Türkiye, 6 Şubat tarihinde yaşadığı büyük ve yıkıcı afetin ardından yaralarını sarmaya çalışırken, yara sarmaya katkısı olsun diye alınan bir karar yaygın bir eleştiriye uğradı, yara sarmak bir yana yeni bir yara olarak yorumlandı. Söz konusu karar uyarınca ülkedeki bütün üniversiteler uzaktan eğitime geçirildi ve üniversite yurtları depremzedelere tahsis edildi.
YÖK’ün kamuoyuna açıkladığı uzaktan eğitim kararlarını, kararın arkasında yatan temel dinamikleri, alınan karar yerine başka çözüm yollarının olup olmadığını, 2007-2011 yılları arasında YÖK başkanlığı yapmış Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan ile konuştuk.
Özcan’a üniversite eğitiminin sorunlarına dair daha genel sorular da sorduk.
“En doğru çözüm, deprem bölgesindeki devlet ve vakıf üniversitelerini bir dönem tatil etmektir”
Depremden zarar gören illerdeki öğrenci sayısı 311.614. Ülkemizde 8.296.959 üniversite öğrencisi var ve bunların 3.761.637’si üniversitelerde yüzyüze eğitim görüyor. Kredi Yurtlar Kurumu’nda (KYK) kalan öğrenci sayısı ise 759.838. Bu veriler ışığında alınan online eğitim kararını ve KYK yurtlarının boşaltılmasını akademik, pedagojik ve psikolojik (öğrenci-akademisyen) açıdan nasıl değerlendiriyorsunuz?
Online eğitim kararı yanlıştır, böyle bir kararın alınmasına gerek yoktur. YÖK’ün hazırlattığı bir rapora göre depremden zarar gören illerdeki üniversitelerde okuyan öğrencilerin en az %70’i depremden zarar gören diğer illerden gelmektedir. Aşağıda her ile diğer deprem illerinden gelen öğrenci yüzdeleri verilmiştir.
Adana 76,7
Adıyaman 83,4
Diyarbakır 72,4
Gaziantep 84,7
Hatay 76,6
Kahramanmaraş 88,2
Kilis 91,7
Malatya 70,2
Osmaniye 81,5
Şanlıurfa 83,3
Bu yüzdeler bu illere deprem illerinden gelen öğrencilerin çok fazla olduğunu ve sorunun bu illeri içine alacak bir çözümle halledebileceğini göstermektedir. En doğru ve kolay çözüm bu illerde yer alan devlet ve vakıf üniversitelerini bir dönem tatil etmektir. Bu arada eğer bu illerdeki öğrenciler öğretimlerine devam etmek isterlerse onların komşu illerdeki muadil bölümlere geçici nakli yapılmalıdır.
Depremden zarar gören, elektrik sistemi çökmüş ve internet altyapısı henüz onarılmamış bir bölgede uzaktan eğitim nasıl mümkün olabilir? Depremden 14 gün sonra dahi bölgede elektrik bulunmamaktadır. Tek amacı bu bölgede zarar gören öğrencilerin eğitime devamını sağlamak için ortaya atılan uzaktan eğitimi niçin ülkenin bütün üniversitelerine genelliyorsunuz? Bırakın depremle alakası olmayan illerimizdeki üniversiteler öğretimlerine devam etsin.
“Online eğitim COVID salgını sırasında denendi ve başarılı olmadı”
Böyle bir kararı veremediler, çünkü depremzedeleri yerleştirecekleri mekân sıkıntısı vardı. Bu insanlara değer vermediler ve cari açığı kapatmak için bel bağladıkları turizm gelirlerinden vazgeçemedikleri için onları otellere değil hemen feda etmeye hazır oldukları eğitimin bir parçası olan KYK yurtlarına yerleştirmeye karar verdiler.
Online eğitim Covid salgını sırasında ülkemizde denenmiş ve başarılı bulunmamıştı. Nedenleri arasında şunları saymak mümkündür.
- Doğru bir şekilde yapılmadığı için eğitimin kalitesinde ciddi kayıplar oluyor.
- Uygulamalı eğitim gerektiren alanlarda (tıp, dişçilik, mühendislik başta olmak üzere öğretmenlik gibi alanlar) uygulamalı eğitim feda edilmektedir. Bu da ehliyetsiz mezunlar vermek anlamına gelir.
- Üniversiteler bu öğretim metoduna alışkın değillerdir ve COVID salgını döneminde özellikle materyal hazırlama konusunda ciddi sorunlar yaşamışlardır.
- Özellikle sınavlar uzaktan eğitimin yumuşak karnıdır. Öğrencilerin büyük bölümü kopya çekmektedir. Bu nedenle final sınavlarının yüz yüze yapılması şarttır. Devlet öğrencilerin yol masraflarını karşılayarak yüz yüze sınavları mümkün kılmalıdır.
- Birçok öğrenci özellikle küçük yerleşim yerlerinde yaşayanlar hala uzaktan eğitim yapabilecek donanıma (bilgisayar, laptap, ipad) ve hizmete (İnternet) sahip değildir.
- Eğitimdeki süreklilik zarar görüyor. Üniversitelerde öğrencilerin katkılarını gerektiren projeler yavaşlıyor ve yarıda kalıyor. Bu durum öğrencinin projelerden öğrenme sürecini de etkileyip kalitenin düşmesine neden olmaktadır.
