Ana SayfaHaberlerİstanbul Sözleşmesi’nin feshiyle sanki 6284 de iptal edilmiş algısı tehlikeli

İstanbul Sözleşmesi’nin feshiyle sanki 6284 de iptal edilmiş algısı tehlikeli

KADEM Başkan Yardımcısı Sümeyye Erdoğan Bayraktar, İstanbul Sözleşmesi’nin feshinden sonra ilk kez konuştu: “İstanbul Sözleşmesi’nin feshini sanki kadına şiddetle mücadeleyi düzenleyen 6284 sayılı Kanun da iptal edilmiş gibi anlayan, böyle düşünmeye yatkın bir kesim var. Bu çok tehlikeli sonuçlar doğurur.” Bayraktar’a göre hem eski hem de yeni Aile Bakanları’nın KADEM’li olması“tevafuk”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızı olan, Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) Başkan Yardımcısı Sümeyye Erdoğan Bayraktar, Yeni Şafak gazetesinden Ayşe Olgun’a konuştu.

İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı ve KADEM kökenli Aile Bakanları üzerine dikkat çekici açıklamalar yaptı.

Röportajdan bir bölüm şöyle:

İstanbul Sözleşmesi’nden çekildik. Bu kararı bekliyor muydunuz? Bundan sonra kadın hakları konusunda nasıl bir yol izleyeceksiniz?

İstanbul Sözleşmesi de dahil, aile içi şiddetle mücadeleye ilişkin mevzuatın tamamı önemli birer enstrüman. Kaldı ki İstanbul Sözleşmesi nihayetinde bir çerçeve sözleşmeydi. O sözleşmedeki şiddetle mücadele perspektifini gözeten ve daha önemlisi kendi toplumsal tecrübemizden faydalanarak oluşturduğumuz bir iç hukuk var. İç hukukumuzdaki ilgili yasa ve tüm düzenlemelerle birlikte, kadına karşı şiddetle mücadelenin güçlendirilerek sürdürüleceğine inanıyoruz. Bizim de çalışmalarımız bu minvalde devam edecektir.

Fakat şu noktada çok dikkatli olmamız gerekiyor; İstanbul Sözleşmesi’nin feshini sanki kadına şiddetle mücadeleyi düzenleyen 6284 sayılı Kanun da iptal edilmiş gibi anlayan, böyle düşünmeye yatkın bir kesim var. Özellikle sahada şiddetle mücadelenin uygulayıcılarında böyle bir algının görülmesi çok tehlikeli sonuçlar doğurur. 6284 sayılı Kanun’un uygulamasında hiçbir aksaklık olmaması için kamu görevlileri ve STK’lar özel bir duyarlılık göstermeliler. Biz de bu noktada elimizden geleni yapacağız.

Kadın hakları ise tabii daha kapsamlı bir konu. Kadın haklarının tesisi için İstanbul Sözleşmesi’nden önce de mücadele veriliyordu, sonrasında da belki daha güçlü bir şekilde verilmeye devam edilecek. Bu noktada, kadın hakları tartışmasının sağlıklı bir zemine çekilmesi için çaba göstereceğiz. Ne baskıcı ve kısıtlayıcı önyargıların ne de LGBT lobisinin uluslararası ölçekteki propagandasının, kadın hakları mücadelesine zarar vermesine razı olabiliriz. Kadın hakkı denince bunun sadece Batılı ve seküler bir tanımlaması olmadığını; temelde büyük bir ortak payda olmakla birlikte, her kesimin, her toplumun bu hakları kendi inancı ve toplumsal gerçekliklerine göre tanımladığını göstermek mühim.

Macintosh HD:Users:yildirayogur:Desktop:resized_11e92-c2bc6909ailefoto.jpg
Sümeyye Erdoğan, röportajda toplantıları uzadığında eşi Selçuk Bayraktar’ın kızlarını işyerine götürdüğünü anlattı

Dernek olarak kadının toplum ve ailedeki yerini güçlendirmeye çalışırken yürüttüğünüz çalışmalarda, toplumun hangi kesiminden daha çok destek görüyorsunuz? Bu çalışmalara kimler karşı çıkıyor? Özellikle muhafazakâr camiadan bir kesim neden size tepkili?

Bizi objektif bir gözle takip edip derdimizin, tüm kadınların haklarına ulaşması olduğunu gören her kesimden, siyasi, dinî, sosyal gruptan destekçilerimiz var. Tabii benim ve yönetimimizdeki bazı arkadaşlarımızın siyasi kimliği açıkça bilindiği için doğal olarak AK Parti tabanından da ciddi bir destek görüyoruz. Bu destekleri çok önemsiyoruz. Çalışmalarımıza karşı çıkanların büyük kısmının motivasyonu, siyasi ve/veya ideolojik. Geri kalanların karşıtlığı ise geleneğin birtakım yanlış uygulamalarından kaynaklanıyor. Bu yanlış uygulamaların –sanılanın aksine- dinle pek ilgisi de yok. Örnek olarak; erkeklerin ev ve aile işlerine destek olmasının aşağılanması, dul kadınların tekrar evlenmesinin onaylanmaması, zina/aldatma kadınlar için “öldürülme sebebi” iken, erkeklere adeta hak görülmesi gibi durumlarda kendini gösteren sorunlu zihniyet, sadece dindarlar arasında değil, diğer kesimlerde de fazlasıyla yaygın. Sayın Cumhurbaşkanımız yıllar önce Refah Partisi’nde Kadın Kolları’nı kurma fikrini ortaya attığında onu kıyasıya eleştiren zihniyet, bugün bizim, kadının kamusal varoluşunu savunmamıza da aynı şekilde itiraz ediyor.

Macintosh HD:Users:yildirayogur:Desktop:slider-1.jpg
Eski Aile Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk gibi yeni Aile Bakanı Derya Yanık da KADEM’li.

İki dönemdir KADEM’den isimleri görüyoruz Aile Bakanlığı koltuğunda. Bu konuda çeşitli yorumlar da yapılıyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Son iki dönemin üst üste gelmesi tabii ki bir tevafuktan ibaret. Şunun altını çizmek isterim, her iki bakanımızın da tercih edilme nedeni, onların KADEM’le ilişkileri değil, kişisel yetkinlik ve donanımlarıdır. Zaten yetkinlikleri dolayısıyla KADEM’de bulundular. Bu da KADEM’in potansiyelini ve liyakatini gösteren bir durum.

Çok açık konuşacağım, bana sorarsanız, ben KADEM’in hiçbir siyasi tartışma içine girmesini istemem. Ama nihayetinde alanımız kadın hakları, siyasetin bir konusu. Beraber çalıştığımız arkadaşlarımızın pek çoğu da siyaseten duyarlı ve aktif insanlar. Dolayısıyla nasıl ki akademide, özel sektörde, sendikalarda yer edinmiş kişilerin sıklıkla siyasette görev aldığını görüyorsak, sivil toplum kuruluşları ile siyaset arasında da insan kaynağı ve tecrübesi anlamında bir geçişkenlik olması çok doğal.

Röportajın tamamını okumak için

https://www.yenisafak.com/hayat/sumeyye-erdogan-yeni-safaka-konustu-genetik-kodlarimizda-kadina-saygi-var-3620213

- Advertisment -