırlayalım: “Sayın konuklar, devlet erkanı tören alanından ayrıldıktan sonra, mihmandarlar tarafından teğmenlerin olduğu bölgeye yönlendirileceksiniz.”
Yani törenin normal planı, teğmenlerin törenden sonra bu Malazgirt Taburu binasında kalmaları ve konuk ailelerin, görevli mihmandar eşliğinde bu binaya götürülüp teğmenlerle buluşturulması.
Tören 16.00’da başlıyor. Anadolu Ajansı’nın kaydı 1 saat 49 dakika sürüyor; yani tören 17:50 sularında sona eriyor. Saat 18 sularında tüm teğmenler Malazgirt Taburu binasına varmış olmalı.
Ankara’da o gün güneş 19:20’de batıyor. Yani olay 18:00-19:20 arasındaki bir zaman diliminde oluyor. Sosyal medyada dolaşan “ikinci yemin videosu”ndaki aydınlık durumuna ve görüntüye ara ara giren batmakta olan güneşin konumuna bakarak olayın yaklaşık 18:15-18:20 sularında gerçekleştiğini çıkarsayabiliriz. Ailelerin bir kısmının henüz alanda olmaları da bu çıkarımı destekliyor.
Yani teğmenlerin bir kısmı, gittikleri binada 5-10 dakika durduktan sonra, tören alanına geri geliyorlar. Yemine katılmayan teğmenler ise o binada kalmış olmalı. Tüm bu süreçte takım, bölük ve tabur komutanları da başlarında olmalı.
Tüm bu bilgilerden sonra doğal ve kaçınılmaz olarak aklımıza gelmesi gereken soru sanırım şu olacaktır:
Teğmenler, kendi binalarına gittikten sonra tören alanına tekrar neden geldiler?
Gelenek olduğu söylenen yerleşik uygulama bu şekilde mi?
Tören bitip, yürüyüş kolu nizamı içinde kendi binalarına gittikten sonra, yaklaşık 500 metrelik yolu tekrar yürüyerek tören alanına geri gelerek kılıç çatmak ve yemin etmek şeklinde, uzun yıllardır uygulanan, gelenekselleşmiş, yerleşik bir uygulama var mı?
Eğer böyle bir uygulama varsa, (a) teğmenleri takım, bölük ve tabur komutanları o çim sahaya bir yürüyüş kolu nizamı içinde mi geri getirdiler ve (b) yemine katılmayan diğer teğmenleri neden getirmediler?
Böyle bir gelenek yoksa, takım, bölük ve tabur komutanları teğmenlerin binadan ayrılmamalarını sağlayamadı mı?
Benim bildiğim kadarıyla gelenek bu şekilde değil.
“Hayır, yıllardır hep böyle yapılır” diyen bir Kara Harp Okulu mezunu varsa, bilgi ve yorumlarımızı düzeltmesi gerekir.
Buna verilecek kontra ve gerçeğe daha yakın bir cevap ve açıklama şu alabilir tabii: “Evet normalde böyle bir yerleşik uygulama yok, ama bu yeminin 2023’te kaldırılmasına ve törenin resmi programından çıkartılmasına teğmenlerin bir kısmı bu şekilde haklı bir tepki göstermiştir.” Ve bence zaten esas tartışma ve tartışmaya ilişkin konumlanmalar da bu cevaptan itibaren türemelidir: Normatif olarak, teğmenlerin bu biçimde bir tepki gösterme hakkı var mıdır, yok mudur?
Ama bu olayın yıllardır tam da bu şekilde, bir gelenek halinde hep uygulanageldiği ve esasında tartışmayı gerektiren bir tarafının da olmadığına dair yorum ve açıklamaların somut olayın oluş biçimine ve maddi gerçeğe “epey” uzak düştüğünü bu yazıda açıklayabildiğimi umuyorum.