Ana SayfaHaberlerİyi Parti, zeytinliklerin ‘maden sahası’ olmaması için Danıştay'a başvurdu

İyi Parti, zeytinliklerin ‘maden sahası’ olmaması için Danıştay’a başvurdu

İyi Parti, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlı tarafından ‘enerji ihtiyacını’ karşılamak amacıyla çıkarılan zeytinliklerin maden sahası olmasının önünü açan genelgenin iptali için DANIŞTAY’a başvurdu. İyi Parti verdiği dilekçede çıkarılan genelgenin anayasaya ve kanuna aykırı olduğuna vurgu yaparak yürütmenin durdurulmasını istedi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından hazırlanan genelgede 1 Mart’ ta resmi gazetede yayınlanan genelgede sonradan ‘ıslah edilmesi’ karşılığında zeytinlik alanlarında madencilik alanı olarak kullanılması, muhalefet ve halk tarafından büyük tepki gördü. Yönetmenliğin uygulanması durumunda telafisi mümkün olmayan zararların oluşacağını dilekçelerinde belirten  İyi Parti, genelgenin kanuna ve anayasaya aykırı olduğu vurgusunun yapıldığı dilekçeyle DANIŞTAY’a başvuru yaparak yürütmenin durdurulmasını istedi.

İyi Parti’nin yürütmenin durdurulması talebiyle DANIŞTAY’a verdiği dilekçe:

DANIŞTAY BAŞKANLIĞINA;

KONU: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca 01/03/2022 tarih ve 31675 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin İPTALİ ve YÜRÜTMENİN DURDURULMASI talebidir.

OLAYLARIN GELİŞİMİ

1- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca 01/03/2022 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile 21/09/2017 tarihli ve 30187 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Maden Yönetmeliği’nin 115 inci maddesine aşağıdaki hükmü ihtiva eden ek dördüncü fıkra ilave edilmiştir:

“(4) Ülkenin elektrik ihtiyacını karşılamak üzere yürütülen madencilik faaliyetlerinin tapuda zeytinlik olarak kayıtlı olan alanlara denk gelmesi ve faaliyetlerin başka alanlarda yürütülmesinin mümkün olmaması durumunda madencilik faaliyeti yürütecek kişinin faaliyetlerin bitiminde sahayı rehabilite ederek eski hale getireceğini taahhüt etmesi şartıyla Genel Müdürlük tarafından belirlenen çalışma takvimi içerisinde zeytin sahasının madencilik faaliyeti yürütülecek kısmının taşınmasına, sahada madencilik faaliyetleri yürütülmesine ve bu faaliyetlere ilişkin geçici tesisler inşa edilmesine kamu yararı dikkate alınarak Bakanlıkça izin verilebilir. Zeytin sahasının taşınmasının mümkün olmadığı durumlarda sahada madencilik faaliyetleri yürütülmesine ve bu faaliyetlere ilişkin geçici tesisler inşa edilmesine kamu yararı dikkate alınarak Bakanlıkça izin verilebilmesi için madencilik faaliyeti yürütecek kişinin madencilik faaliyetleri bitiminde sahayı rehabilite ederek eski hale getireceğini ve Tarım ve Orman Bakanlığınca uygun görülecek alanda dikim normlarına uygun, faaliyet yürütülecek saha ile eşdeğer büyüklükte zeytin bahçesi tesis edeceğini taahhüt etmesi zorunludur. Bu fıkra kapsamında zeytin sahasının taşınmasına ilişkin tüm masraflardan ve zeytin sahasının taşınmasından kaynaklanan tüm taleplerden madencilik faaliyeti yürütmesi yönünde lehine karar verilen kişi sorumludur. Bu fıkra kapsamında zeytin sahasının taşınmasına ilişkin usul ve esaslar Tarım ve Orman Bakanlığının uygun görüşü alınarak Bakanlıkça, zeytin bahçesi tesis edilmesine ilişkin usul ve esaslar Tarım ve Orman Bakanlığınca belirlenir.”

