Erken seçim kararı alınmadıkça 2023 yılında yapılması planlanan seçimler, Türkiye’de en çok konuşulan konuların başında yer alıyor. Muhalefet kanadının Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı, ittifakların nasıl şekilleneceği her akşam tartışma programlarında irdeleniyor. Seçim gündeminin bir diğer konu başlığı da seçmen davranışı olarak karşımıza çıkıyor. Çeşitli seçmen grupları üzerinden senaryolar, oy geçişkenliği hakkında yorumlar yapılıyor. Özellikle hangi partiye yöneldikleri konusunda araştırmacılar mutabık olmasa da kentli muhafazakârlar, gençler, Kürtler gibi seçmen gruplarının önümüzdeki genel seçimlerde belirleyici olacağı çoğu yorumcu ve araştırmacı tarafından kabul ediliyor.
Bu tartışmalar yapılırken kamusal tartışma ekseninde özellikle büyük kentlerde yaşayan muhafazakâr ailelerin üniversite düzeyinde eğitim alan çocuklarından oluşan bir genç seçmen kitlesinin göz ardı edildiğini, bu genç seçmenler üzerinde yeterince konuşulmadığını fark ettim.
Bu beni çok şaşırttı, çünkü üniversite ve lise hayatım boyunca özellikle gözlemlediğim, bizzat tanık olduğum en büyük siyasi dönüşümler bu seçmen grubunda yaşanıyordu. Muhafazakâr, dindar, mütedeyyin ailelerde yetişen gençler, özellikle büyük kentlerde bulunan üniversitelerdeki eğitim süreçlerinde çok farklı hikayeler, kimliklerle karşılaşıyor, belki aynı ortamda bulunmayacakları insanlarla çok yakın dostluklar kuruyor ve bu karşılıklı bir dönüşüme sebep oluyordu. Seküler bir genç ile muhafazakâr bir gencin dostluğu, iki taraf için de önyargı kırıcı ve empati duygusunu pekiştiren bir unsur olarak ortaya çıkıyordu.
Muhafazakâr ailelerin üniversitede okuyan genç çocuklarından süreç içerisinde farklı sebeplerden dolayı giderek AK Parti’den uzaklaşanlar, yaşadıkları bu dönüşümü ailelerine de yansıttı. Her ne kadar, bu durum bazen aile içindeki tartışmaların, çatışmaların artmasına sebep olsa da özellikle AK Parti seçmeni olan ailesini bir daha oy vermemesi yönünde ikna eden, “Bak şu konuşmayı dinle” diye belki daha önce dinlemeyecekleri siyasetçilerinin konuşmalarını dinlemelerini sağlayan, oy tercihlerini hızlıca olmasa bile zaman içerisinde etkileyen ve yaşadıkları dönüşüme ailelerini, sosyal çevrelerini de dahil eden bir sürü gencin hikayesine bizzat tanık oldum.
Bu genç seçmen grubunun içinde AK Parti’yi destekleyenler de mevcut. Bu konuda yapılmış net bir araştırmaya şahit olmadığım için bir rakam verme şansım yok, fakat bu seçmen grubu AK Parti için de çok kritik. Özellikle mevcut siyasal iletişim dilini yenilemek, kampanyalardaki yaratıcılığı ve düşen enerjiyi arttırmak için AK Parti’nin de bu seçmen grubuna ulaşmak istediği, hatta mobilize etmek istediği de aşikar bir durum.
