spot_img
Ana SayfaÖZEL HABERBahçeli’nin Öcalan için gündeme getirdiği umut hakkı nedir?

Bahçeli’nin Öcalan için gündeme getirdiği umut hakkı nedir?

Bahçeli’nin Öcalan için “Terörün tamamen bittiğini haykırsın. Bu kararlılığı gösterirse umut hakkından yararlanmasının önü ardına kadar açılsın” çağrısı, umut hakkı tartışmalarını tekrar gündeme getirdi. AİHM içtihadına göre umut hakkı, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan mahkumların cezaevinde 25 yılı doldurmasının ardından iyi hal gerekçesiyle şartlı salıverilmelerinin değerlendirilmesini tanımlıyor. AİHM, 2014’te Öcalan için umut hakkı değerlendirmesinde bulunmuş ve ihlal kararı vermişti. 25 Eylül’de Sırrı Sakık, TBMM’ye umut hakkıyla ilgili kanun teklifi sunmuştu: “AİHM kararlarının yerine getirilmesi amacıyla ‘salıverme perspektifi’ doğrultusunda söz konusu cezanın yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.”

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin PKK lideri Abdullah Öcalan’a, “Terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin, TBMM’de DEM Parti grup toplantısında konuşsun, terörün tamamen bittiğini haykırsın. Bu kararlılığı gösterirse umut hakkından yararlanmasının önü ardına kadar açılsın. Adres İmralı’dan DEM’e uzansın, bu sorun ülke gündeminden tamamen çıkarılsın. Hodri medyan, buna varız” çağrısı yaptı.

“Umut hakkı” nedir?

“Umut hakkı” tabiri, hapis cezasına mahkum edilen kişinin, kanunla belirlenen sürelerde iyi halinden dolayı koşullu salıverilmesinin mümkün olup olmadığının değerlendirilmesi anlamında kullanılıyor.

AİHM, “umut hakkı” kararını 2013 tarihli Vinter kararında tartıştı. Bu kararda, ömür boyu hapse mahkum edilenlerin de “serbest bırakılma ve gözden geçirme” haklarının bulunduğu vurgulandı. Müebbet hapis cezasının 25 yıl geçtikten sonra değerlendirilebileceği belirtildi. AİHM, kişilerin ömür boyu cezaevinde tutulmasının doğru olmadığını vurguladı.

AİHM, Öcalan için umut hakkı kararı vermişti

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 18 Mart 2014 tarihinde Öcalan hakkında bir umut hakkı değerlendirmesi yapmıştı.

Kararda; Öcalan’ın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının koşullu salıverilme hakkı olmaksızın infaz edilmesi ile ceza infaz kurumunda yalnız tutulma koşullarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesini ihlal ettiğine hükmedilmişti.

AİHM, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının ömür boyu sürdürüleceğine dair düzenlemelerin işkence yasağına aykırı olduğu tespitinde bulunarak, bu konuda yasal düzenlemelerin getirilmesi gerektiğini belirtmişti.

Bunun üzerine umut hakkı tartışmaları gündeme gelmiş, ancak herhangi bir yasal düzenleme yapılmamıştı.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının belirli bir asgari sürenin ardından gözden geçirilmesine dair inceleme mekanizması için yasal ve diğer yeterli tedbirlerin gecikmeksizin yerine getirilmesi gerektiğini kaydetmişti.

“Salıverme perspektifi’ doğrultusunda yeniden düzenlenmesi…”

DEM Parti milletvekili Sırrı Sakık, 25 Eylül’de TBMM’de “umut hakkı”yla ilgili kanun teklifi sunmuştu. TBMM’nin sitesinde teklifin son durumu “Komisyonda” olarak görünüyor.

Sakık’ın “Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezasında Koşullu Salıverme Yasağının Kaldırılması ve 25. Yılda Koşullu Salıverme İmkanının Sağlanması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” başlığıyla sunduğu teklif şöyleydi:

“Türkiye’de idam cezası 2004 yılında yapılan bir değişiklikle kaldırılmış fakat idam cezası yerine infaz koşullan çok ağır olan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yasalaşmıştır. Türk Ceza Kanunu’na eklenen Geçici 2. maddeyle, “İdam cezaları, müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen terör suçluları ile Ölüm cezalan ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen veya ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına mahkûm olan terör suçluları, koşullu salıverilme hükümlerinden yararlanamaz.” denilerek, idamdan çevrilen ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasının hükümlünün hayatı boyunca devam edeceği düzenlenmiştir. Daha sonra yapılan çeşitli değişikliklerle “ağır” kelimesi Kanundan çıkarılarak ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası bu düzenlemeyle varlığını korumuştur. Türkiye’de idam cezasından çevrilerek ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infazını yerine getiren 1453 kişi bulunmaktadır.

Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Komite’nin Türkiye’yi umut hakkı açısından değerlendirdiği Öcalan 2, Kaytan, Gurban ve Bollan/ Türkiye dosya grubu ile ilgili 80. Oturumda Türkiye, 4 binden fazla ağırlaştırılmış müebbet hapis hükümlüsünün şu an hapishanede cezasının infaz ettiğini bildirmiştir.