- Hem öğretim üyeleri hem de öğrenciler üzerinde psikolojik sorunlar yaratmaktadır. Bütün ömürlerince yüz yüze ders veren öğretim üyeleri için stres kaynağı olmaktadır. Çoğu dijital materyal hazırlamakta yeterli eğitim almamıştır ve bu yüzden kendilerini suçlamaktadırlar. Öğrenciler de etkileşimsiz bir ortamda dinledikleri derslerden yeteri kadar öğrenemediklerini düşünmektedir.
- Konut sektöründe son zamanlarda yaşanan kriz nedeniyle yüksek yurt ve ev kiralarına bir şekilde çözüm bulup yerleşen öğrenciler için bu karar maddi ve manevi yıkım olacaktır.
Bu mahzurlar dikkate alındığında hemen her zorlandığımızda bunun başvuracağımız bir öğretim metodu olmadığı anlaşılmaktadır. Ülkemizde ancak çok çaresiz kaldığımız dönemlerde online eğitim, uygulanacak bir metot gibi görünmektedir. Şimdilik böyle bir durumda olmadığımız ise kesindir.
2007-2011 yılları arasında YÖK başkanlığı yapmış bir bürokrat olarak, kurumun başında siz olsaydınız şayet, hükümetle yapılacak istişarelerde hangi çözüm planı ve modelini önlerine getirirdiniz? Mesela Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullar için aldığı il/ilçe/okul bazlı merkezi olmayan karar şeklini mi yoksa her üniversitenin senatosu, akademik kurulu ya da yönetim kurulunun alacağı karara göre mi hareket edilmesini savunurdunuz?
Benim savunacağım çözüm modeli söz konusu 10 ildeki üniversitelerin bir dönem tatil edilmesi olurdu. Eğer isteyen öğrenciler olursa onların da yakın illerdeki eşdeğer bölümlere geçici olarak nakillerini isterdim. Ülkenin diğer illerindeki eğitimi hiçbir şekilde bozmaz devamı için elimden geleni yapardım. Sadece MEB değil bütün kurumların merkezi olmayan karar alması ülkemiz için daha hayırlıdır diye düşünüyorum. COVİD salgınında başlarda aldığımız merkezi kararlarla epey eğitim günü kaybettik. Bu tecrübenin bundan sonraki felaketlerde unutulmamasını isterim.
İktidarın deprem bölgelerine yapmayı taahhüt ettiği ve bir yıl sürecek toplu konutların yapımı düşünüldüğünde, uzaktan eğitim önümüzdeki yıla da sarkabilir. COVİD dönemi eğitimi ve depremle gelen bu süreyi topladığımızda, uzaktan eğitimin kısa ve orta vadede öğrencilerin eğitimine, akademisyenlerin üretimine ya da toplamda üniversitelerin işlevine dair yansımalarının nasıl olacağını düşünüyorsunuz?
Devlet tarafından bir yılda yapılacağı vaat edilen evlerin zamanında biteceğinden emin değilim. Hükümetin daha önce de yapmak için verdiği sözler var hatta peşinatlarını bile topladı. Bir sarkma halinde önümüzdeki yılın ilk dönemi de üniversiteler uzaktan öğretime devam edebilir. COVİD nedeniyle zaten 1,5 yıl okula gidemeyen öğrenciler için bu bir eğitim felaketi olabilir.
Eğitim kalitesinden şikâyetlerimiz oldukça fazla, bu halde korkarım rekabet ettiğimiz ülkelerden oldukça geriye kalacağız. Üniversitelerde yürütülen projelerin kesintiye uğraması ve bazılarının sona erdirilmesi ülkemiz ve ekonomimiz için son derece zararlı olacaktır.
COVİD’den sonra başlayan öğretimde hem hocalar hem de öğrenciler ciddi adaptasyon sorunlarıyla karşılaştılar. Bazı öğrenciler üniversite öğretiminin ne olduğunu bile tam anlayamadı. Üniversiteler sadece belli bir müfredatın öğrencilere aktarıldığı yerler değildir. Üniversiteler öğrencileri hayata hazırlar ve onlara gelecekte ihtiyaç duyacakları ilişkileri öğretir. Bir hocaya nasıl hitap edileceği, bir sunuşun nasıl yapılacağı, farklı kesimden insanlarla nasıl konuşulacağı gibi pek çok konuda onları yetiştirir. Uzaktan eğitimde maalesef eğitimin informal diyebileceğimiz bu faydalı özellikleri kaybolmaktadır.
Sizce bu kararda belirleyici olan dinamik hangisi? Ekonomik endişeler mi (turizm bölgesindeki otellerin faaliyetlerini sürdürmesi arzusu), Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin getirdiği merkeziyetçilik mi, düşünmeden acele karar alma refleksi mi?
Bence çok acele ve etraflıca düşünülmeden verilmiş bir karar. Karardan anlaşıldığı kadarıyla iktidar için önemli olan eğitim değil iflas ettirdikleri ekonomiye bir nebze nefes aldıracak turizm gelirleridir. Ülkenin üretim gücünü fabrikaları satarak ve üretim yapmayarak en aza indirdikleri için ciddi büyüklükteki cari açığı kapatacak başka bir çözümleri yok. O nedenle akıllarına hemen garanti olan turizm gelirleri geliyor.
Hâlbuki eğitimi destekleseler, üniversiteler AR-GE faaliyetlerini artırsa, yenilikler ortaya çıkıp teknolojiler geliştirilse ve katma değeri yüksek mallar üretip satsak cari açık gibi bir sorunumuz olmayacak. Ama bu meşakkatli ve dikkatli bir planlama ve çalışma gerektiriyor. O da maalesef AKP iktidarında en az olan özellik. (Yarın devam edecek)