Hayatımı genellikle siyah-beyaz ayrımının baskın olmadığı, farklı kimliklerin ortaklaşa bir hayat kurma gayesi olan gri bölgelerde, arafta geçirmeyi tercih eden biri olarak, bu seçmen grubu hakkında yazacak, söyleyecek çok şeyim var. Özellikle bu seçmen grubunun, farklı mahallerdeki yaşam tecrübesi, farklı kimliklerle olan bağ çeşitliliği nedeniyle ne kadar dönüştürücü, empatiye açık, argümanları farklı kesimlere farklı bir dille anlatabilecek, partileri daha önce hiç karşılaşmadıkları kesimlerle bir araya getirebilecek gençler olduğu hususunda saatlerce konuşabilir, sayfalarca yazabilirim, fakat bu yazıda kendi şahsi görüşlerimi kısa tutmak ve bahsettiğim genç seçmen grubuna sözü bırakmak, onların fikirlerini doğrudan aktarmak istiyorum, zira bu gençlerin sesini duymak çok zor. Her kesimin keskin kalemlerinin, öfkeli mahalle bekçilerinin tepkisini çeken bu gençler özellikle fikirlerini bir kavga ortamı olan Twitter gibi sosyal mecralarda açıklamaktan çekiniyor. Kendilerine yöneltilen çelişki suçlamalarına, her konudaki siyah-beyaz dayatmasına, ara tonlara izin vermeyen öfke nöbetlerine tepkililer ve özellikle kendilerine organize bir şekilde saldıranların örgütlülüğü ile karşılaştırıldığı zaman bu tepkilere karşı koyabilecek kadar bir örgütlü yapıları yok. Bu nedenle bu yazıdaki amacım, bahsettiğim gençlerin fikirlerini aktarmak, bu seçmen grubunun somutlaşması için onların kelimeleriyle size çeşitli portreler sunmak. Belki de böylece özellikle bu seçmen grubuna ulaşma konusunda özel bir çaba içerisinde olmayan partiler, araştırmacılar için de daha somut bir tablo ortaya çıkar, bu seçmen grubu daha çok konuşulmaya, değerlendirilmeye başlar.
Siyasi Tercihler
M.B. ve A.Ş. 22 yaşında. İkisi de İstanbul’da farklı üniversitelerde eğitim görüyor. AK Partili bir ailede yetişen ve kendilerini muhafazakâr, dindar olarak tanımlayan iki genç kadın, bir sonraki seçimde çeşitli eleştirileri olmakla birlikte ideolojik olarak kendilerine yakın olan AK Parti’ye oy vereceklerini belirtiyor. M.B., Erdoğan’ın vesayet odaklarına karşı güçlü ve alternatifi olmayan bir lider olduğunu da vurguluyor. A. Ş., AK Parti’nin işsizlik, eğitim gibi konularda somut çözümler üretmesi gerektiğini belirtiyor ve ekliyor: “Bence AK Parti artık 28 Şubat tarzı eski söylemleri bırakmalı. Çünkü gençler bu konuyu iyice kavradı ve artık ikna için yeterli değil.”. M.B. ise iktidarın seküler kesimin hayat tarzına müdahale eden hamlelerine tepkili ve AK Parti’nin temel hak ve özgürlükler konusunda daha özgürlükçü olması gerektiğini belirtiyor. AK Parti’nin bu konudaki otokrat tavrının olası bir iktidar değişikliğinde, mütedeyyin kesimlerin kazanılmış haklarını kısıtlamayı amaçlayan bir anlayışı teşvik edebileceği konusunda derin bir endişe taşıyor. A.Ş. ve M.B., özellikle yıllar içinde CHP’deki dönüşümün farkında olduklarını ve bunu olumlu karşıladıklarını belirtiyor. A.Ş. özellikle CHP’li gençlerin mütedeyyin kesimlere karşı daha ılımlı olduklarını belirtirken, daha tecrübeli siyasetçilerdeki dönüşümünü samimi bulmuyor, bu söylemin “parti bulamayan muhafazakâr seçmenden oy almak için” yapıldığını belirtiyor. İki isim de eskiden üst düzey konumlarda AK Parti’de siyaset yapan isimlerin kurduğu DEVA ve Gelecek Partisi’nin siyasi konumlarını, söylemlerini tam olarak anlamadıklarını, bu söylemlerin kendi nezdinde soyut olduğunu belirtiyor. HDP ile ittifak halinde olmayı değerlendiren herhangi bir partiye kesinlikle oy vermeyeceklerini, Saadet’in de sadece Erdoğan karşıtlığı sergilediği gerekçesiyle dikkatlerini çekmediğini de vurguluyorlar.
