TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, TFF seçimlerinden önce, “Başkan seçilirsem, ilk izleyeceğim maç Diyarbakır’da Amedspor maçı olacak” demişti ve sözünü de tuttu.
Şehre maçtan bir gün önce gelen Hacıosmanoğlu, şehrin bütün yetkili mercileriyle, spor kulüplerinin tümünü ziyaret etti. Diyarbakır Valisi Murat Zorluoğlu, geçmiş valilerden farklı olarak, bu süreçte bir tür devlet temsiliyeti olarak, fotoğraftaki yerini aldı. Akşam, Hacıosmanoğlu için organize edilen resepsiyonda, Dem Partili belediye eşbaşkanları da hazır bulundu. Bu tablo sadece sevindirici bir gelişmeye işaret etmiyor; esasen Amedspor’un sportif başarısının da geçtiği yolu gösteriyor.
Amedspor en çok normalleşen koşullarda başarıya daha yakın olur. Sportif enerji çok ciddi bir yumuşama zeminine vesile olabilir. Amedspor ve futbol, normalleşme ve yumuşamanın ilk kilometre taşı rolünü oynayabilir.
Şehir ve taraftar buna hazır, nitekim bir günlük ziyaret ve bu ziyaretin izlerini taşıyan görüntüler Diyarbakır’da memnuniyet yarattı. Dolayısıyla bu konjonktürü diri tutmakta sonsuz yarar var. İstanbulspor maçı 1-0 kazandı ve o şahane golü atan oyuncu, o şahane gole gölge düşürecek çok tahrik edici bir hareket yapmasına rağmen, taraftar bu kışkırtmaya yüz vermedi. Bir bakıma bu görüntü bir samimiyet testiydi ve Amedspor taraftarı bu olgunluk testinden geçti. Maça gelince.
Ersun Yanal’ın saha içi oyun organizasyonu, bütün işaretleriyle “alan kontrolu” üstüne bina edilmiş gibi duruyor. Maçı kaybetmeme amacıyla, rakibe yalnız yakalanmamak ve rakibin arkaya sarkmasını önlemek niyetiyle, oyuncular arası mesafeyi uzun aralıklarla parsellemiş Yanal. Bir teknik direktör, takımının henüz hazır olmadığına inandığı süreçte böylesi sözüm ona sigortalara başvurur. Alan daraltmadan alan kontörlü veya bir başka ifade ile alan hakimiyeti, çok ciddi riskler taşır. Alanı daraltmadan, pozisyon içinde rakipten bir fazla çoğalma şansı hiç olmaz. Rakipten bir fazla çoğalma olmayınca doğal olarak top hakimiyeti rakibe geçer.
İstanbulspor maçının ilk yarısı bu görüntü ve sahnelerle başladı ve milim değişim olmadan sona erdi. Bu manzara için Ersun Yanal’ı suçluyor değilim. Bunun basit bir nedeni var, o neden de sahaya sürülen bütün oyuncuların topla buluşma anında topa nasıl davrandıklarıyla ilgilidir. Karagümrük maçında gördüğümüz tembel ve sert paslar bu maçta da devam etti. Ayak bilekleri esneklik kazanmamış oyuncularla akışkan bir oyun oynamak, kumar oynamaya benziyor. Ve anlaşılan o ki Ersun Yanal, o kumarı oynamayacak kadar tecrübe sahibi olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.
Ama buna rağmen yapılabilir basit organizasyonlar denebilir; söz gelimi Kaleciden başlayan paslar iki kenar oyuncusuna servis yapacak ya da seçenek olacak iki oyuncu o pozisyonlar içine sokulabilir. İki kenarın savunma oyuncuları, servis ya da seçenek olabilecek oyuncu eksikliği yüzünde, her topu uzun ve serseri top olarak kullanmak zorunda kaldı.
Oyuncular üstünden maçı okumamanın hiç kimseye bir faydası olmaz; çünkü giren çıkan ve yedek bekleyen bütün oyuncular henüz ne metal ne de fizik olarak, akışkan bir oyun oynamaya hazır değildir. Aksini iddia edenler Amedsporlu oyuncuların birbirine attığı pasların kalitesine baksınlar.
Hiçbir pas ve yumuşak ne şiddeti iyi ayarlanmış ne de pas atılan oyuncunun doğal tarafına atılmıyor. Bugün için maalesef durum bu ve Ersun Yanal, bu süreci hasarsız atlatmak için elinden geleni yapıyor. Oynamayı düşünmüyor, sadece rakibini kontrol etmeyi odağına almış.
Bence de haklı, eğer bu durumda oynamayı göze alırsa, takım çok daha tahripkâr sonuçlarla yüz yüze kalır ve o takımı 6 haftada toparlamak mümkün olmaz. İpin ucunu kaybetmemek için, defansif alan kontrolu doğru bir seçimdir. Talihsizlik takımın on kişi kalmasıydı. Takım on kişi kalmasaydı, bu maçtan da bir puan çıkarmak mümkün olacaktı.