Zarifa Ghafari, Kasım 2019’da, Taliban’ın en güçlü olduğu Wardak Eyaleti’nin başkenti Maidan Shahr’un belediye başkanı oldu. Afganistan’ın tek kadın belediye başkanıydı. 26 yaşındaydı. Kadın olmasına ve genç olmasına İslamcı örgütler tepki gösterdi. Talibancıların karşı koyması nedeniyle görevine 9 ay geç başladı. Göreve başlar başlamaz, ölüm tehditleriyle yüz yüze geldi.
Üç suikast girişiminden kurtuldu. 2020 yılında, Taliban militanları babasını öldürdü. O, Afgan kadınlarına rol model oldu. Kadın haklarını savundu, girişimlerde bulundu. Taliban’ın iktidarı yeniden ele geçirmesi üzerine, 2021 Ağustos ayında annesi, eşi ve beş kız kardeşiyle Almanya’ya iltica etti. Afganistan’da, Batı destekli seküler rejim, ABD’nin desteğini çekmesiyle kısa sürede yıkıldı.
Silahlı, örgütlü İslamcı gruplar arasında en güçlüsü olan Taliban, Kabil’de iktidar koltuğuna oturdu. “İslami rejim” ilk iş olarak kadınları toplumsal hayattan atmaya başladı. Önce işyerlerini, ardından okulları, son olarak da üniversiteleri kadınlardan “arındırdı”. Kadınların sokağa çıkamadığı bir rejimi inşa ettiler. “Kadınların sokağa çıkması, okullara girmeleri fuhuşun yolunu açar” diyerek ahlaki gerekçelerini de ifade ettiler.
Batı’dan ithal modernleşme projeleriyle bir ülke modernleşemiyor. Bir dönem ABD’ye egemen olan Neocon (yeni muhafazakar)lar, geri ülkelere demokrasi götürmek misyonunu üstlenmişti. Irak’ı bu nedenle işgal ettiler. Bu girişim Irak’ta iflasla sonuçlandı. Şimdi de Afgan trajedisini yaşıyoruz. Afganistan’ın bugünkü durumunda, ABD başta olmak üzere Batılıların çok büyük günahları var.
Ülkenin siyasi kimyasını bozdular. Sovyet işgali de sosyalizm iddiaları açısından tam anlamıyla bir başka fiyaskoydu. 10 yıl kadar önce bir grup gazeteci, Afganistan’ın başkenti Kabil’e gittik.
Ankara Siyasal Bilgiler’den okul arkadaşım, o yıllarda aynı siyasi görüşleri paylaştığımız Rangin Dadfar, önce Afganistan’ın Dışişleri Bakanlığı, sonra Karzai’nin güvenlik başdanışmanlığını üstlenmişti. Radikal İslamcı silahlı güçlerin tehdidi sürüyordu. Rangin’le Kabil’deki ofisinde buluştuk. Etraflarının silahlı İslamcı güçlerle kuşatılmış olduğunu, modern bir Afganistan için Batı’yla işbirliği yaptıklarını anlattı.
O dönemde Afgan kadınları örgütlenmeye, haklarını aramaya başlamışlardı. Okullar, kız çocuklarına da açılmıştı. Batılı askeri gücün desteğine rağmen, silahlı İslamcılar, eğlence mekanlarını basıyor, sokağa çıkan kadınlara saldırıyorlardı.
Afganistan’ın kaderi kadınların kaderiyle birleşmişti. Şimdi İslami rejim iktidarda. Kadınları eve kapatarak rejimi güçlendireceklerini düşünüyorlar. Bu erkek cehenneminde yeni bir hayat biçimi inşa edeceklerini iddia ediyorlar. Neden din adına, Müslümanlık adına bu zorbalıklar ortaya konabiliyor?