22 yaşındaki E.Ç. ise zaman içerisinde ekonomi yönetimi, iletişim dili nedeniyle AK Parti’den uzaklaştığını, fakat oyunun Cumhur İttifakı içerisinde kalması için bir sonraki seçimde MHP’ye oy vermeyi düşündüğünü belirtiyor. 22 yaşındaki N.T. ise geçmişte AK Parti’ye sempati duymasına karşı, özellikle yerel seçimlerden itibaren CHP’nin söylemi ve aday seçimleri nedeniyle CHP’ye oy vermeyi ciddi bir şekilde düşündüğünü iletiyor.
22 yaşındaki S.K. ise keskin ve cesur politika öneri ve söylemleri nedeniyle TİP ve AB, ekonomi politikaları nedeniyle DEVA Partisi’ne yöneliyor, bu iki partiden birisi lehine oy kullanacağını söylüyor.
23 yaşındaki A.K. ve 21 yaşındaki Y.A. ise yeni kurulan DEVA Partisi’ne oy vereceklerini ve bu partinin kendilerinin temsil ettiğine inandıklarını belirtiyor. 22 yaşındaki E.B. ise, kurulmasına izin verilirse Yeşiller Partisi, izin verilmezse farklı kesimlere ulaşma çabası ve kutuplaştırıcı bir dil kullanmaması nedeniyle DEVA Partisi veya İYİ Parti’ye oy vereceğini söylüyor.
23 yaşındaki Eren, daha önce iki kere AK Parti’ye oy veren, ailesinde parti içinde aktif görev alanların bulunduğu bir hukuk öğrencisi. 31 Mart 2019 İBB başkanlık seçimlerinin YSK tarafından iptal edilmesi nedeniyle bir daha AK Parti’ye oy vermeyeceğini belirtiyor. Yeni kurulan DEVA ve Gelecek partilerini olumlu karşılıyor ve AK Parti’nin hatalı politikalarını eleştirmelerini “sağ siyasete ilerde yöneltilecek eleştirileri hafifletecek ve sağ siyasetçilere olan güveni tekrar tesis edecek” olumlu bir durum olarak değerlendiriyor. Ali Babacan’ın geçmişteki ekonomi yönetimini oldukça başarılı buluyor, geçmiş dönem başarılarının daha sık vurgulanması gerektiğini belirtiyor. Eren, ayrıca CHP ve İYİ Parti’nin muhafazakâr seçmene yönelik mesajlarının dikkatini çektiğini belirtiyor: “CHP’nin kendi tabanından tepkiler gelmesine rağmen bu tür çalışmalar yapması tabi ki takdire şayandır. Bunun devam etmesi gerektiğini düşünüyorum. İYİ Parti’nin ise özellikle son zamanlarda AK Parti’nin kalesi diyeceğimiz Karadeniz’de yaptığı ziyaretler ve bölge insanını, şehit ailelerini mecliste kürsüye çıkartmasıyla muhafazakâr toplum nezdinde sempati topladığını düşünüyorum.”
23 yaşındaki D.Y. ise ailesinin AK Partili olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Ben de ailem gibi AK Parti’ye oy vermeyi planlıyordum, ama şimdi HDP’ye yönelik yoğun olumsuz söylemlerden dolayı bir Kürt olarak kapatılmazsa HDP’ye oy verme düşüncesi içerisindeyim. Beni tamamen temsil ediyor mu? Hayır. Aileme bu oy tercihini söyleyecek miyim? Hayır, fakat bu kadar hedefte olmasını kabul edemiyorum.”
