Serbestiyet: Benzerlerini daha önce de görmüştük, yenisi Van’dan geldi: Van’da mahalle adlarını Kürtçe-Türkçe belirten tabelalar söküldü, yerlerine sadece Türkçe tabelalar konuldu.
Bu Kürtçe alerjisini gözlere soka soka kuvveden fiile çıkarmak nasıl bir siyasetin ürünü? “Bizim meselemiz Kürt halkının haklarıyla değil, PKK’yla, terörle” argümanını yerle bir eden şeyler değil mi bunlar? İktidar bunu neden yapıyor ya da buna neden izin veriyor?
HDP de konuya dair açıklamasında sadece kayyumları hedef aldı. Bunu nasıl yorumlamak gerekir? HDP, bu uygulamaların sorumlusunun sadece kayyumlar olduğunu mu düşünüyor?
Coşkun: Neredeyse makama oturan her kayyum, ilk iş olarak Kürtçeyi hedef aldı; tabelaları söktü, kursları kaldırdı, oyunlara izin vermedi. Bazen yüksek tepkilerden ötürü iktidar “Kürtçeye karşı tavrımız olamaz, Kürtçe de bizim dilimizdir” minvalinde açıklama yapıp geri adım attı ama Kürtçe karşıtlığı sona ermedi.
Zannımca bunun en önemli nedeni, iktidarın Kürt meselesindeki mevcut siyasetidir. İktidar, bu meseleyi salt bir güvenlik meselesine indirgediğinden, Kürtlerin demokratik taleplerini gündem dışına ittiğinden ve talepleri bizatihi bir suçlama sebebine dönüştürdüğünden, kayyumlar Kürtçe karşıtı bir tavır almaktan imtina etmiyorlar. Kayyumlar, iktidarın genel siyasetinin gereğini yerine getiriyorlar. Bir fethetme duygusuyla belediyeye girip Kürtçe tabelayı indirdiklerinde Ankara’nın buna tepki göstermeyeceğini, bunun kendilerine bir maliyet üretmeyeceğini ve hatta yükselmelerine payanda olacağını gayet iyi biliyorlar.
Kürtçeye karşıtlık, elbette, iktidarın “Biz Kürtlere ve onların haklarına değil, PKK’ye ve teröre karşıyız” iddiasını temelinden sarsıyor. Bunca badireden sonra hala Kürtçeyi görünmez kılmak için yoğun bir çaba içindeyseniz, bu, halen zihninizde Kürtleri ve onların haklarını kabule dair çok derin problemlerin olduğuna işaret eder. Salt PKK ve terörle açıklanamaz bu. PKK bugün buharlaşsa, varlığına son verse ne yapacak AK Parti-MHP iktidarı? Kürtlerin bütün demokratik haklarını mı tanıyacak? Hülasa, ne PKK ne de terör iktidardaki derin problemin üstünü örtmeye yetmez.
İktidar, bana göre, iki sebepten ötürü Kürtçe karşıtlığını göze batırırcasına icra etmekten kaçınmıyor: Biri, siyaseten milliyetçi tabanı tahkim etmeyi, “Biz Kürtlere karşı değiliz” argümanının boşa çıkmasından daha çok önemsiyor ve bunu kendisi için daha değerli buluyor. İkincisi ise muhalefetle ilgili, onun da iki tarafı var. Bir taraftan muhalefetin bu tavra bütünlüklü bir şekilde karşı çıkmayacağını biliyor. Diğer taraftan ise, Millet İttifakı içinde bir partinin (CHP’nin) Kürtçeyi sahiplenmesi ve savunması halinde, bunun da ittifak içinde bir çözülme yaratmasını umuyor.
HDP’nin açıklamasında sadece kayyumu hedef aldığını düşünmüyorum. “Kayyum, Kürt halkının, kültürünün ve dilinin düşmanıdır” derken HDP’nin hedefi, Van’daki son uygulamaya imza atan kayyum değil, bir bütün olarak kayyum siyaseti ve bunun arkasındaki iktidardır. Nitekim HDP’nin diğer açıklamalarına –mesela MYK’nın açıklamasına- bakıldığında da, sorunların altında “İktidarın Kürt halkına yönelik düşmanca iç-dış politikası ve söylemi”nin yattığını ifade ettiği görülür.