MENFAAT İHLALİNE İLİŞKİN TESPİTLER

2- Danıştay’ın yerleşik içtihatları uyarınca, çevre, tarihi ve kültürel değerlerin korunması, ve imar uygulamaları sorunları gibi kamu yararını ve düzenini yakından ilgilendiren konularda menfaat ilişkisi kavramı geniş yorumlanmaktadır. Danıştay 10. Dairesi’nin 28.04.1992 tarihli ve 1990/1672 E., 1990/1672 K. sayılı kararında (EK-1) benzer konudaki bir davada“2872 sayılı Çevre Kanunu 1.maddesinde çevreyi, “bütün vatandaşların ortak varlığı” olarak nitelendirmekte, “çevre koruması” terimini, 2.maddesinin (a) bendinde, ekolojik dengenin korunması, davada, suda, toprakta kirlilik ve bozulmaların önlenmesi ve çevrenin iyileştirilmesi için yapılan çalışmaların bütünü” biçiminde tanımlamakta 3.maddesinin (a) bendinde “Çevre korunması ve çevre kirliliğinin önlenmesinin) gerçek ve tüzel kişilerle vatandaşların görevi olduğu hükme bağlanmakta ve 30.maddesinde “Çevreyi kirleten veya bozan bir faaliyetten zarar gören veya haberdar olan gerçek ve tüzel kişiler(in), idari makamlara başvurarak bu faaliyetin durdurulmasını isteyebilecekleri kuralı yer almaktadır. Bu kurallar, milletvekili sıfatıyla değil, bir vatandaş olarak davacının bu davada ehliyetli olduğunu ve kendi adına dava açabileceğini gösterdiğinden, davalı idarenin ehliyet konusundaki usuli itirazları oybirliğiyle kabul edilmeyerek dosya incelendi” şeklinde çevre koruması ve çevre kirliliğinin önlenmesinin tüm gerçek ve tüzel kişilerle vatandaşların görevi olduğu belirtilmiştir. Müvekkil Prof. Dr. Metin ERGUN 27 inci Dönem Muğla Milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görev yapmakta olup; TBMM Çevre Komisyonu üyesidir. Tarafımızca iptali talep edilen yönetmelik ile kamuoyunun büyük çoğunluğunu ilgilendiren zeytinlik alanlarda düzenleme yapılmaktadır. Somut olayda, Müvekkilin seçim bölgesi olan Muğla ilinde dava konusu idari işlemin kapsamında olan zeytinlik alanların yoğunluğu, Müvekkilin TBMM bünyesinde bir ihtisas komisyonu olan Çevre Komisyonunda üye olarak görev yapması, tüm toplumu ilgilendiren konularda menfaat ihlali kavramının Danıştay ve idare mahkemeleri tarafından geniş yorumlanması ve hemşehri hukukunun dahi menfaat koşulunun varlığı bakımından yeterli kabul edildiği hususları birlikte değerlendirildiğinde sübjektif dava açma ehliyetinin mevcut olduğu anlaşılmaktadır.

3- Aşağıda ayrıntıları ile açıklayacağımız nedenlerle 01/03/2022 tarihli ve 31675 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yetki, şekil, sebep, konu ve amaç bakımından hukuka aykırıdır ve iptali gerekmektedir.

HUKUKA AYKIRILIK NEDENLERİ

4- İdarenin düzenleyici işlem icra etme yetkisinin kanun hükümlerini kısıtlayacak şekilde kullanılamayacağı normlar hiyerarşisinin ve dolayısıyla idare hukukunun başat ilkelerindendir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 124 üncü maddesi aşağıdaki şekildedir:

“Yönetmelikler

Madde 124 – Cumhurbaşkanı, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler.

Hangi yönetmeliklerin Resmî Gazetede yayımlanacağı kanunda belirtilir.”

