Boğaziçi Kültür Sanat Vakfının düzenlediği Boğaziçi Film Festivali; kapanış gecesi ve ödül törenine dair yazılı açıklama yaptı. Festival yönetimi tarafından yapılan açıklamada Yönetmen Özcan Alper’in ödülünü geçtiğimiz hafta tutuklanan Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı’ya ithaf etmesi kınandı.
“Boğaziçi Film Festivali olarak önceliğimiz; genç ve yetenekli sinemacılara maddi ve manevi destekler oluşturarak yeni imkanlar sağlamaktır. Bu motivasyonla on yıl boyunca herhangi bir ayrım yapmadan, hiç kimseyi ötekileştirmeden katılımcı bir festival olmak için çalıştık.
10. Boğaziçi Film Festivali Kapanış Gecesi ve Ödül Töreni’nde yaşanan istenmeyen olayların ve onaylanması mümkün olmayan siyasi söylemlerin meydana getirdiği etki bir yıllık uzun bir çalışma sonucunda ortaya koyduğumuz programın, filmlerin ve ödüllerin konuşulup tartışılamamasına sebep olmuştur.
Boğaziçi Film Festivali Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması jürisinde yer alan Irmak Zileli “kınama açıklaması”na tepki gösterdi. Zileli sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şunları söyledi: “Bir kurumun nefret söylemi içermeyen bir ödül konuşmasını kınaması, ifade özgürlüğünü engelleyen bir ortam yaratılmasına katkıda bulunur. Sanatsal etkinlikler yapan bir kurumun düşünce özgürlüğüne ipotek koyması kendileri açısından büyük bir talihsizliktir.”
Boğaziçi Film Festivali’ne mekan desteiği veren Kadıköy Sineması ise “Boğaziçi Film Festivali’ne önümüzdeki yıllarda ev sahipliği yapmayacağımızı sinema sektörünün tüm paydaşlarına duyururuz.” paylaşımı yaptı.
https://twitter.com/KadikoySinemasi/status/1586659574106537984?s=20&t=4cMb4u9sCJ37Llvl9_4DOg
SİYAD’dan ise “Boğaziçi Film Festivali’ne önümüzdeki yıllarda SİYAD jürisi görevlendirmeyeceğimizi kamuoyuna duyururuz” açıklaması geldi.
NE OLMUŞTU?
Bu yıl 10’uncu kez düzenlenen Boğaziçi Film Festivali’nde “Karanlık Gece” filmi ile En İyi Yönetmen seçilen Özcan Alper ödülünü TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı’ya ithaf etmişti. Alper, ödül konuşmasında şunları dile getirmişti: “Film bir kötülük hikayesi, linç hikayesi. Ama sadece şimdiye bakmaya çalışmadık. Bir yıl önce bir odada aslında oturup bu coğrafyadaki ama tabi ki dünyadaki ama tabi önce bu coğrafyadaki kötülük meselesini anlamaya çalıştık. Nasıl oluyor da böyle bir durumda insanlar böyle bir kötülüğün içinde çoğunluk olabiliyor. Ama maalesef bitmiyor bu kötülükler. Örneğin son birkaç haftadır. Biz gençliğimizde o kurumları çok iyi bilirdik. Çünkü en ufak bir hak mücadelesinde en ufak bir hak arayaşında devlet şiddetine maruz kalıyorduk. Belki ben en azına maruz kaldım ama özellikle arkadaşlarımdan biliyorum ve o zaman işkenceye uğrayan arkadaşlarımızla, ya da hak hukuk aradığımızda gittiğimiz birkaç kurum vardı. Bunlardan biri, hiçbir siyasi görüş hiçbir şey ayırmadan, Türkiye gibi bir ülkede, Türkiye İnsan Hakları Vakfı gibi bir vakıf vardı. Türkiye İnsan Hakları Derneği vardı. Ve bu kurumlarda aslında hep barış olsun diyen, asla savaş olsun demeyen bir kadın, Şebnem Korur Fincancı, biliyorsunuz, sadece yine barış dediği için maalesef bir linç kampanyasına maruz kaldı. Umarım son olur. Umarım cezaevinden bir an önce çıkar. Bu ödülü ona ithaf ediyorum.”