Hande Fırat’ın Hürriyet’teki yazısı şöyle:
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken 7 Ekim süreciyle başlayan ve İsrail’in adeta katliama çevirdiği süreçte, iki kez Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile görüşmek için Türkiye’ye gelmek istedi. Ancak her iki talepte de Fidan’ın yoğun diplomasi trafiği nedeniyle takvimler örtüşmemiş ve bir araya gelememişlerdi. En sonunda o görüşme gerçekleşti, yarım saat planlanan görüşme iki buçuk saat sürdü. İki bakan konuyu A’dan Z’ye ele aldı, Hakan Fidan çok açık konuştu.
Baş başa ve heyetler arası yapılan görüşmelerin ayrıntısına geçmeden, ilk ana döneceğiz. Bölge turu çerçevesinde Ankara’ya gelen Blinken’in Dışişleri Bakanlığı’nın girişinde, Fidan ile tokalaşırken öpmek için hamle yapması ancak Hakan Fidan’ın geri çekilmesi gözlerden kaçmadı. O an sosyal medyanın gündemine damga vurdu. Peki Fidan niye geri çekildi?
Blinken’ın aracı Dışişleri Bakanlğı’nın kapısına geldiğinde, her konuk bakana yapıldığı gibi Hakan Fidan aşağıya inerek, bakanlığın kapısının önüne çıktı. Ancak Blinken arabadan inmedi, telefonla konuşmakta olan Blinken arabadan çıkmayınca; Fidan da geriye dönerek içeri girdi. Diplomatik nezaketsizlik gösteren Blinken’ı içeride karşılayan Fidan, ABD Dışişleri Bakanı’nın öpme hamlesini de geri çevirdi.
Yarım saat planlanan görüşme iki buçuk saat sürdü. Önce baş başa, sonra heyetler arasında konuştular. Gündemin en sıcak başlığı Ortadoğu’daki savaş, İsrail’in katliamıydı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, açık konuştu ve net ifadelerde ABD’nin dünya kamuoyu ve bölgedeki imajının geldiği nokta konusunda bir anlamda uyarılarda bulundu. Edindiğim bilgiler çerçevesinde hem baş başa görüşmede, hem de heyetler arasında yapılan görüşmelerde Blinken ve ABD’ye verilen mesajları şöyle özetleyebiliriz:
– Fidan ve Türk heyeti, Gazze’de yaşananları, sivil ve çocuk ölümlerini, altyapının İsrail tarafından yok edildiğini, İsrail’in bir anlamda insanlık suçu işlediğini açık açık anlattı.
– Başta bölge halkları olmak üzere, Paris’ten Londra’ya, Washington’a tüm dünya halklarının gördükleri katliam karşısında ayağa kalktığı hatırlatılarak, “Tüm dünya ayakta, ABD hem bölgede hem de tüm dünyada kendi imajına zarar veriyor. Bölge infial halinde. Herkesi zora sokuyorsunuz. Kendi imajınızı da zora sokuyorsunuz çünkü İsrail’in işlediği suçların hamisi olarak görülüyorsunuz” mesajı verildi.
Burada görüşmenin mesajları konusuna bir ara verip, “ABD durumun farkında mı?” sorusuna geçmek istiyorum. Gözlemler farkında olduğu yönünde. Aslında çocuk ölümlerini izlemekle yetinen tüm yönetimlere rağmen, dünya halklarının sokaklara dökülmesinin ardından ABD “Pause” yani bir ara verilmesi söylemini, “insani yardımların artması” vurgusunu, “ABD iki devletli çözümden yana” sözünü, “Sivil ölümlerin önüne geçilmeli” açıklamasını geliştirdi. Diğer taraftan, Ankara’ya “İsrail’in yaşadıklarını da anlamak lazım” mesajını verseler de, kendilerine yönelik tepkinin farkında olarak, süngülerini indirdikleri yorumunu yapmak yanlış olmayacaktır.
Yeniden Ankara’da yapılan görüşmelerin ana maddelerine geçecek olursak:
– Ankara acil ateşkes istedi.
– Ateşkes kelimesini telaffuz etmekten şimdilik çekinen ABD ise “Pause” yani durma ifadesini kullandı. ABD’nin amacı, sırayla şöyle anlatıldı:
– Pause yani durmanın sağlanması,
– Rehinelerin bırakılması,
– Rehinelerin Gazze’den çıkışının sağlanması,
– Bunun üzerine de yeni bir süreç oluşturulması.
– ABD sivil ölümlerin önüne geçilmesi, insani yardımların artırılması için de çalışmalara hız vereceğini söyledi.
– Blinken ve ABD heyeti, Gazze’nin boşaltılması gibi bir planları olmadığını da ifade ettiler; “Herkes yerinde kalacak” mesajı ile.
Görüşmelerde Blinken ve ABD tarafı, hedeflerinin iki devletli çözüm olduğunun altını çizdi; “Tarafları bu noktaya getirmeye çalışacağız” mesajı verdiler. Hakan Fidan ve Türk heyeti de 1967 sınırları çerçevesinde iki devletli çözümün şart olduğunu belirterek, Türkiye’nin bu çözüm için gündeme getirdiği garantörlük formülünü anlattı. Görüşmenin sonunda Blinken’in Fidan’a, “Sürekli temas halinde kalalım” dediğini de aktaralım.”