Bu iki ibare çoğu kez beraber kullanıldığı için benim hayati saydığım anlamıyla yerlilik çoğunlukla anlaşılmıyor. Yerli’nin tersi yabancı’dan ziyade yersiz’dir. Zira yerlilik sorunu başkasına dair değil öz’e (kendiye) dair bir sorundur. Bu sorun köksüzlük sorunudur. Kök’ü arkaik bir asabiye veya toprak fetişizmi olarak mahkum etmek için acele edenler olacaktır. Bunlar genelde insanı bu bedeviliklerden azad etmek isteyen iyi niyetli insanlar. Ancak yaptıkları hatadır.
Kök bir esaret sebebi değil aksine bir erozyon önleyicidir ve bütün bir habitatı dikkate alacaklar açısından ürün çeşitliliğini temin için zaruridir. Kökten kaçış dünyayı düzleştirip yoksullaştırmıştır. Çünkü köksüzlük herkesi aynının kıskanç arzulayıcısı yaptığı için, her kim o podyumu elde etmişşe onu elde edemeyen diğer herkesi sözsüz ve anlamsız bırakmıştır.
Kök bizim dünyaya savrulmamızı önlüyor gibi muhafazakar ve haksız da olmayan bir gerekçe akla gelebilir. Ancak daha önemli bir gerekçeyi hatırlamak gerek: Kök (yani yer) bizim dünyaya dahil oluş penceremizdir. Fenomenolojik olarak bir yere ait olmayan yok hükmündedir. Bizi dünyaya doğuran şeydir yer veya kök. Yerlilik aleme dahil olduğun bir yerin varlığından, kısıt ve imkanlarından bağımsız olmadığını görmeyi gerektiren bir entelektuel tevazu ve perspektival otantisite meselesidir.
Yersiz olan en nihayet lüzumsuz oluyor. Çünkü ya başka yerin tekrarı olmaktan öteye geçemiyor ya da söyleyecek söz bulamıyor.
Peki her yerli milli midir veya her milli olan şey yerli midir? Her yerli milli değildir. Ve her milli şey yerli değildir. İkisi arasında kurulan gerektirme ilişkisi bir fikri ciddiyetsizlik örneğidir.
Sanıldığının aksine milli olan pekala yersiz olabilir. Milliyetçilikteki copy-paste formül ve kıskançlıklar bütün çamurlaşmış toprak ve köken vurgularına rağmen köksüzlüktür. Milliyetçilerin kendi halklarını kırbaçlarcasına aşağılaması veya yine harekete geçirmek için abartarak övmelerinde bahsi geçen köksüzlük hükümfermadır.
Köylüyü efendilikle şımartıp kandırmayı seçse de millilik sanıldığı gibi bir yerlilik veya köklülük hareketi değildir. Millilik bir “yer”den kopuş hareketidir. Bu açılardan liberalizm ve sosyalizmden farklı değildir. Hatta onlardan daha başarılıdır: İnsanları kendi topraklarında yersiz bıraktığı için. Onlar “dünyanın heryeri bize bir” diyebilip köksüzlüğü sahiplenirken, milliyetçilik belli bir yerde durma ısrarıyla köksüzlüğünü gizlemeyi başarmaktadır. (Sosyalizm ve milliyetçiliğin liberalizme oranla daha az mülayim görünmesi belki de liberalizmin tadilat yapacağı biriminin daha küçük olması ile ilgli olsa gerek).
Yerlilik millilikten farklı, daha fıtri ve gerçeğe daha sadıktır. Bir yerde insaniyet erozyonu görüyorsanız orada eksik olan yerliliktir. Yerli olunabildikten sonra yukarıdaki akımların (daha doğrusu akıntıların, sel-vari akıntıların) erozyona yolaçması sözkonusu olmaz ve tarımsal metaforumuza devam edersek, hepsinden de verim alınabilir. Her ne kadar çevreci-ekolojik hareketler bu yerlilik eksikliğini gidermeye çalışsalar da o kadar da başarılı olmadılar.
Not: Okuyucularımın mübarek Kurban Bayramını tebrik eder, mazlumlar icin halasa vesile olmasını dilerim.