Galler’in hücumda dikkat etmeniz gereken üç oyuncuları (Ramsey, Bale, James), iki planları (rakip ceza sahasına gönderilen yüksek toplar, Aaron Ramsey’nin half-space’e yaptığı boş koşular) var ve nitekim ilk yarı boyunca bu iki plan üzerinden gerçekleştirdikleri atakları sonucunda Aaron Ramsey’in boş koşusunda Kaan Ayhan’ın uyuklaması ve Zeki’nin tepkisiz kalması golü kalemizde görmemize sebep oldu. Maç başından 30’lara kadar topu alan ve Türkiye’yi %45 civarı topla oynama izni veren Kırmızı Ejderhalar zaten hali hazırda kendi planında oyunu işlettikleri yetmiyormuş gibi rakiplerinden ilk yarım saati çalmayı başardılar.
Milli takıma gelecek olursak Zeki Çelik’in maç boyu Daniel James tarafından otoban haline getirilmesi ve orta sahaların Galler karşısında bile etkisiz kalması bana Hakan bu iki maçta nasıl 180 dakika boyunca sahada kalabildiğini sorgulatıyor. Tabi buna bugün bir de stoper sorunu eklendi. Ne turnuva ne de ligde bu denli önemli bir maça çıkarken seni belli bir yere getirmiş, birbirini bu denli tamamlayan ve kendine takımın en iyi mevkii dedirten bu isimlerin birinden vazgeçmek ölüm veya benzeri bir olay ile açıklanabilir, bu kadro tercihi de takımın dengesini bozdu denebilir. Türkiye grubun “savunmada bekleyen” takımına karşı da yine üretkenlikten uzaktı, İtalya maçında daha dinamik orta sahalara ihtiyaç duyarken bu maçta da dar alanda daha meziyetli oyunculara ihtiyaç duyacağımız yine aşikardı ama Şenol Güneş’in tercihleri bunun tam tersi yönünde oldu. Belli ki kurguda bir hata var ve bu hata da bireysel performansların kötülüğü ile birleşince Millilerin Avrupa Futbol Şampiyonası’ndaki geleceğini pamuk ipliğine bağlı hale getirdi. Hiç zannetmiyorum ki İsviçre karşısında farklı bir galibiyetle kendimizi en iyi dördüncüler arasına atalım ama futbol tarihimiz böyle anlar ile dolu, insan yine de umutlanıyor.