Memlekette son dönemde yoğun bir felsefe ilgisi başgösterdi. Bu bir tesadüf mü? Hayır. Bugüne kadar kişisel merak merdivenlerinin altında felsefeyle meşgul olmuş uzmanlar da şaşkın, bir anda felsefenin patlamış olmasına. İnsanların soruları olduğu için ve felsefe sorulara cevap verdiği için mi oldu bu? Hayır. AKP halka zulmetti, kederden halk filozof mu oldu? Hayır. Toplum büyük bir bunalım veya kriz geçiriyor, acaba ondan mı arttı felsefe ilgisi? Hayır.
Felsefeye ilgiyi tetikleyen sebepler arasında felsefenin kendisi yok; felsefenin insanların ihtiyaçlar listesine dahil olma imkânı ve eşiğiyle ilgisi var. Toplum kabuk değiştirdiği için felsefeye ilgi doğdu. Türkiye, fakirlikten zenginliğe, yokluk toplumundan bolluk toplumuna geçtiği için. Bunu derken hemen, yoksulların havarisi kesilmeyi bir ahlaki yükümlülük ve politik görev sayıp “yok ya, halk fakir, aç vesaire” diyecek yüksek erdem sahibi ilerici insanlar çıkacaktır. Onları bu bahsin dışına koyalım. (Haksız oldukları için değil, iki kere haksız oldukları için. Hem bir ezberi tekrar ettikleri hem de konuyu değiştirdikleri için.)
Evet, Türkiye bir toplum olarak son yirmi küsur yıllık AKP iktidarında sınıf atladı. Zenginlik daha önce girmediği yerlere akıtıldı ve elit yahut (burjuva dedikleri) şehirli kesim genişledi. (Gelir dağılımının bozukluğu — yeterli sayıda konfor ürettiği sürece — burada bahsimizi ilgilendirmiyor.) İktidarı ve parayı görünce onu sorguladıkları için insanlar filozof olmadı; iktidarı ve parayı görünce hayat standartları ve hayat biçimleri değişti. Boş zaman türedi. Tüketim toplumu, bireyselleşme, eğitim ve bilgi sirkülasyonu gibi faktörler, kahve kültürünün yerine felsefeyi koydu. Popüler anlamda felsefeyle işsiz insanlar değil, işe ihtiyaç duymayan insanlar ilgilenir. Çünkü bir tüketim nesnesi olarak bir lükstür.
Demek ki sorunun basit bir cevabı var: Eğitim seviyesi yükseldiği, ama en önemlisi halk zenginleştiği için felsefeye ilgi patladı. Ona yer, zaman ve ihtiyaç doğdu. Felsefe gibi lüks bitkiler, insanların aç ve meşgul (yani geçim derdinin işgali altında) olduğu yerde yetişmez. Peki ya inanç krizi felsefeye ilgiyi arttırmadı mı? Şüphesiz inanç krizi ile felsefe ilgisi paralel genişleyen süreçler. Fakat biri diğerinin sebebi değil. İkisinin de ortak bir sebebi var. İnanç krizinin temelinde iktidar tecrübesi ve zenginleşme var. Aynı zenginlik, korunaklı ideolojilerin, din anlayışlarının pratikle ve hayatla yüzleşmelerine imkan tanıdı. Öyle bir yüzleşmeye onları zorladı. İktidar tecrübesi veya zenginlik dinden boşanmalara, dinde kabuk değiştirmelere yol açtı. Felsefenin baykuşu, hayattaki bu yırtılmanın üstüne gecikmeli konan bir kuş gibidir. Vuku bulmuş bir toplantıya başkanlık eder — veya etmiş gibi görünse de, encümen toplantısının sonuçları eline tutturulmuş bir muhasebecidir en fazla.
Özetle, felsefe ilgisini tetikleyen faktörler ile din eleştirisi patlamasını doğuran faktörler aynı. Bunlardan biri diğerinin sebebi değil. Toplum zenginleşince eski dinin gömleği dar geldi. Bir yırtılmayı izliyoruz. Bir tarafta yırtılma yokmuş gibi davrananlar var. Bunlar yaşanan bir heyelanı görmezden gelen inkârcılar. Bir tarafta da yırtılmayı kendini yırtarcasına teşhir etmeyi meziyet sayan teşhirciler var.
Felsefe ilgisi öyle çok matah birşey midir? Hayır, değildir. Bu sadece bir semptomdur. Bir toplumun felsefeye zaman ayırabilecek kadar zenginlik ve eğitime sahip olduğunu gösterir. Çoğu tüketicisi için felsefe, boşluğa düşmenin estetize edilmesidir. Peki bu felsefe üretme anlamına gelir mi? Başka bir deyişle felsefe ilgisi, felsefe çiçeğinin açması için yeterli mi? Yeterli değil ama gerekli bir yeşilliktir.
Peki, Türkiye’deki felsefe ilgisinin felsefi kalitesi için ne söylenebilir? Felsefe henüz bir tüketim nesnesi. Felsefe bilgisi, felsefe kitapları bir ihtiyacın cevabı olmaktan çok bir prestij nesnesi, bir açılım göstergesi, bir batılılaşmaya devam hamlesi, ya da batının bir yeniden tüketimi olarak karşımıza çıkıyor. Felsefe patlamasından hemen önce baş gösteren popüler tarih ve bilim ilgisi de enteresan bir gelişmeydi. Ancak televizyonlarda kütük gibi bir pozitivizmi bilim zanneden bilimciliğin, bilim üretimine çok zararı olmayabiliyor. Fakat aynı şey felsefe için söylenemez. Felsefe söz konusu olduğunda, benzer bir sathilik felsefe tüketiminde patlama yapsa da felsefe üretimine fazla bir katkı yapmaz. Bu coğrafya adam olmaz, felsefe üretemez bedbinligi de aynı sathiliğin bir ezberidir.
Düşünce yerine felsefeyi amaç edinen bir toplumda felsefe çıkmaz. Çünkü bin papağan bir kartal etmez.