Bu hüküm vasıtası ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasası da yönetmeliklerin Türk hukuk sistemi içerisindeki yerini, normlar hiyerarşisi ile de uyumlu bir şekilde, tanzim etmiştir. Bu kapsamda, yönetmeliklerin normlar hiyerarşisinin en alt basamağında yer aldığına, kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere çıkarıldıklarına ve bunlara aykırı hüküm içeremeyeceklerine ilişkin kabul aşikârdır .

5- Ek olarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 45 inci maddesinin birinci fıkrası “Tarım, hayvancılık ve bu üretim dallarında çalışanların korunması” hususuna ilişkin hükümler içermektedir ve aşağıdaki şekildedir:

“Madde 45 –Devlet, tarım arazileri ile çayır ve mer’aların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek, tarımsal üretim planlaması ilkelerine uygun olarak bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak maksadıyla, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçlerinin ve diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırır” hükmü yer almaktadır.”

Görüldüğü üzere, bahse konu hüküm ile tarım arazileri ile çayır ve mer’aların amaç dışı kullanılmasının önlenmesi hususu anayasal güvence kapsamına dâhil edilmiştir.

6- Anayasa’nın 90 ıncı maddesi çerçevesinde, 01/12/2009 tarihli ve 5929 sayılı Kanunla, ve 20/02/2010 tarihli, 27499 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşması”nın 1 inci maddesinde; bahse konu sözleşmenin esas amacının, dünya çapında zeytin üreticiliğinin entegre ve sürdürülebilir bir şekilde geliştirilmesi amacıyla uluslararası işbirliğini kuvvetlendirmek, ürün kalitesinin iyileşmesini sağlamak ve bu hususun önemine dikkati çekmek için gösterilen çabaları ve girişimleri ilerletmek, özellikle çevrenin korunması ve muhafazasının sağlanması gayesiyle zeytincilik ve çevre arasındaki etkileşimi iyileştirmek için gösterilen çabalar ve atılan adımları ilerletmek, zeytin ağaçlarının genetik kökenlerinin muhafaza edilmesi için gerekli her türlü önlemi almak olduğu belirtilmiştir.

7- 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı Ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun’un 3 üncü maddesinin üçüncü fıkrası, mevzuata uygun olarak tespit edilip haritalandırılan zeytin yetiştirmeye elverişli alanların hiçbir şekilde veriliş amacı dışında kullanılamayacağını, bu taşınmazların miras dâhil hiçbir şekilde bölünemeyeceğini, veriliş tarihindeki yüzölçümünün hiçbir şekilde küçültülemeyeceğini hüküm altına almaktadır.

8- Bu hususa ek olarak 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı Ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun’un 17 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki hususu düzenlemektedir:

“Madde 17 – Devlet; zeytinciliğin ıslahı, yeni zeytin dikim alanlarının tespiti, zeytin dikim ve yetiştirilmesinin teşviki ile verimin artırılması, hastalık ve zararlılarla mücadele ile ürün elde etmekte masrafları azaltıcı araç ve gereçlerin imal ve ithalinde gerekli kolaylıkları sağlar.”

Hükmün lafzı ve özü itibariyle anlaşılacağı üzere, yasa koyucu, 2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşması’nın gereklerini de göz önünde bulundurarak, zeytinciliğin teşviki, dikim alanlarının tespiti, verimliliğin arttırılması ve daha az maliyetli bir üretim mekanizmasının tesisi hususlarında idarenin görevlerini ve yükümlülüklerini zeytinliklerin korunmasını esas alan bir eğilim ile sıralamıştır. Ne var ki, iptale konu yönetmelik ile zeytincilik faaliyeti yürütülen alanların münhasıran amacı dışında ve özel hukuk tüzel kişilerine kar sağlayacak şekilde tahrip edilmesinin yolu açılmıştır. Bu hususun hem ulusal hem de uluslararası mevzuatta zeytinlik alanların korunmasına yönelik öngörülen gerekleri ihlal ettiği ortadadır.

