Türkiye, Soğuk Savaş sonrası Rusya ve Avrupa’nın karşılıklı silah kontrolünü sağlamak için 1990’da imzaladığı ‘Avrupa Konvansiyonel Silahlı Kuvvetler Anlaşması’nı (AKKA) askıya aldı.
Resmi Gazete’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla yayınlanan kararda, “Antlaşmanın, Türkiye Cumhuriyeti ile Antlaşmanın tarafı diğer devletler arasında 8 Nisan 2024 tarihinden itibaren uygulanmasının durdurulmasına, 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3’üncü maddesi gereğince karar verilmiştir” ifadesi kullanıldı.
1990’da Türkiye’nin anlaşmayı imzaladığı AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) sefiri olarak görev yapan emekli büyükelçi Yalım Eralp ve keza emekli büyükelçi Selim Kuneralp, Türkiye’nin bu anlaşmayı askıya alma kararını Serbestiyet’e değerlendirdi.
Yalım Eralp: “Türkiye’nin anlaşmanın uygulanmasını durdurması doğal”
“Kısa adıyla AKKA diye anılan Avrupa’da konvansiyonel silahları sınırlandıran ve Batı ile Doğu bloku arasında denge kuran anlaşmanın uygulanmasının durdurulması doğaldır. Özellikle Ukrayna harbinden sonra zaten kıymetini büyük ölçüde yitirdi. Rusya 2023’te ahiren anlaşmadan çekildiğini açıklamıştı. Bunun üzerine ABD ve örgüt olarak NATO da yükümlülüklerini askıya aldığını duyurmuştu.”
Selim Kuneralp: “Bugün Resmi Gazetede yayınlanan karar, askıya alınmanın Türkiye tarafından resmileştirilmesinden ibarettir”
“Bu Antlaşma, Soğuk Savaşın bittiği dönemlerde NATO ile mülga Varşova Paktı, yani Doğu ile Batı arasında uzun süren müzakereler sonunda, 1990 yılında iki blok arasında konvansiyonel -yani nükleer, kimyasal ve biyolojik olmayan- silah ve güçler arasında denge ve saydamlık oluşturmak için imzalanmıştı. Konvansiyonel güçlerin karşılıklı olarak denetime açık olması, ani bir saldırının ortaya çıkmasını engellemeyi hedeflemekteydi. İki blok arasında güç dengesinin oluşturulması da aynı hedefe hizmet ediyordu.
“Antlaşmanın yürürlüğe girdiği 1992 yılında Soğuk Savaş bitmiş, Sovyetler Birliği ile Varşova Paktı dağılmış, Paktın Doğu Avrupalı üyeleri ve eski Sovyet Cumhuriyetlerinden Baltık ülkeleri Nato’ya üye olma yoluna girmiş, Yeltsin döneminde Rusya bile NATO ile ilişkilerini sıkılaştırmış, hatta İttifak nezdine bir Büyükelçi atamış, düzenli olarak NATO-Rusya işbirliği toplantıları düzenlenir olmuştu.
“Dolayısıyla AKKA’nın pek işlevi kaldığı söylenemez. Putin Rusyası, Batı ile ilişkilerini gittikçe gerginleştirme yoluna girdiğinde, ilk önce 2007 yılında AKKA’ya üyeliğini askıya almış, 2015’te NATO’nun Antlaşmayı ihlal ettiğini iddia ederek katılımını durdurduğunu ilan etmiş, 7 Kasım 2023 tarihinde de Antlaşmadan çekildiğini duyurmuştur. Bunun üzerine ABD ve diğer NATO üyeleri de Antlaşmayı askıya aldıklarını bildirmişlerdir. Bugün Resmi Gazetede yayınlanan karar, askıya alınmanın Türkiye tarafından resmileştirilmesinden ibarettir.
“AKKA’nın sona ermesi Avrupa’da savaşın çıkmasına bizatihi yol açmaz ama savaşın çıkmasını güçleştiren bir yapının kaybolması tabii ki endişe vericidir”
“AKKA’nın bir işlevi kalmamış olmasına rağmen, Doğu ile Batı arasında askeri alanda bir diyalogun sembolüydü. Ancak uluslararası antlaşmaların uygulanması konusunda bir irade yoksa tabii ki işlevsiz kalırlar. AKKA’nın akıbeti de bunu göstermektedir. AKKA’nın sona ermesi Avrupa’da savaşın çıkmasına bizatihi yol açmaz, ama savaşın çıkmasını güçleştiren bir yapının kaybolması tabii ki endişe vericidir.
“Ancak Avrupa ve tabii ülkemiz için daha büyük olan tehlike, Rusya’nın stratejik nükleer silahların azaltılması (START) antlaşmasına katılımını askıya aldığını 21 Şubat 2023 tarihinde ilan etmesiyle yeni bir nükleer silah yarışının başlamasıdır. Aynı zamanda ABD Başkan adayı Trump’un, NATO hedefleri arasında bulunan ama milli gelirlerinin %2’sini savunma harcamalarına ayırmayan ülkelere bir savaş halinde yardımcı olmayacağını açıklamış olması de ilave bir endişe kaynağıdır. Bilindiği üzere ve Yalım Eralp’ın birkaç gün önce bu sütunlarda işaret ettiği gibi, AB ülkeleri ABD olmaksızın savunmalarını Rusya’ya karşı nasıl sağlayacakları konusunda bir arayışa başlamışlardır.
“Bu arada, NATO kaynaklarına göre ülkemizin savunma harcamalarına milli gelirinin sadece %1,3 ünü harcamak suretiyle ittifak üyeleri arasında bu açıdan en aşağılarda yer aldığına dikkat çekmekte fayda var.”