27 Mayıs 1960 sabahını hatırlıyorum. Tarsus’ta Demokrat Parti’ye yakın Turgut Enişte, kapımızı çalıp “İstediğiniz oldu. Asker yönetime el koydu” dedi. Gece yarısı, Albay Alparslan Türkeş davudi sesiyle Ankara Radyosu’ndan en kısa zamanda genel seçimlere gidileceği, demokratik parlamenter düzene dönüleceği sözünü verdi.
O açıklamadan bazı satırlar:
“Bugün demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri, memleketin idaresini ele almıştır. Bu harekâta Silahlı Kuvvetlerimiz; partileri içine düştükleri uzlaşmaz durumdan kurtarmak ve partiler üstü tarafsız bir idarenin nezaret ve hakemliği altında, en kısa zamanda adil ve serbest seçimler yaptırarak idareyi, hangi tarafa mensup olursa olsun, seçimi kazananlara devir ve teslim etmek üzere girişmiş bulunmaktadır.
(…)
Müttefiklerimize, komşularımıza ve bütün dünyaya hitap ediyoruz. Gayemiz, Birleşmiş Milletler Anayasası’na ve insan hakları prensiplerine tamamen riayettir. Büyük Atatürk’ün ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ prensibi bayrağımızdır.
Bütün ittifaklarımıza ve taahhütlerimize sadığız. NATO ve CENTO’ya inanıyoruz ve bağlıyız. Düşüncemiz ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’tur.”
20 yıl sonra
1.5 yıl bile dolmadan 15 Ekim 1961 tarihinde seçimler yapıldı. Adım adım normal parlamenter düzene geçildi. Ancak bunun gerçekleştirilmesi için bazı engellerin aşılması gerekecekti.
Alparslan Türkeş, aradan 20 yıl geçtikten sonra 12 Eylül darbesi döneminde Ankara’da birlikte cezaevinde yattığımız günlerde bana o dönemi şöyle anlatmıştı:
“…ben başbakanlık müsteşarı oldum ya! CHP’liler, ‘Her şey Türkeş’in elinde, hepinizi kullanıyor,’ diyerek diğer arkadaşlarımı bana karşı kışkırtıyorlardı. ‘Üç ay içinde seçime gidelim, demokrasiye dönelim,’ diyorlardı. ‘İnönü varken siyaset yapmak bizim neyimize,’ diyerek, ağzımızdan ne çıksa gidip İsmet Paşa’ya danışıyorlardı.
Ben ise ‘Üç ay içinde seçime gidersek asıl o zaman antidemokratik olur. Şimdi bir tek CHP var. Onun dışındaki partiler ne zaman kurulacak, ne zaman seçime iştirak edecek?’ diyerek durumun yanlışlığını anlatmaya çalışıyordum… Ben sosyal tedbirleri alalım, bazı düzenlemeler yapalım, öyle gidelim diyordum. Milli Birlik Komitesi’ndeki arkadaşların büyük çoğunluğu benimle beraberdi.
Biz 28 kişiydik” (Oral Çalışlar, Liderler Hapishanesi, Everest Yayınları s.125). Türkeş, hemen seçim yapılmasını istemiyor, “Reformlar yapıp iktidarı öyle devrederiz” diyordu. Sonunda parlamenter rejime dönmeyi isteyenler galip geldi. Türkeş ve arkadaşları, 13 Kasım 1960’ta bir operasyonla tasfiye edildi. Bir yıl sonra 15 Ekim 1961’de genel seçimlere gidildi.