Ana SayfaANALİZLER“Ankara ve İstanbul gibi yerlerde muhalefet seçimi seçimi kaybederse bu kaybın faturası...

“Ankara ve İstanbul gibi yerlerde muhalefet seçimi seçimi kaybederse bu kaybın faturası İYİ Parti’ye çıkar”

“Önümüzdeki seçimler açısından bakarsak, İYİ Parti bu tavrını devam ettirirse muhalefete güç, oy ve belediye kaybettirir. Bu kaybın da faturası seçimlerden sonra ona, yani İYİ Parti’ye çıkar. Henüz kimse bunun farkında olmayabilir, seçimlere daha var ama Ankara, İstanbul gibi yerlerde seçim kaybetme riski doğarsa ve bu fiilen gerçekleşirse İYİ Parti çok büyük bir sıkıntıya düşer. Düştüğü gibi CHP’deki tartışmalar yeniden kartların karılmasını doğurur…“

  • İYİ Parti lideri Akşener’in Altılı Masa ile ilgili tabiri caizse ‘ipleri koparması’, Masa süreci ile ilgili çok sert sözler söylemesi ve tüm belediyelerde kendi adayları ile seçime gireceklerini açıklaması hakkında ne düşünüyorsunuz? İYİ Parti neden 2019’daki kazandıran parti pozisyonundan kaybettiren parti pozisyonuna döndü?

İYİ Parti ile ilgili daha önce birçok kez konuştuk. Muhalefeti de konuştuk. Yeniden kısaca şunu söyleyeyim: Muhalefette bir siyaset sıkıntısı var. Kendisini yenileme, açma, seçim yenilgisinin altından kalkma ve yeni bir istikamette yol alma konusunda sıkıntılar var. Bu siyasi partilerde karından konuşmaya benzer iç siyaset halini aldı bu sıkıntılar.

CHP’de bu olay biraz diner gibi oldu. Anlaşılan Kılıçdaroğlu başkanlık için tekrar yarışacak, karşısına ise parti içi muhalefetin adayı olarak vekaleten ya da kalıcı olarak Özgür Özel’in çıkacağı tahmin ediliyor. Yine görüldüğü kadarıyla İmamoğlu hem belediye başkanı adayı, hem de önümüzdeki dönemler için CHP Genel Başkanlığı’na aday olmayı sürdürecek.

İYİ Parti’ye gelince; yüzde 10’larda dolaşan bir parti. Bir anlamda merkezi temsil etme arzusu var. Nitekim kendisine verilen oyların bir kısmı daha makul milliyetçi kesimden, CHP’nin kimi gruplarından ve diğer siyasi partilerin daha merkeze ve ılımlığa yakın kesimlerinden geliyor. Fakat merkez siyaset iki şey ifade eder. Milliyetçilik, dindarlık gibi toplumun temel değerlerini dikkate alan, bunlar üzerine oturan ama aynı zamanda bir tarafıyla da kalkınmayı, değişimi tarif eden ve bunu bir proje halinde topluma sunan bir bakış da gerektirir. Özal da böyleydi, Demirel de böyleydi. Bu, başka tür bir kurucu güvendir. İYİ Parti bunlardan uzak duruyor. Birinci ayakta dindarlık kısmen, milliyetçilik tamamen var ama ikinci ayak yani kuruculuk, değişimcilik, yenilik anlamında hiçbir girdiye sahip değil. Dolayısıyla dar bir alanda siyaset yapmasının, az oy almasının bence sebebi bunlar.

Gelin görün ki İYİ Parti kendi içinde bu tür değerlendirmeler yapmıyor. Bu parti seçim sonrası iki yol izledi. Önce lider ön plana çıktı, bundan böyle kararları liderin vereceğini kuvvetli bir şekilde ima ettiler. Meral Hanım Genel İdare Kurulu öncesinde hiçbir partiyle ittifak yapmayacaklarını söylüyor. GİK arkasından gelecek. Muhtemelen itiraz edenler olacaktır ama orada lider üzerine kurulu bir mekanizma var. Lider üzerine kurulu mekanizmalar; liderin kişisel yönleri ve siyaset arasında bir paralellik kurar, Tayyip Erdoğan’da olduğu gibi. Meral Akşener de Türk kadını olmak, milliyetçi olmak, anne olmak, orta sınıf aileden gelmek gibi bazı özellikleri taşıyan bir istikamette, -kendi kişisel özellikleri ile siyaseti aynılaştırarak- yürüyor.  İkinci izlenen yol ise seçim yenilginin faturasını taktiksel siyasete çıkarıyorlar.

Nedir bu taktiksel siyaset? Diğer siyasi partilerle ittifak yapmak ve ittifak gereği kendi siyasi özelliğini geriye çekmek, ayırt edici siyasi özelliklerini daha silik hale getirmek. Akşener bunu iddia ediyor ve onun için ittifaklara uzak duracaklarını açıklıyor. İttifak demek taviz demektir. siyasetin bir alışveriş, bir etkileşim, bir denge içerisinde oluşmasıdır, doğru. Mesela kimin aday olacağı ya da önceki seçimde kimin cumhurbaşkanı olduğu konusunda ittifakın gerektirdiği tavizleri bir zaaf olarak değerlendiriyor Akşener.  İYİ Parti’nin kendince hareket edecek gibi duruyor.

  • Peki bu yeni tutum İYİ Parti’ye oy getirir mi?

Hiç sanmıyorum. İYİ Parti bir merkez partisi olmaya doğru ilerlemedikçe, bir iddia ortaya koymadıkça, bir melodi üretemedikçe oy oranı bu civarda kalacaktır. Oy oranının daha da düşme ihtimalinden bahsedebiliriz çünkü muhalefetin toplam gücünü zayıflatma riski yüzünden seçmen kaybetmek ya da CHP gibi partilerden almış olduğu seçmenleri geri vermek gibi bir dizi gelişmeyle karşı karşıya kalabilir.

Ben böyle olacağını düşünüyorum. Nitekim önümüzdeki seçimler açısından bakınca İYİ Parti bu tavrını devam ettirirse muhalefete güç, oy kaybettirir, belediye kaybettirir. Bu kaybın da faturası seçimlerden sonra ona çıkar. Yani İYİ Parti’nin ‘Biz her şeyi doğru yaptık. Sadece ittifak içinde olmamız lazımdı ve bizim aday tercihlerimizi kabul etmemeleri yanlıştı’ söylemi sıkıntılı, zaten dar bir alan siyasetini ifade ediyor. Henüz kimse bunun farkında olmayabilir, seçimlere daha var ama Ankara, İstanbul gibi yerlerde seçim kaybetme riski doğarsa ve bu fiilen gerçekleşirse İYİ Parti çok büyük bir sıkıntıya düşer. Düştüğü gibi CHP’deki tartışmalar da bir tür yeniden kartların karılması istikametine gider.  Onun için bu atılan kendi başına hareket adımı, sadece bu siyasi partiyle ilgili olmaktan çıkar, tüm muhalefeti ilgilendiren bir adım hüviyeti kazanabilir.

- Advertisment -