21 yaşında Ankara’da üniversite okuyan S.B. ise AK Parti’ye ilk başta oy vermeyi düşündüğünü belirtiyor, fakat sonrasında “üniversitede hazırlık okurken farklı ailelerden gelmiş yakın arkadaş çevremde iktidarın yanlışlarını açıkça dile getirdikçe bir sıkıntı olduğunu gördüm” diyor ve hali hazırda var olan eleştirilerinin etkisinin üniversite eğitimi boyunca arttığını, oy tercihini değiştirdiğini belirtiyor. Muhalefet partilerinin muhafazakâr seçmene yönelik mesajlarını olumlu bulan S.B., bu söylemin genç olmayan muhafazakâr seçmende ne kadar işe yarayacağı konusunda şüpheli. Fakat özellikle İYİ Parti ve CHP’nin genç muhafazakâr seçmen konusunda samimi bir yaklaşım sergilerse şanslarının yüksek olacağını belirtiyor, DEVA ve Gelecek Partisi konusunda ise kesin bir fikri yok, fakat iki partinin de konumunu, duruşunu merak ediyor: “Kim bu arkadaşlar, ne istiyorlar, neyi değiştirecekler, bizi (gençleri) ne kadar düşünüyorlar, bizim sorunlarımızı farkındalar mı, bizim isteklerimizi, korkularımızı görüyorlar mı?”
23 yaşındaki N.Y. ise CHP’nin muhafazakarlara karşı söylemlerini oldukça olumlu buluyor, fakat hala CHP seçmeninin mütedeyyin kesimlere karşı önyargılı olabileceğini, bu önyargılarla karşılaşınca geleceğe dair umudunun sarsıldığını belirtiyor. N.Y., ayrıca DEVA’nın potansiyelinin yüksek olduğunu, sempati duyduğunu, fakat partinin iletişiminin, politikalarını nasıl hayata geçireceğini anlatma sürecinin başarılı olmadığını düşünüyor ve oy verip vermeyeceği konusunda henüz bir karar vermediğini belirtiyor.
Gördüğünüz üzere, fikirleri belirtilen büyük kentlerdeki üniversitelerde eğitim gören muhafazakar gençlerin siyasi partiler ve oy tercihleri konusunda ortak bir duruşu, tercihi yok, fakat hepsi üniversite döneminde farklı kimliklerle yaşadıkları deneyimi değerli ve özel buluyor, farklı hususlarda bir dönüşüm tecrübe ettiklerini belirtiyor.
Üniversite Tecrübesi
S.B. yaşadığı üniversite tecrübesini “Benim gibi muhafazakar aileden gelen ama onların kafasındaki “muhafazakar” kıza uygun olmayan biri nasıl onların önyargılarını yumuşattıysa, oldukça farklı bir aileden yetişmiş gelmiş LGBTİ+ bir arkadaşımın oluşu, Alevi bir dostumun oluşu da benim ufkumu genişletmişti. Birbirimizin mahallesinden habersiz ya da yalnızca bize gösterilenlerle büyümemize rağmen aslında çok da uyumlu bir şekilde bayağı ortak gayelerimizin olduğunu, geleceğimize aynı ortak endişelerle baktığımızı, ülkedeki sorunlara benzer şekilde yaklaştığımızı görmek beni sevindirdi.” cümleleriyle aktarıyor. Eren ise üniversitede yaşadığı en büyük dönüşümün, alkol kullanan insanlarla samimi bir dostluk kurabileceğini görmesi olduğunu belirtiyor ve alkol kullananlara karşı önyargılarının kırıldığını vurguluyor. E.B. de “ortak alanlarımız arttığı için farklı yaşam tarzına sahip insanların yaşadığı problemleri artık daha net gözlemleyebildiğimi düşünüyorum.” diyerek ortak yaşam alanlarının önemini iletiyor.
