Önümde bir fotoğraf duruyor. 1969 yılı olmalı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nin önündeyiz. 50 yıldan fazla zaman geçmiş. Sararmış fotoğrafın en solundaki Yusuf Küpeli, en sağındaki ben. Mahir Çayan ortada. Ben, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğrenciyim, aynı zamanda okulun Sosyalist Fikir Kulübü Başkanı’yım. Yusuf Küpeli, Fikir Kulüpleri Federasyonu Genel Başkanı. Daha sonra THKP-C’yi kuracak olan Mahir Çayan, Paris’ten yeni dönmüş.
“Dil Tarih’te sağcılar solculara saldırdı” haberi gelince, elimizde sopalar Cebeci’den koşturarak Sıhhiye’ye inmişiz. Bizi gören sağcılar kaçışıyor. Okuldaki solcu egemenlik güçleniyor. Tarihi binanın önüne toplanıyoruz. Yusuf, bir başarı kazanmanın gurur ve heyecanıyla konuşuyor.
Henüz olayların içine silah karışmış değil. Yusuf Küpeli’nin 77 yaşında İsveç’te öldüğünü haber alınca, arşivimdeki bu fotoğrafa baktım ve artık bir tarih olan 68 kuşağının önde gelen isimlerinden birinin daha eksildiğini idrak ettim. Yusuf, Harp Okulu öğrencisiyken, arka arkaya 22 Şubat 1962 ve 21 Mayıs 1963 darbe girişimlerine katıldığı gerekçesiyle suçlanmış ve yargılanmıştı.
Ardından Siyasal Bilgiler öğrencisi olmuştu. Aynı çizgide başlayan yolculuğumuz, kısa sürede farklı yollardan devam etmişti. 12 Mart 1971 askeri müdahalesi döneminde Siyasallı Mahir Çayan ile Sebahattin Kurt’u Kızıldere’de; Hüseyin Cevahir’i Maltepe’de kaybettik. Yusuf, Mahir Çayan’la birlikte THKP-C’nin kurucularındandı. Yusuf’la Mahir’in yolları askeri darbe döneminde ayrıldı. İdamlar, ölümler ardı ardına geldi.
Birçok arkadaşımız yeniden hapse girmemek için yaban ellerde yaşamlarını sürdürmek zorunda kaldı. Yusuf’la yıllar sonra İsveç’te buluşmuştuk. Geçmiş günlere dalmıştık. Yusuf aşırı duygusal bir insandı. Beni görünce bütün geçmişi canlanmıştı. Sabaha kadar tartıştık, konuştuk. Aslında o konuştu ben dinledim. Yeni arayışlar içindeydi. Kitaplar yazıyordu.
Bir süre yazılarını yolladı bana. Sonra yeniden araya yıllar girdi. İlişkimiz koptu. Ölüm haberini alınca değişik duygulara kapıldım. Bizim kuşağın kaderi üzerine kendimce değerlendirmeler yaptım. İsyan günleri geride kaldı. İsyancılar sahneyi birer birer terk ediyor. Artık başka bir dünyada yaşıyoruz. Fotoğraftaki sarkık bıyıklarımız gitti. Saçlarımız sakallarımız ağardı.