Suikast sonucu öldürülen Ülkü Ocakları eski genel başkanı Sinan Ateş’in dayısı Halil İbrahim Bozkurt, geçtiğimiz günlerde gazeteci Sinem Gündem’e verdiği mülakatta “Basında Cumhurbaşkanı’nın bizleri aradığına dair bilgiler geçmiş olsa da Cumhurbaşkanımızın danışmanı arayıp konuyla ilgileneceğini söyledi” diye konuştu.
Oysa suikasttan birkaç gün sonra basında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’i arayarak “Merak etme, bu cinayetin sonuna kadar gideceğim, arkasında kim varsa hesap verecek” dediği yer almıştı.
Bu ‘bilgi’ o kadar yerleşmiş ve yaygınlaşmıştı ki, Sinan Ateş’in dayısı Halil İbrahim Bozkurt’un sözleri şaşkınlıkla karşılandı.
İddia nasıl anonimleşti?
Haberi aktaran kimi mecraların -en azından başlıklarında- “iddia”yı vurgulamaması; geniş kitlelerin sosyal medyadan izlediği “haberci” hesaplarındaki işleyişte ‘iddia’ kavramının pek tanınmıyor olması; Sinan Ateş’in ailesinin bu haftaya kadar süren sessizliği; Cumhurbaşkanlığı’nın direkt olarak veya doğru bilgiyi sızdırma yoluyla dolaylı yoldan -muhtemelen, doğru olmayan bilginin sağladığı faydalı pozisyona halel gelmesin diye- yalanlama yapmaması gibi nedenlerle, iddiayı ortaya atan gazeteci kısa sürede anonimleşti ve Erdoğan’ın aileye telefonu “kesin bilgi” haline geldi.
İddiayı ilk olarak, yayın hayatına Kasım’da başlayan haber kanalı Cadde TV’nin genel yayın yönetmeni Serdar Akinan ortaya atmıştı.
Akinan, 3 Ocak’taki Cadde TV yayınında, Erdoğan’ın Ayşe Ateş’e telefon ettiğini -iddia vurgusu yapmaksızın- gayet kesin ifadelerle anlatmıştı:
“Recep Tayyip Erdoğan, Ayşe Ateş’i arıyor, ‘Bu cinayetin sonuna kadar gideceğim, arkasında kim varsa hesap verecek’ diyor. Bu bence günün bombası.”
Bütün medya kuruluşları, “Erdoğan, Sinan Ateş’in eşini aradı” haberini Akinan’a referans vererek duyurdu.
“İddia vurgusu yapılmayan iddia” doğru çıkınca ‘ben demiştim’ diye övünçle ortaya çıkmak sıradan ama tersi yaşandığında ‘yanlış bilgi almışım’ demek; hatanın “kaynağını” ve çoğunu anonim bir üçüncü tekil şahsa havale etmek o kadar sıradan değil.
Böyle olunca iddia yanlışlandığı halde anonimleşiyor ve ortada bir sahibi kalmıyor.
Firari ‘tetikçi’den swap izi…
Akinan, bu ‘ses getiren’ iddiasından sonra Sinan Ateş suikastıyla ilgili dikkat çeken başka açıklamalar da yapmıştı.
Yine Cadde TV’de eski emniyet istihbarat daire başkanı Sabri Uzun’la görüşmesini, “izni olmadan anlatıyorum aslında” notuyla şöyle aktarmıştı:
“Sabri Uzun’la konuştum. İzni olmadan aslında söylüyorum bunları. ‘Bu olay örtbas edilecek’ dedi. ‘Önemli bir detayı atlıyorsunuz. Olcay Kılavuz’un evine polis gidiyor. Bunlar, tetikçiyi getiren adamı ve katili almışlar. Swap almışlar mı’ dedi. ‘Tetiği çektiğinde eline barut izi gelir. Swap izi alır, silahla eşleştirirsin. ‘Swap izi alınmamış’ dedi.