N.Y. bir imam hatip lisesinde aldığı eğitim sonrasında üniversitede AK Parti seçmeni olmayanlarla karşılaşma sıklığının arttığını ve bunun sonucunda AK Parti’ye dair eleştirileri makul bulmaya başladığını, bu durumun oy tercihini değiştirdiğini belirtiyor.
Y.A., ise pandemi sebebiyle üniversitede çok arkadaş edinemediğini, fakat internet aracılığıyla özellikle alternatif medya organlarının yayınları sebebiyle fikirlerinin değiştiğini ve çoğu konuda daha özgürlükçü bir noktaya geldiğini vurguluyor.
M.B. de üniversitede AK Parti’ye olan sempatisinin değişmediğini, fakat özellikle toplumsal cinsiyet konusunda daha çok düşünmeye başladığını ve aldığı “Feminizm” derslerinin kendisi üzerinde yüksek derecede tesir ettiğini belirtiyor.
AK Parti seçmeni A.Ş. üniversitede yaşadığı en büyük dönüşümün AK Parti’nin hatalarının daha çok farkına varması ve farklı bakış açılarını öğrenmesi olduğunu belirtiyor. A.Ş. farklı kimliklerle olan tecrübesinin her zaman iyi sonuçlar doğurmadığını da belirtiyor: “Bazı insanların başörtülülere veya muhafazakarlara karşı önyargılarının hiçbir şekilde yıkılmadığını aksine nefret eder şekilde davrandıklarını gördüm. Bu bazen bende ümitlerimi kaybetmeme ve farklı görüşteki insanların samimiyetini sorgulamama sebep oldu.”
23 yaşındaki A.K. ise üniversite aldığı hukuk ve ekonomi derslerinin Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminin ve AK Parti’nin ekonomi politikalarının hatalarını daha hızlı farkına varmasını sağladığını belirtmekle birlikte, sosyal çevresinin değil, siyasi gelişmelerin kendisini AK Parti’den uzaklaştırdığını söylüyor, 2002-2017 arasında üniversitede eğitim alsaydı AK Parti’ye dair bu kadar sert bir duruşu olmayacağını özellikle vurguluyor.
Aile Tecrübesi
Özellikle ailesi AK Parti seçmeni olan, kendisi ise üniversite eğitimi sürecinde AK Parti’den uzaklaşan gençlerin aileleri ile yaşadıkları tecrübe oldukça ilginç. Bazı gençler aileleriyle siyaset konuşmaktan kaçınırken, bazıları ise kendi yaşadıkları dönüşüme ailelerini de dahil etmek istiyor ve ailelerine çeşitli argümanları, muhalif siyasetçilerin konuşmalarını taşıyor, onları ikna etmeye çalışıyor.
Örneğin S.B., ailesinin farklı görüşteki siyasetçilerin konuşmalarını dinlemesi, onlara bir şans vermesi için özel bir çaba harcıyor. Kendi çabası sayesinde ailesinin artık muhalif siyasetçileri daha çok dinlediğini düşünüyor ve ailesinden aldığı olumsuz tepkilerin giderek azaldığını belirtiyor.
N.Y. ise özellikle annesiyle haber alma kaynakları farklı olduğu ve çoğunlukla farklı haberlerin gerçekliğine inandıkları için tartışmayı tercih etmiyor. Babasının ise AK Parti’ye yönelik yoğun eleştirileri dile getirmesine rağmen neden hala oy verdiği hususuna bir anlam veremiyor.
Eren ailesinin de oy tercihini değiştirmek için çabaladığını belirtmekle birlikte ailesinin sosyal medya veya kamusal alanda bu fikirlerini dile getirmesi konusunda endişe duyduklarını belirtiyor. Sanırım bu genç seçmen grubunun kamusal alanda görünür olmamasının bir diğer sebebi de hem gençlerin hem de ailelerin gelebilecek olası tepkilerden çekinmeleri olarak karşımıza çıkıyor.