2004 yılında yürürlüğe giren ve halen yürürlükte bulunan 5275 sayılı İnfaz Kanunu’nun 107. maddesinin 2. fıkrasına göre ise bir ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü otuz yılım cezaevinde iyi halli olarak geçirdiği takdirde koşullu salıvermeden yararlanabilir. 4. fıkrasına göre suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkûm olmuşsa hükümlü, otuz altı yılını cezaevinde iyi halli olarak geçirdiği takdirde koşullu salıvermeden yararlanabilir. 16. fıkrasına göre ise Türk Ceza Kanunu’nun Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar, Anayasal Düzene ve Bu Düzenin işleyişine Karşı Suçlar, Milli Savunmaya Karşı Suçlar bölümündeki suçlar bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmiş ise ağırlaştırılmış müebbet hapis hükümlüsü koşullu salıverilme hükümlerinden yararlanamaz ve cezasının infazı ölünceye kadar devam eder.

Terörle Mücadele Kanunu’nun 17. maddesinin 4. fıkrasına göre de “ölüm cezaları, müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen terör suçluları ile ölüm cezaları ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen veya ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına mahkûm olan terör suçlular koşullu salıverilme hükümlerinden yararlanamaz. Bunlar hakkında ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası ölünceye kadar devam eder.”

Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infaz koşullan da oldukça ağırdır. Bu cezanın infaz biçimi cezalandırmayı aşan bir hapsetme biçimine dönüşmüştür. Hükümlüler, hem hapishane içerisinde kendisi gibi cezasını infaz edenlerden hem de dışarıyla temastan izole edilerek tecrit altında tutulmaktadır. Burada amaç, İnfaz Kanunu’nun 3. maddesinde belirtildiği gibi “Öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmak” değil, hükümlüyü toplumdan tamamen uzaklaştırarak adeta imha etmektir.

İnfaz Kanunu’nun 25. maddesine göre ağırlaştırılmış müebbet hapis hükümlüsü tek kişilik hücrede barındırılır. Hükümlüye, günde sadece bir saat açık havaya çıkma ve spor yapma hakkı tanınır. Hükümlüye ancak iyi halli ise kendisi ile aynı ünitede kalan hükümlülerle temasta bulunmasına sınırlı olarak izin verilebilir. Hükümlü, onbeş günde bir kez, süresi on dakikayı geçmemek üzere telefon edebilir. Hükümlüyü; Kanunda belirtilen aile üyeleri onbeş günlük aralıklarla ve günde bir saati geçmemek üzere ziyaret edebilirler. Hükümlü, herhangi bir spor ve iyileştirme faaliyetine katılamaz. Son olarak en ağın da hükümlünün cezasının infazına, hiçbir surette ara verilemez. Hasta olduğunda dahi hapis cezası ertelenemez.

Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi, ömür boyu hapis cezalarını, Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi’nin 3. maddesi çerçevesinde incelemeye tabi tutmakta ve “indirilemez” nitelikte olan, kişilere hiçbir şekilde salıverilme imkân tanımayan ömür boyu hapis cezasının “insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya ceza yasağını ihlal ettiğini belirtmektedir. AIHM, Öcalan karanından önce 9 Temmuz 2013 tarihli Vinter ve diğerleri/Birleşik Krallık kararında da umut hakkını değerlendirmiş ve müebbet hapis cezasının azami 25 yılda gözden geçirilmesi gerektiğini ve mahpusların serbest bırakılma koşullarının değerlendirilmesi gerektiğim ifade etmiştir. AİHM’in verdiği kararların Anayasa’nın 90. maddesine göre Türkiye açısından bağlayıcı olduğu tartışmasızdır. Ancak Türkiye bugüne dek AİHM’in bu tespitlerine göre mevzuatında hiçbir değişiklik yapmamıştır. AİHM’in tahliye umudu olmayan hapis cezaları ile ilgili almış olduğu Kafkaris/ Kıbrıs, lorgov / Bulgaristan (no. 2), Schuchter / İtalya, Harkins ve Edwards / Birleşik Krallık karan ile Vinter ve Diğerleri / Birleşik Krallık kararlarına atıf yaparak Türkiye aleyhinde verdiği ilk karar Öcalan / Türkiye kararıdır. AİHM, 18 Mart 2014 tarihli Öcalan/Türkiye karanında “serbest kalma ümidi olmadan, hapis cezasının infazının ölünceye kadar devam etmesi, Sözleşme’nin 3. Maddesini ihlal eder” içtihadını yinelemiştir. Verilen bu karar kısaca “umut hakkı” olarak nitelendirilmektedir.

AİHM’e göre bir kişinin indirimsiz müebbet hapse mahkûm edilmesi kural olarak Sözleşmenin 3. Maddesince yasaklanmaz ancak kişinin bir gün serbest kalma şansının ve “başka bir cezaya dönüştürme”, “infazı askıya alma”, “cezanın infazına son verme” veya “şartla salıvermeden yararlanma” gibi cezayı yeniden gözden geçirme imkanının olup olmadığı önemlidir. Kararda Öcalan’ın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının koşullu salıverilme hakkı olmaksızın ölünceye kadar infaz edilmesi ile ceza infaz kurumunda yalnız tutulma koşullarının yani tecridin, Sözleşmenin 3. maddesini yani işkence ve kötü muamele yasağını ihlal ettiği belirtilmiştir.