9- 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun’un 20 nci maddesi de benzer şekilde yasa koyucunun zeytinlik alanların korunması hususundaki hassasiyetini bir kez daha ortaya koyacak şekilde düzenlenmiştir:

“Madde 20 – Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal sanayi işletmeleri yapımı ve işletilmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığının iznine bağlıdır.

Zeytincilik sahaları daraltılamaz. Ancak, belediye sınırları içinde bulunan zeytinlik sahalarının imar hudutları kapsamı içine alınması hâlinde altyapı ve sosyal tesisler dahil toplam yapılaşma, zeytinlik alanının % 10’unu geçemez. Bu sahalardaki zeytin ağaçlarının sökülmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığının fenni gerekçeye dayalı iznine tabidir. Bu iznin verilmesinde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı araştırma enstitülerinin ve mahallinde varsa ziraat odasının uygun görüşü alınır. Bu hâlde dahi kesin zaruret görülmeyen zeytin ağacı kesilemez ve sökülemez. İzinsiz kesenler veya sökenlere ağaç başına altmış Türk Lirası idarî para cezası verilir.”

Bahse konu 20 nci madde hükmü somut olayda iptali istenen Yönetmelik’in hukuka aykırılığını açıkça ortaya koymaktadır. Görüldüğü üzere, yasa koyucu, zeytinlik sahaları da dâhil olmak üzere ve üç kilometre yakınına kadar zeytinliklerin gelişimini olumsuz yönde etkileyecek kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran hiçbir tesisin inşa edilemeyeceğini hüküm altına almıştır. Çok açıktır ki bu hüküm, emredici nitelikte bir hükümdür ve idareye herhangi bir takdir yetkisi tanımamaktadır. Yine aynı şekilde hükmün ikinci fıkrası altyapı ve sosyal tesislerin inşasının dahi zeytinlik alanlarının yüzde 10’unu geçemeyeceğini hüküm altına almıştır. Bu kapsamda, 3573 sayılı Kanun’un 20 inci maddesinde kaleme alınan amir hükümler, altyapı ve sosyal tesis inşasını dahi kısıtlamakta ve kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran herhangi bir tesisin hiçbir koşulda inşa edilemeyeceğini öngörürken, iptali talep edilen Yönetmelik uhdesinde inşası düzenlenen maden tesislerinin zeytinlik alanları içerisinde inşa edilemeyeceği hususu aşikârdır. Bu durum bir hukuki yorum yöntemi olan evleviyet ilkesi gereğidir.

10- Danıştay Başkanlığı İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 20/6/2013 tarihli 2013/157 E., 2013/157 K. kararı (EK-2), zeytinliklerin korunmasına ilişkin ulusal ve uluslararası mevzuatın birlikte değerlendirilmesi gerekliliğine işaret etmekte, zeytinliklerin amaç dışı kullanılması ve tahribinin önlenmesi hususlarında kamu idarelerinin sorumlu olduğunu belirtmektedir. Ek olarak kararda, bu alanların kullanımına ilişkin şartların münhasıran Kanun ile saptanması gerektiği, 3573 sayılı Kanun’un 20 inci maddesi uyarınca zeytinlik alanların amacı dışında kullanılamayacağı ve üretimi etkileyecek şekilde tesis inşa edilemeyeceğini açıkça belirtilmiştir. Bu kapsamda Danıştay içtihadının da iptale konu Yönetmelik’in hukuka aykırılığını teyit eder nitelikte olduğunu belirtmek gerekmektedir.

YÜRÜTMEYİ DURDURMA TALEBİNE İLİŞKİN BEYANLAR

11- 2547 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun (İYUK) 27 nci maddesinin 2 nci fıkrası hükmü, Danıştay veya idari mahkemeler, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda, davalı idarenin savunması alındıktan veya savunma süresi geçtikten sonra gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebileceği hususu hüküm altına alınmıştır.