A.K., 2019 yerel seçimlerinde AK Parti’ye oy vermeyeceğini ailesine söylediğinde büyük bir tepkiyle karşılaşmış, fakat sonrasında zaman içerisinde ailesini ikna etmeye, özellikle parti içinde aktif görev alan aile bireylerine parti içindeki yanlışlara oy tercihini değiştirerek tepki göstermesi gerektiğini söylemeye başlamış. A.K. annesi ikna etmeyi başardığını, babasını ikna etme sürecinde ise iyi bir noktada olduğunu, fakat henüz başaramadığını belirtiyor.
S.K. ise dindar annesine farklı kaynaklardaki haberleri aktardığını ve annesinin de düşüncelerinde değişikliğe yol açtığını vurguluyor.
Aile ile olan tartışmalar her zaman sağlıklı bir şekilde ilerlemiyor, bazen aile içindeki çatışmaların, karşıtlıkların artmasına da sebep oluyor. 21 yaşında Y.A., HDP’li olmamakla beraber HDP’nin kapatılmasına karşı ve bu görüşlerini sosyal medya aracılığıyla da dile getirmiş ve geniş ailesinin tepkisiyle karşılaşmış: “Şu anda tüm akrabalarım benden bahsederken ‘terörist’ diyor. Örneğin geçtiğimiz günlerde annemin morali bozuktu, neden diye sordum. Akrabaların benim için HDP’li terörist dediğini söyledi. Bir kova suyun içine düşen 1 damla mürekkep gibi hissediyorum açıkçası.”
Sonuç Yerine
Özellikle muhafazakâr ailelerde yetişen ve büyük kentlerde üniversite eğitimi gören gençlerin her parti için büyük bir öneme haiz olduğu aşikar bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Bu seçmen grubu, destekledikleri partinin argümanlarını farklı seçmen gruplarıyla buluşturabilecek, siyasetçileri normalde hitap etmekte zorlandıkları kesimlerle dolaylı veya doğrudan bir araya getirebilecek ve belki de en önemlisi yeni bir siyasi söylem üretimini farklı kimliklerle yaşam tecrübesinin getirdiği yaratıcılıkla üretebilecek güce sahip. Bu yazı kapsamında konuştuğum gençlerin hepsinin siyasi tercihleri, düşünceleri ve aile, üniversite tecrübeleri birbirinden oldukça farklıydı, ama hepsinde gözlemlediğim ortak şey; farklı fikirlerle angaje olma, sosyal çevrelerindeki insanları çeşitlendirme çabalarıydı. Bunun getirdiği bir sonuç da çoğu genç için hiçbir şekilde herhangi bir mahalleye tamamıyla kendini ait hissedememenin getirdiği bir mahallesizlik, belki de yalnızlık hissiydi. Mahallesizlik hissini S.K. “Kendimi mahallesiz hissediyorum çünkü insanları ayrıştırmamaya çalışsam da insanlar beni ayrıştırmaya ve statülendirmeye devam ediyorlar. Ciddi ve derinden hissediyorum mahallesizliği” cümleleriyle betimliyor. Bu his E.B. gibi “yalnız hissediyorum çünkü herkes kendi mahallesinin yaşadığı problemlerin diğer mahallelerdeki problemlerden daha büyük olduğunu kanıtlama çabası içerisine giriyor çoğu zaman. Bu çaba olmasa bile insanlar başkalarının yaşadığı problemleri anlamaya çalışmaktan çok uzaktalar.” cümlesiyle kendisini açıklayan bazı gençler için üzücü ve olumsuz bir his olurken, S.B. gibi gençler için de olumlu ve umut verici bir hisse dönüşebiliyor: “ortada bir yerlerde durup iki tarafı da anlayabilmek, iki tarafın da endişelerine hak vermek daha bütüncül bakmak, beni mutlu bir insan yapıyor.”
