Ana SayfaHaberlerCemil Çiçek: 17-25 Aralık dosyaları Yüce Divan’a gitmeliydi

Cemil Çiçek: 17-25 Aralık dosyaları Yüce Divan’a gitmeliydi

17-25 Aralık döneminin TBMM Başkanı Cemil Çiçek, dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın yaptığı açıklamaları değerlendirirken, suçlanan bakanlar için “Yüce Divan’da yargılanmalıydılar” dedi… Yüce Divan, dönemin başbakanı ve birçok önde gelen AK Parti yöneticisinin de talebiydi. Talebi, iktidar medyası da onaylıyor görünüyordu, fakat oylamaya iki hafta kala Sabah gazetesinin attığı manşet her şeyi değiştirdi.

Cumhuriyet gazetesinden Barış Pehlivan’a konuşan Cemil Çiçek’in sözleri şöyle:

“Erdoğan Bayraktar hakkındaki iddialar, diğer üç bakanınkinden ayrıydı. Biri bakanlık, diğer dosyalar ise Rıza Sarraf ile ilgiliydi. O dönem bu farkı konunun muhatabı olan herkese söyledim. Yapılan işlemlerin usule uygun olması için uyarılarımı yaptım. Zira, ayrı önergeler verilmeliydi.

“Ama ben kimseye antipati ya da sempati üzerinden iş yapmam. Hukuk neyi emrediyorsa onu yaptım. Bayraktar ‘benim günahım yok’ demek istemiş. Ama ben kimsenin gerekçesi olmam.

“Bu dosyalar Yüce Divan’a gitmeliydi. Gitseydi ve bir karar çıksaydı, bugün bunlar konuşulmazdı. Yüce Divan’da müspet ya da menfi bir karar çıkacaktı ve daha sağlıklı sonuçlanacaktı.

“Burada bir nokta daha tartışılmalı. O da şu ki: Muhalefetin bile neden aylar sonra, ancak Mart 2014’te soruşturma önergesi verdiğidir.” 

Başbakan’ın isteğine rağmen olmamıştı

17-25 Aralık dosyalarının Yüce Divan’a gönderilmesinin TBMM’de AK Parti oylarıyla reddedilmesinin ilginç bir hikâyesi var.

Muhalefetin Mart 2014’te verdiği soruşturma önergesi üzerindeki tartışmalar, Aralık ayında Davutoğlu’nun dört bakanla konuştuğu, onlardan Yüce Divan’da yargılanıp aklandıktan sonra siyasete dönmelerini istediği haberleriyle doruğa çıktı.

İktidar medyası, Davutoğlu’nun böyle bir adımı Erdoğan’a danışmadan atmasına ihtimal vermediği için, Davutoğlu’nun dört bakana yönelik talebini Erdoğan’ın (da) talebi sanmıştı. Dolayısıyla haberleri, böylece partinin üzerindeki şaibenin kalkacağı umuduyla (ve hoşnutlukla) izliyorlardı. Fakat o günlerde Sabah gazetesinde yayımlanan bir manşet, işlerin hiç de zannedildiği gibi olmadığını gösterdi. Gazete, “Yüce Divan tuzağıyla kaos hedefleniyor” başlığının altında şöyle diyordu:

“Paralel yapı ve işbirlikçileri, 17-25 Aralık darbeleriyle başaramadıkları Türkiye’yi kaosa sürükleme hedefine şimdi de Yüce Divan tezgâhıyla ulaşmaya çalışıyor… Dört eski bakanla ilgili olarak ‘Yüce Divan’da yargılansınlar’ gibi masum görünen taleplerin ardında kirli bir hamlenin yattığı ortaya çıktı. Paralel Yapı, Yüce Divan üzerinden yeni bir komplo planını yürürlüğe sokmaya çalışıyor.” (Sabah, 3 Ocak 2015).

Sabah’ın manşetinden sonra, bunun kimin görüşünü yansıttığı tahmin edilebildiği için, iktidar medyasında hava birdenbire değişti; dört bakanın Yüce Divan’da yargılanması talebinin bir “FETÖ tezgâhı” olduğu genel kabul gördü ve bu tarihten 17 gün sonra TBMM’de yapılan oylamada dört eski bakan; Egemen Bağış, Zafer Çağlayan, Muammer Güler ve Erdoğan Bayraktar hakkındaki önerge reddedildi.

Sonrasını biliyorsunuz; parlamentoda 20 Ocak 2015’te yapılan oylamada bakanların yüce divana gönderilmeleri AK Partililerin oylarıyla reddedildi.

- Advertisment -