Irak’la görüşmeler yapıldı. Anlaşılan Irak’la ilişkileri yeniden düzeltmeye çalışıyoruz. Biliyorsunuz 1.4 milyar dolar cezaya mahkum olmuştuk Irak’ın Kürdistan kısmından doğrudan petrol aldığımız için. Şimdi o herhalde bu yeni kurulan mekanizma içinde ileride ele alınacak. Çünkü bildiride o husus yok.
Gelelim Türkiye’de çok tartışılan Hamas’la, Ortadoğu’yla ilgili garantörlük. Türkiye ‘ben garantör olacağım’ diyor. Ama neye garantör olacağı belli değil. Hamas’a mı garantör olacak? Kurulacak Filistin Devleti’ne mi garantör olacak? Yoksa iki tarafın varılacak bir anlaşmaya uymalarına mı garantili olacak? Eğer Kıbrıs gibi bir garanti olursa çok sıkıntı doğar Türkiye için. Çünkü bilinmeyen bir garantörlük üstlenmiş olacağız. Bunun üzerinde ciddi düşünülmesi lazım.
Biliyorum hükümet Orta Doğu meselesine ‘bir zamanlar Orta Doğu bizden sorulur’ demişti. Ama şimdi sorulmuyor. Tekrar bir müdahil olma arzusu var ama dikkatli olmak lazım. İsrail’le Filistin arasındaki garantörlük kolay bir garantörlük olmayabilir. Zaten garantör devleti her iki tarafta kabul etme durumu varsa İsrail bizi muhtemelen kabul etmez.
Gelelim seçimlerin yapıldığı Rusya’ya. İcazetli adaylarla girdiği seçimden Putin zaferle çıktı. Ama Rusya’nın başka şeyleri de ortaya çıkıyor. Herhalde Putin Biden’a çok müteşekkirdir çünkü Rusya’nın Ukrayna’ya saldırılsa ikinci plana düştü.
Ama Avrupa bu işin peşinde. Nitekim Fransız, Alman, Polonya liderleri toplandılar. Teker teker NATO ülkelerinin bir kısmı garantörlük veriyor. Şimdi bu garantörlük kendi ülkeleri adına ama o ülke harbe girerse NATO da girmiş olacak. Onun için açıklığa kavuşturulmayan bir garantörlük silsilesi devam ediyor. Almanlar çok ileri olan Taurus füzelerini vermeyi reddediyor Ukrayna’ya. Hem garantör oluyor hem de Ukrayna’ya menzili uzun diye Taurus füzelerini vermiyor. Burada ciddi bir çelişki var.
Yani Avrupa Birliği henüz Ukrayna konusunda evet yardım ediyor, silaha yardım ediyor, ekonomik yardım ediyor ama ne yapacağı konusunda aralarında fikir birliği yok. Fransa, Almanya, İngiltere, Amerika garanti ediyorlar. Neyi garanti ettikleri de çok açık değil, güvenlik işbirliği. Ama bu sonunda Macron’un dediği gibi Ukrayna’ya asker göndermeye kadar gidebilecek bir durum var.
Gazze’de tabii insani yardım şimdi deniz yoluyla ulaşıyor. Deniz yoluyla yardım edilmesi demek Biden’ın Netanyahu’ya boyun eğmesi demek. Çünkü bu, İsrail’in kurduğu kara ablukasını meşrulaştıran bir şey. Tabii denizden yardım hiç yoktan çok iyi ama bütün uzmanlar bu karadan gönderilecek yardımın yerini alamayacağını söylüyorlar.
Avrupa, Ukrayna dolayısıyla karmaşı içinde. Gazze dolayısıyla hem bizim bölgemiz hem Avrupa hem Amerika karmaşı içinde. Netanyahu durdurulamıyor. Adam bütün dünyaya meydan okuyor. Ve Biden ses çıkaramıyor.
Ama Demokrat Parti’nin önde gelenleri artık Netanyahu’nun gitmesi gerektiğini söylüyorlar. Ama lafla gitmiyor adam. Amerika bağırıyor, çağırıyor ama silah yardımını kesmiyor. Üstelik Amerikan kanunların da insani hukuka aykırı durumlarda silah yardımı kesilebilir maddesi olmasına rağmen.
Gene her şey lafta kalıyor. Amerika eğer silah ve mühimmat yardımını durdurursa İsrail’i de durdurmuş olur. Ama seçim arifesinde bunu göze alabilir mi? Hiç bilmiyorum.