12- Tarım Ve Köyişleri Bakanlığınca 05/04/2007 tarihli ve 26484 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Ulusal Zeytin Ve Zeytinyağı Konseyi Kuruluş Ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmelik ile teşekkül eden Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) verimliliklerine ilişkin olarak yapmış olduğu açıklamada zeytin ağaçlarının ekimini izleyen 5-6 yıl içinde, meyve verecek duruma geldiğini, tam anlamıyla verimli hale gelmelerinin 20 yılı bulacağını, 35 ve 150 yıl arası sürecin ağacın olgunluk ve tam verim dönemi olduğunu belirtmiştir . İptali talep edilen Yönetmelik’te geçen “Zeytin sahasının taşınmasının mümkün olmadığı durumlarda sahada madencilik faaliyetleri yürütülmesine ve bu faaliyetlere ilişkin geçici tesisler inşa edilmesine kamu yararı dikkate alınarak Bakanlıkça izin verilebilmesi için madencilik faaliyeti yürütecek kişinin madencilik faaliyetleri bitiminde sahayı rehabilite ederek eski hale getireceğini ve Tarım ve Orman Bakanlığınca uygun görülecek alanda dikim normlarına uygun, faaliyet yürütülecek saha ile eşdeğer büyüklükte zeytin bahçesi tesis edeceğini taahhüt etmesi zorunludur” hükmünün uygulanması halinde zeytin ağaçlarının verimliliğinin ortadan kalkacağı aşikârdır. Yeni ekim yapılan zeytinliklerin meyve verecek duruma gelmesi 5-6 yıllık bir süreç alacak ve verimli hale gelmeleri ise 20 yıl gibi uzun bir zaman alacak gerçekleşecektir. Bu kapsamda Yönetmelik ile öngörülen maden inşası faaliyetlerinin telafisi imkânsız sonuçlar doğuracağı aşikârdır.

13- Yukarıda belirtildiği üzere, İYUK md. 27’de belirtilen “hukuka açık aykırılık” ve “telafisi güç/imkânsız zarar” koşulları somut olayda mevcuttur. Dava konusu işlemin yürütülmesi halinde kamusal yarar ihlal edilmiş olacak, kamu vicdanı zedelenecek ve 27 inci Dönem Muğla Milletvekili Metin ERGUN açısından telafisi mümkün olmayan zararların doğma ihtimali vaki olacaktır. Tüm bu hususlar dikkate alınarak dava konusu işlemlerin İdari Yargılama Usulü Kanununun 27 inci maddesi gereğince Davalı Kurum’un savunması alınıncaya kadar yürütmenin durdurulması zaruret arz etmektedir. İdarenin savunmasının alınmasına gerek duyulması halinde ise savunma süresinin azami on beş gün olarak belirlenmesini talep etmekteyiz.

HUKUKİ NEDENLER: Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, 3573 sayılı Kanun   Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun, 2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu ve sair ilgili mevzuat.

HUKUKİ DELİLLER: Danıştay Başkanlığı İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 20/6/2013 tarihli 2013/157 E., 2013/157 K. sayılı kararı, Danıştay 10. Dairesi’nin 28.04.1992 tarihli ve 1990/1672 E., 1990/1672 K. sayılı kararı ve sair Danıştay içtihatları.

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıklamaya çalıştığımız nedenlerle, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca 01/03/2022 tarih ve 31675 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’in, kanunla düzenlenmesi gereken alanları hukuka ve normlar hiyerarşisine aykırılık teşkil edecek şekilde düzenlemesi ve 3573 sayılı Kanun’un amir hükümlerine aykırılık teşkil etmesi sebebiyle, ilgili Yönetmelik’in öncelikle yürütmesinin durdurulmasını ve sonrasında iptali yönünde karar verilerek yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasını vekaleten saygılarımızla arz ve talep ederiz. 03/03/2022

- Advertisment -