2000’lerin başında, yirmilerimi yaşarken beni, ülkemi ve dünyayı en fazla etkileyen olay, 11 Eylül 2001’deki saldırılardı. Zaten sonraki yirmi yıl 11 Eylül sonrası ABD’nin tepkilerinin temizlenmesiyle geçti.
İlk tepki, ABD’nin Afganistan’ı işgaliydi. Taliban’ın devrilmesi ve Hamid Karzai’nin moda ikonu olmasıyla sonuçlanan süreç. O dönemi bilenler, Karzai’nin şapkasını da hatırlar.
Geçtiğimiz günlerde Avustralya en son kalan askerlerini de Afganistan’dan çekti. Avustralya için işlenen savaş suçları ve utanç ile hatırlanacak bir dönem sona eriyor.
2001 sonrası dönemde en çok konuştuğumuz karakterlerden biri de geçen hafta hayata gözlerini yumdu. ABD’nin dünyaya hediye ettiği Donaldlardan ilki Rumsfeld’di. Öldüğünü öğrenince Rumsfeld’in benim aklımda yer eden ve bence günümüzü çok iyi anlatan özlü sözünü hatırladım.
“Bildiğimiz gibi, bildiğimiz bilinenler var. Bunlar bildiğimizi bildiğimiz şeyler. Bir de bilmediğimizi bildiğimiz şeyler olduğunu biliyoruz. Bunları da bilmediğimizi biliyoruz. Ancak bir de bilmediğimiz bilinmeyenler var. Bunları bilmediğimizi bilmiyoruz.”
Rumsfeld bu sözü, Irak’ta kitle imha silahı bulunamayınca söylemiş.
Bu cümleler benim pandemi döneminde hissettiklerimin de tercümanı niteliğinde.
Pandemiden birkaç ay önce Avustralya’ya yerleştiğim için tüm dünyayı kasıp kavuran COVID-19’da Türkiye’deki sevdiklerim için hissettiklerim dışında pek de ciddi bir endişeye kapılmadım. Türkiye değil, yan komşuya ziyaretin mümkün olmadığı günler yaşadım. Birkaç hafta önce yine kilit altındaydık.
Kırklarımın keyfine vardığım bugünlerde tüm dünyada, her yerde kafa karışıklığı hakimdi.
Ancak bildiğim bilinenler de vardı. Avustralya hükümeti toplam nüfusun ihtiyacının birkaç katı aşı için anlaşma yapmıştı. Zamanı gelince aşı olacaktım ve bahçe, şehir, eyalet ve ülke sınırları açılacaktı.
Ancak buradaki tüm aşı programının temelini oluşturan AstraZeneca’nın nadir de olsa kan pıhtısına yol açtığı ortaya çıkınca, benim bildiğim bilineni aslında pek bilmediğimiz ortaya çıktı.
Bir anda konuyu bizden daha iyi bilenler 50 yaş altındakilere sadece Pfizer yapılmasına karar verildi. Başbakan çıktı, uzmanların tavsiyeleri doğrultusunda hareket edeceğini söyledi. Bu da 2021 Ekim ayında tamamlanması beklenen aşı programının bir anda uzaması anlamına geliyordu.
Bu gelişmeden önce zaten süreç yavaş ilerliyordu. Türkiye’de bir günde yapılan aşı burada 10 günde yapılamıyor. Bazılarının tahminine göre, bu hızda gitmesi durumunda Avustralya’da biz yetişkin nüfusun aşılanmasını kutlarken Türkiye, cumhuriyetin yüzüncü yılını kutluyor olacak.
52 yaşında bir kadının AstraZeneca sonrası kan pıhtısından hayatını kaybetmesinden sonra uzmanlar, AstraZeneca’nın 50 ila 60 yaş arasındakiler için de bir tehdit oluşturduğunu söyledi.
İşte bunlardan sonra bilmediğimiz bilinmeyenler sürecine giriyoruz.
Başbakan ve yetkililer uzmanların tavsiyelerine uyacaklarını söyledikten sonra, başbakan çıkıp isteyen 60 yaş altındakilerin AstraZeneca aşısı olabileceğini ve herkesin bu konuda hemfikir olduğunu söyledi. Hemfikirler öyle olmadığını kesin bir dille belirttikten sonra eyalet liderleri ve uzmanlar isyan bayrağı çekti.
Geçen yıldan bahsetmiyorum, geçen ay için doğru bildiklerimiz bile artık bildiğimiz bilinmeyenlere geçer oldu.
Hangi aşıyı olursanız olun yararlı olduğu kesin. Geçenlerde Sydney’de başlayan salgında bir partiye virüslü biri katılmış ve partiye katılan 30’dan fazla kişiden 24’üne bulaştırmış. Partiye katılan altı aşılı kişi virüsü kapmamış. Yani aşının bariz koruyucu etkisi var.
Ancak toplumun liderlerinin bilinmeyen bilinmeyenler karşısında kontrolü kaybetmiş görüntüsü vermesinin, halk arasında aşı olmak konusunda tereddütte yol açması kadar normal bir şey yok.
Kırklarıma yeni kavuşmuş bir kişi olarak bana Pfizer uygun görüldü. Ancak Türkiye’deki annem Pfizer randevusu için 3 gün beklerken ben haziran başından beri 31 Temmuz’u bekliyorum.
Başbakan geçen gün yine çıktı ve nüfusun belli bir oranı aşı olunca sınırların açılacağını ve yasakların çoğunun kalkacağını söyledi. Nüfusun belli bir oranı derken, lafın gelişi. Kimse için bu oran belli değil. Başbakan da bilmiyor. Şu anda bilmediğimizi bilmediğimiz şeyleri bilince belli olacak.
Avustralya yine de şanslı. 2021’de ülkede COVID-19’dan ölüm meydana gelmedi.
Kafalar karışık ama sınırlar kapalı. Kontrol manyağı kişinin kendini akıntıya bırakması gibi bir durum söz konusu. Bilmediğimiz bilinmeyenleri bilemeyeceğimizi bildiğimiz için biraz rahatlamış durumdayız.
Peki ama kim Bilecik?