Ana SayfaHaberlerDünya“From the World Press” köşesinde bugün (24 Şubat 2018)

“From the World Press” köşesinde bugün (24 Şubat 2018)

 

Dünya basınından bugün seçtiklerimizin ikisi, Suriye’deki savaşın zıt boyut ve taraflarını yansıtıyor. BBC’nin 22 Şubat tarihli “Suriye’nin komşularına savaş korkusu sindi” haberinde, İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Abba Arağçi, İsrail’in son hava saldırılarının ardından çok daha büyük bir savaşın bütün bölgeyi kaplayabileceği endişesini dile getiriyor. BBC’den Lyse Doucet’ye verdiği demeçte Arağçi, İran’ın Suriye’de sırf terörizmle mücadele için bulunduğunu öne sürüyor; “biz olmasaydık DAEŞ şimdiye kadar çoktan Şam’da olurdu” diyor; öte yandan, Rusya destekli Suriye hava bombardımanının Doğu Gouta’da yol açtığı insan acılarını da kınıyor; Trump yönetiminin İran üzerindeki yaptırımları kaldırmaya yanaşmamasının ise ülkesini ekonomik bakımdan zora soktuğundan şikâyet ediyor. Arağçi’nin geçen ay İran’da başgösteren protestoları bu sıkıntılara bağlaması özellikle dikkat çekiyor.

 

CNN web sitesindeki, henüz çok taze (24 Şubat’ta güncellendiği belirtilen) bir yoruma ise, ajansın önde gelen yorumcularından Nick Paton Walsh “Batı elinden gelse bile Suriye’deki dehşeti sona erdirmiyor. Çünkü aldırmıyor bile” kabilinden, gerçekten çok düşündürücü bir başlık atmış. Gene Doğu Gouta’daki son bombardıman felâketinden yola çıkan yazı, Rusya ile Esad rejiminin aslında sistematik bir taktik uyguladığına dikkat çekiyor: bir süre ateşkes lâfları etmek; sonra ansızın bir hedefe yoğunlaşmak, kuşatmak, bombalamak, kovalamak; nihayet etrafını çevirdikleri bir bölgeyi herkesin terketmesini istemek. Rejim muhaliflerine 2012’den beri bunu yapıyorlar ve dünya bir türlü uyanmıyor, diyor Paton Jones. Devamla, halkın gidip El Kaide’ye sığınmasına ve Rakka kapılarını IŞİD’e açmasına, bu rejim vahşetinin yol açtığını söylüyor. Birleşmiş Milletler’in suskunluğuna, ABD sözcülerinin ise boş boş konuşmalarına işaret ettikten sonra, “Batı, Gouta üzerindeki bu Rusya destekli jetleri düşürüp uçuşa kapalı bir bölge ilân etmedikçe, elleri kolları bağlı demektir” sonucuna varıyor. İşin aslı, diyor Paton Jones, umurumuzda bile olmadığı. Batı dünyası, bu cehennemden çıkan militanlar ancak kendi şehirlerimizi tehdit etmeye başlarsa harekete geçer. 

 

Bugünkü üçüncü tercihimizin konusu ise bambaşka; New York Üniversitesi’ndeki bir olayla ilgili. Her yıl olduğu gibi, gene Black History Week (Siyahların Tarihi Haftası) kutlanıyor; Amerika’nın sırf beyazlara ait olmadığı hatırlatılıp, köle ticareti, kölelik ve ırkçılık gibi acıların da olduğu bir geçmişe ve mirasına dikkat çekiliyor. Fakat işte tam da Siyahların Tarihi’nin çeşitli etkinliklerle anıldığı bu hafta sırasında, NYU’nun kafeteryalarına hizmet veren yemek firmasının karpuz suyu, pazı ve karalahana gibi (Amerika’nın güney eyaletlerinde çok bol yetiştiği ve tüketildikleri için) “zenci yemeği” klişesiyle özdeşleşmiş ürünler servis etmesi kimsenin gözünden kaçmamış. Siyah öğrenciler imza toplayarak protesto etmiş; üniversite yönetimi özürler dilemiş; firma da ilgili müdürü ve bu işe karışan bütün personelini işten çıkarmış. İşte bu da Batı demokrasisinin bir başka yüzünü oluşturuyor.

 

Türkiye’de de bir gün Rum Tarihi, Kürt Tarihi, Ermeni Tarihi vb haftaları olur mu acaba? Özgürce kutlanır mı? Öğrenci protestoları sırf imza toplamaktan ibaret kalır mı? Üniversite yönetimleri öğrencilerden özür diler, şirketler ırkçı tâciz şüphesi altındaki personelini tereddütsüz atar mı? Kalın sağlıcakla. – Serbestiyet Yayın Kurulu.

 

  

- Advertisment -