NATO 1949 yılında Sovyetler liderliğindeki Varşova Paktı’na karşı kuruldu. Sovyetler’in çöküşü ile Varşova Paktı da kalktı. Birçok çevrelerde ‘Artık NATO’YA gerek var mı?’ tartışması başladı. NATO aslında Amerika’nın Avrupa’da varlığının temeli. NATO’nun varlığının sorgulanmasına karşılık, NATO’ya terörle mücadele, insani müdahale gibi teşkilatın esas görevleri dışında pek de askeri olmayan görevler bulundu. O sırada Ankara’da NATO Genel Müdürü idim. NATO’ya verilen görevleri ben de suni bulmuştum.
Amerikalılar ise Gorbavhev-Yeltsin ikilisinin Batı ile işbirliğinin devamını getirecek “yeni Rusya” olacak düşüncesinde idiler. Rusya’ya karşı nisbeten yumuşak bir politika izliyorlardı.
Bu arada, zamanla NATO genişlemeye devam etti. Şimdi İsveç ve Finlandiya’nın da katılımı ile sayı 32’yi buldu. Aslında NATO’yu “kurtaran” Putin oldu! Putin’in agresif tavrı, Gürcistan’a 2008’de saldırısı, 2014 Kırım ilhakı NATO’yu kendine getirdi. Ukrayna saldırısı NATO’yu tamamen canlandırdı.
Avrupa Birliği’nin kurulmasından sonra savunma alanında neler yapılabilir meselesinde Batı Avrupa Birliği örgütü kuruldu. Türkiye de 1990’larda buna ortak üye olarak girmek için benim başkanlığımda bir heyet BAB ile müzakere yaptı. Sonunda Türkiye ortak üyeliği yeterli bulmadı. (Tam üye olmak için AB üyesi olmak gerekiyordu.)
Aslında, Avrupa için ortak bir savunma politikası fikri, 1948 yılında Fransa ile İngiltere arasında savunma işbirliği anlaşması ile başladı. (Almanya’nın birleşmesinden endişe ediyorlardı. Hatta espri olsun diye harp sonrası 4’e bölünmüş Almanya için Fransa’da Almanları çok seviyoruz dört tane yerine sekiz tane olsun bile deniyordu.)
Bu iki ülke arasındaki anlaşma, karşılıklı savunma maddesini içeren Brüksel Antlaşması’nın (BAB ) ) yolunu açtı. O tarihten bu yana Avrupa güvenlik politikası, BAB, NATO ve AB içerisinde eş zamanlı olarak gelişen birçok farklı yol izledi.
Öte yandan, “onlarca yıldır Amerika Birleşik Devletleri NATO’nun merkezinde yer almış, Avrupa’nın savunmasına liderlik etmiş, yönetmiş ve zaman zaman da mikro düzeyde yönetmiştir. NATO’nun en yüksek müttefik komutanı her zaman Amerikalıdır ve NATO’nun nihai güvenlik garantisi ABD’nin nükleer caydırıcılığıdır. Avrupa savaşırken ABD uçaklarına, ABD askeri ulaşımına ve istihbaratına güveniyor.”
Avrupa daima ikilem içinde kaldı. Avrupa’ya özgün savunma işbirliği çabalarında NATO’ya paralel bir birleşim kurarken Amerika’yı Avrupa’dan uzaklaştırma endişesi içinde olmuştur. Başlangıçta ABD de NATO’ya alternatif oluşum ve hareketleri teşvik etmedi.
Daha sonra, Amerika da Avrupa NATO içinde daha fazla yükümlülük üslenmelidir demeye başladı. Bunda ortaya çıkan Çin faktörü de etkili oldu. Zaten Avrupalılar da Çin’in Avrupa güvenliğinin önüne geçmesinden endişe etmeye başladılar.
Trump ABD Başkanı olunca NATO’ya hakarete başladı. Bu sene de seçim kampanyası sırasında yükümlülüklerini yerine getirmeyen NATO üyelerine Putin’in saldırması için adı geçene adeta çağrıda bulunacak kadar ileri gitti. Kısacası Avrupa’nın aklını başına getirmesinde Putin’in Ukrayna saldırısı kadar Trump endişesi rol oynadı. Trump Avrupalı NATO üyeleri savunmaya yeterince para sarf etmiyor derken kısmen haksız. Amerika’nın savunma harcamaları tamamen NATO amaçlı değil. Önemli kısmı Pasifik’e gidiyor.
Bu arada Avrupa’da da gelişmeler yaşanıyor.
“AB’nin ortak dış ve güvenlik politikası Şunları amaçlamaktadır:
- barışı korumak;
- uluslararası güvenliği güçlendirmek; Ve
- uluslararası işbirliğini, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarına ve temel özgürlüklere saygıyı teşvik etmek.
AB’nin, resmi olarak 2011 yılında başlatılan Avrupa Dış Eylem Servisi (EEAS) adında bir diplomatik servisi bulunmaktadır. EEAS, AB’nin Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi ve Komisyon Başkan Yardımcısının yetkisi altında hareket eder. “
Öte yandan, Avrupa Uzay Ajansını unutmamak gerek.
Avrupalılar savunma konusunda şimdi kesenin ağzını daha da açtılar. Ukrayna’ya ciddi yardım yapılıyor. Bazı NATO ve AB üyeleri Ukrayna ile askeri işbirliği anlaşmaları imzaladı.
Ayrıca, birçok Avrupalı NATO üyesi Amerikan silahları satın alıyor. Trump bu gerçeği dikkate almıyor.
AB üyeleri savunma çaba ve sanayilerini daha entegre hale getirmelidir. Sadece daha fazla para sarf etmek yeterli olmaz. Savuma sanayi alanında ciddi işbirliği gerek.
Ukrayna’nın da önemli bir savunma sanayi geçmişi ve deneyimi vardır.
Bazılarınca NATO üyesi mi değil mi diye sorgulanan Türkiye de Avrupa’nın bu çabalarına dahil edilmelidir. Türkiye stratejik önemine ilaveten gelişen savunma sanayiine sahip oluyor. Önemli bir orduya sahiptir. Böyle bir gelişme, Türkiye’nin lehine olduğuna kadar Avrupa’nın da çıkarınadır.