Bu seçmen grubu neredeyse bütün partilere kulak vermiş durumda. AK Parti’nin argümanlarını aileleri aracılığıyla hala yakından takip ediyorlar, CHP’deki mütedeyyin kesime yönelik olumlu dönüşümü takdirle takip ediyorlar, Akşener’in konuşmalarını dinliyorlar, Saadet Partisi’nin başarılı ve yaratıcı reklamlarını izliyor, DEVA ve Gelecek Partisi’ni ise anlamaya çalışıyorlar. Özellikle her ne kadar üstünkörü bir bakış ile bu seçmen grubunun büyük çoğunluğuna en çok hitap edebilecek partilerin AK Parti’de siyaset yapmış isimler tarafından kurulan ve daha özgürlükçü bir siyaseti savunan DEVA ve Gelecek Partisi olması söylenebilecekken, çoğu genç bu partilerin argümanlarının kendileri nezdinde somutlaşmadığını, bu partilerin kendilerine ulaşmadığını belirtiyor. Özellikle sosyal medyada görünür olma motivasyonu diğer genç seçmen gruplarına göre daha az olan bu gençlere ulaşmanın yolu sanırım sadece sosyal medya değil, biraz daha belirli seçmen gruplarını odağa alan saha çalışmaları olarak karşımıza çıkıyor.
Bu seçmen grubu içerisinde bulunan ve AK Parti’den uzaklaşan gençlerin muhalefet partilerine kulak açması ve yakından takip etmesi de ortak bir duruş. Bu genç seçmenler, muhalefetin muhafazakar kesime yönelik olumlu mesajlarını takdirle karşılamakla beraber parti seçmenlerinin, partiyle özdeşmiş bazı isimlerin veya bu partilere sempati duyduğunu beyan eden kamusal figürlerin başörtülülere veya mütedeyyin kesimlere yönelik bazı olumsuz söylemlerini de yakından takip ediyor, bu söylemleri olumsuz olarak değerlendiriyor ve kurulmaya başlayan güven ilişkisi için zedeleyici bir unsur olduklarını belirtiyor. Bu nedenle her genç seçmen gibi partiler ile kurdukları ilişkinin sahici olması bu genç seçmen grubu için de çok önemli bir unsur olarak kendini gösteriyor. Bu gençlerin partilerden beklentileri topyekûn ve sahici bir değişim, sadece söylemde kalmayan somut politikalara da yansıyan bir yenilik.
AK Parti’den uzaklaşan muhafazakar gençlerdeki bir diğer tepki ise, temsil edilememe hissi. Muhalif siyasi partiler içerisinde kendilerini temsil eden, argümanlarını aktaran, kendi dertlerini dinleyen ve bunu kendilerine benzer bir dille açıklayan genç siyasetçilerin olmamasından şikayetçiler. Seçmen grupları ve tercihlerinde yaşanan değişimlerin, artık parti yapılarına, örgütlenmelerine de yansıması gerektiğini düşünüyor ve her genç gibi politika oluşum süreçlerinde masada yer almak, özne olarak kabul edilmek istiyorlar.
Bu yazıda bazı hususları genelleme kolaycılığına kaçmak istemedim, belki de en büyük amacım böyle bir seçmen grubunun var olduğunu ve nasıl bir dönüşüm geçirdiklerini, bu dönüşümün siyaset için neden önemli olduğunu somutlamaktı. Bir diğer amacım ise, araştırmacılara bu seçmen grubun hakkında objektif çıkarımlar yapabileceğimiz, bu seçmen grubunun aritmetik verilerine vakıf olabileceğimiz araştırmalar yapmaları, bu seçmen grubunu bir nevi görmeyen veya yok sayan siyasi partilere bu seçmen grubu nezdinde özel iletişim çalışmaları sunmaları, tecrübeli gazetecilerin bu yazımdan daha kapsamlı, güzel inceleme yazıları yazmaları için bir başlangıç noktası sunmaktı. Umarım bunu başarabilmişimdir.