Bu kararın ardından, 15 Eylül 2015 tarihli Kaytan/Türkiye kararında AİHM benzer şekilde, iç hukukta mutlak müebbet hapis cezasının gözden geçirilmesine yönelik herhangi bir mekanizma veya imkân sağlanmadığı hallerde, bu cezanın artık işkence ve kötü muamele, yasağına aykırılık teşkil ettiğine karar vermiştir. 15 Aralık 2015 tarihli Gurban/Türkiye kararında da tahliye umudu olmayan müebbet cezasına ilişkin aynı yönde üçüncü kararını vermiştir. Mahkeme, daha önceki kararlarına atıf yaparak mevzuatın, infazın belli bir aşamasından sonra cezayı değerlendirecek ve mahpusun tahliyesine karar verebilecek bir mekanizma ön görmemesinin Sözleşmenin 3. maddesinin ihlali olduğu yönündeki kararını yinelemiştir. Türkiye’nin bu kararlarının ardından herhangi bir yasal değişiklik yapmaması üzerine Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla ilgili “umut hakkım” doğuracak yasal düzenlemeler ve uygulama değişikliklerinin sağlanması için Türkiye’ye dair denetim süreci başlatmıştır. Özgürlük İçin Hukukçular Demeği, İnsan Haklan Demeği, Türkiye İnsan Haklan Vakfı ve Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı, bu kararın yerine getirilmesi için 26 Temmuz 202rde Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne başvurmuştur. Komite, 2022 yılında Türkiye’den bu konudaki ilerleme hakkında bilgi istemiş. Adalet Bakanlığı verdiği cevapta Öcalan’a uygulanan infaz rejiminin “istisna” olduğunu kabul etmiştir.

Bakanlar Komitesi 17-19 Eylül 2024’te Öcalan 2, Kaytan, Gurban ve Boltan v. Türkiye dosya grubu ile ilgili AİHM tarafından verilen kararlara Türkiye’nin uymaması nedeniyle periyodik olarak yaptığı gözden geçirmeyi yinelemiştir. Bu davaların, Türkiye mevzuatında diğer ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan mahkûmlar için öngörülen bir inceleme mekanizmasının başvurucuların devlet aleyhine işledikleri suçlardan aldıkları ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarına uygulanmaması nedeniyle insanlık dışı ve aşağılayıcı muamelenin önlenmesi hakkının ihlaline ilişkin olduğunu; ayrıca, ulusal makamların Mahkeme’nin belirlediği standartlar doğrultusunda herkes için bir inceleme mekanizması oluşturmasını gerektirdiğini hatırlatmıştır. Hiçbir ilerleme kaydedilmemiş olmasından derin endişe duyduğunu ifade etmiş, yetkilileri bu konuda diğer üye devletlerin bu tür mekanizmaları uygulamaya koyma konusundaki deneyimlerinden ilham alarak gerekli önlemleri daha fazla gecikmeden almaya güçlü bir şekilde teşvik etmiştir ve bu grubu Eylül 2025’te yapılacak toplantıda yeniden incelemeye karar vermiştir.

AİHM kararları ve Bakanlar Komitesi’nin denetimi bir yana, bu cezanın ölünceye kadar tek başına ve tek kişilik hücrede infaz edilmesi ve infaz koşullarının ağırlığı nedeniyle mahpuslar için insan onuruna aykırı, işkenceye varan bir infaz biçimi olduğu açıktır. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası adeta uzatılmış ve zamana yayılmış ölüm cezasıdır.

Hukuki eleştirilerin yanı sıra sosyolojik ve psikolojik açıdan bakıldığında da ciddi sakatlıklar olduğu görülüyor. Bir insanın tahliye umudu olmadan hapiste tutulması o kişiyi yasaların üstüne ve dışına taşır. Çünkü bir kişiye süresiz hapis cezası verdikten sonra o kişiye herhangi bir fiili nedeniyle verebileceğiniz bir başka ceza yoktur. Zaten ölene kadar hapiste tutmayı öngördüğünüz bir kişiye hapisteyken yapabileceği herhangi bir fiili nedeniyle (hapishane personeline, bir başka mahpusa karşı vs.) ek olarak vereceğiniz bir cezanın anlamı kalmaz. Bir kez verdiğiniz ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası o kişiyi zaten hukuk alanının dışına, ceza üstü bir yere taşır.

Tüm bu sebeplerle insan onuruna ve tarafı olunan AİHS’e uygun bir infaz rejiminin sağlanması, umut hakkının tanınması, AİHM kararlarının yerine getirilmesi amacıyla “salıverme perspektifi” doğrultusunda söz konusu cezanın yeniden düzenlenmesi ve sunduğumuz değişikliklerin yapılması gerekmektedir.

- Advertisment -