“’Bir kere’ dedi; ‘Emniyet’e giriş tutanağı var mı, salıverme tutanağı var mı? Yok. Mahkemede bu adam çıkıp, baskı altında ifade verdim dese ne yapacağız’ dedi.
“’Daha önemlisini söyleyeyim’ dedi, ‘Olcay Kılavuz milletvekili -Enis Berberoğlu olayını hatırlayın- suçüstü var’ dedi. ‘Suçüstü hallerinde o adamın derhal gözaltına alınması lazım, suçüstü çünkü’ dedi. ‘Bir katil zanlısına milletvekilinin evinde suçüstü yapıyorsun, fezlekeye gerek yok ki. İddia ediyorum olayı kapatacaklar’ dedi.
“’Emniyet’ten bu adamı, Ankara Emniyet Müdürü’nün bilgisi dışında kim bıraktı. Bunu sormak lazım’ diyor.
“’Silah nerede? Ortada silah yok’ dedi. Var mı yok mu bilmiyorum, o yok diyor. Belki de var bilmiyorum.”
Ancak Akinan’ın Sabri Uzun’dan naklettikleriyle ilgili bir sorun vardı. Akinan’ın da anlattığı gibi; avucunda swap izi olabilecek kişi, silahı ateşleyen kişidir. Ama kamuoyunda, silahı ateşleyen kişinin yakalandığıyla ilgili hiçbir bilgi yer almadı.
Akinan’ın bahsettiği olay, tetikçiyi olay yerinden kaçırmakla suçlanan eski Ülkü Ocakları Genel Merkez yöneticisi Tolgahan Demirbaş’ın, soruşturmanın başında gözaltına alınıp bırakılması sürecinin bazı karışıklıklar sonucu eklemeler yapılmış hatalı bir anlatımıydı.
Serbestiyet’e konuşan Sabri Uzun: “Basına böyle bir açıklama yapmadım”
Akinan’ın naklettikleri hakkında konuşmak için ulaştığımız Uzun, “basına böyle bir açıklama yapmadığını” söyledi.
Uzun da kendisine atfedilen açıklamayla ilgili olarak, swap izinin sadece tetikçide olabileceğinin, ancak tetikçinin yakalanmaması nedeniyle mevcut durumda zaten bu ize ulaşılmasının mümkün olmadığının altını çizdi.
“Tetikçinin yüzü büyük bir ülkenin büyükelçiliğinde değiştirildi”
Akinan, konu hakkındaki son çarpıcı iddiasında ise suikastın tetikçisi olduğu suçlamasıyla aranan Eray Özyağcı’nın “büyük bir ülke”nin Ankara’daki büyükelçilik binasında yüz değiştirme ameliyatı geçirdikten sonra yurtdışına çıkarıldığını öne sürdü.
19 Ocak’taki yayında kendisine bir gün önce ulaştığını söylediği iddiayı paylaşan Akinan, olay sonrası Özyağcı’nın yolda Mobese kameralarının olmadığı bir yerde araçtan inerek diplomatik plakalı başka bir araca bindiğini ve ardından büyükelçiliğe götürüldüğünü söyledi.
“O ‘büyük ülke’ AKP ve MHP’ye operasyon çekiyor”
Özyağcı’nın büyükelçilikteki yüz değiştirme ameliyatı sonrası yurtdışına kaçırıldığını söyleyen Akinan, “bu operasyonu yapan demek ki çok başka bir yapı, o yüzden şu anda büyük bir şok yaşanıyor” diye devam etti.
Bunun üzerine aynı yayında bulunan gazeteci Ahmet Sesli de “Bu yapının uluslararası ağı çok var, ben raporu gördüğüm için söylüyorum ama ambargolu olduğu için konuşamıyorum. Cumhurbaşkanlığı’na sunulan MİT raporu aslında sadece ülkücü camiasındaki bir çete hesaplaşması değil. Bunun çok daha ötesinde bir şey” diye konuştu.
“Burada operasyonu aslında AKP ve MHP’ye çekiyorlar” diyen Akinan, kaynağının aynı ülkenin başka suikastlar organize edebileceğini söylediğini aktardı.