İçişleri Bakanlığı, 6 Şubat’taki Kahramanmaraş merkezli depremler öncesinde başlamış ancak tamamlanmamış bina inşaatlarında hasar durumlarını ve inşaatın hangi koşullarda devam edebileceğini belirlemek amacıyla 21 Şubat’ta “Genel Hayata Etkili Afet Bölgelerindeki Natamam Binalar” genelgesi yayımladı.
Genelgeyle bu binalarla ilgili karar verilebilmesi için en geç bir ay içerisinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca yetkilendirilen kurum veya kuruluşlardan teknik rapor alınması zorunluluğu getirildi.
Genelgede bu teknik raporun ihtisas alanı inşaat mühendisliği olan en az iki kişiden oluşan bir heyet tarafından hazırlanacağı yer aldı.
İnşaat Mühendisi, güvenli yapı uzmanı, Yapı Denetim Derneği İstanbul Şube Yönetim Kurulu Üyesi Oğuzhan Sönmez Kaya, bu maddeyle ilgili endişeleri ve deprem bölgesindeki gözlemlerini Serbestiyet’e anlattı.
İçişleri Bakanlığı’nın yayınladığı genelgede yer alan devam eden inşaatların akıbetini belirleyecek olan teknik raporun iki inşaat mühendisinden oluşan heyet tarafından hazırlanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
On gün deprem bölgesinde kaldım. Binaların yıkılmasında gördüğüm en önemli hatalar zeminle ilgili, zemin parametreleri yeterli ölçüde ele alınmamış. En bilindik örnek Antakya’daki Rönesans Rezidans, zeminin sıvılaşması nedeniyle yıkıldı. Kolonunda, kirişinde, perdesinde bir sorun yoktu, beton demir çok iyiydi. Orada 10-15 metre sondaj çalışması yapılıp sıvılaşma tespit edilseydi ve ardından gerekli önlemler alınsaydı o bina yıkılmazdı.
Kahramanmaraş’ta dört bloklu bir bina gördüm. Her blok altı kattan oluşuyor ve her katta dört daire var, yani yaklaşık 120 daire var. 120 daire, tamamen zemin çalışmasının yetersizliği nedeniyle yıkıldı.
İçişleri Bakanlığı’nın çıkarttığı genelgede iki inşaat mühendisi kolonlara, kirişlere bakacak; onlar sağlamsa inşaat devam edecek diyor. Peki zemine kim bakacak, esas sıkıntı zeminde. Bu heyetlerde jeoloji mühendisi, jeofizik mühendisi olmalı. Zemin çalışması yapacaklar olmalı.
Yapımı devam eden inşaatların dosyaları belediyelerde var. Bu dosyalar bir incelensin, zemin etüdü doğru yapılmış mı? Kolona, kirişe bakıp on kat çıkacaklar, zeminde sıkıntı varsa gene bir deprem olursa yine yıkılacak o binalar.
İçişleri Bakanlığı’nın bu genelgesinin inşaat mühendisleriyle sınırlı tutulmasının nedeni ne olmuş olabilir?
Benim tahminim tamamen yetersizlik, bilgisizlik. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı çıkarsaydı böyle bir genelge eminim ki jeoloji mühendislerini, jeofizik mühendislerini de eklerdi. Bu konu olarak İçişleri Bakanlığı’nın alanı değil.
Murat Kurum şu anda konuşmalarında hep “önce zemine bakıyoruz” vurgusunu yapıyor. “Mikro ve makro zemin etütlerini yapıyoruz” diyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı böyle bir vurgu yapıyorsa, İçişleri Bakanlığı zemini neden göz ardı ediyor.
Peki bu genelge neden İçişleri Bakanlığı’ndan çıktı?
Onu ben de çözmüş değilim, ben de anlamadım.
Aynı zamanda 2019 seçimlerinde AK Parti’nin Mardin Savur Belediye Başkanı olmuş biri olarak yapıyorsunuz bunları.
AK Parti’de de beni herkes bilir ki ben doğrucu Davut’umdur. Doğru gördüğüme doğru yanlış gördüğüme yanlış derim. Sosyal medyada AK Parti’yi de eleştirdiğim çok olmuştur.
Seçimleri de zaten biraz bu huyum nedeniyle kaybettim, yalan söylemeyi beceremem.
Deprem bölgelerinde bulundunuz, yıkılan binaları incelediniz. Binaların yıkılma nedenleriyle ilgili gözlemleriniz nedir?
Binaların yıkılma nedenleri; proje hataları, zemin etüt hataları, malzeme ve malzeme koruma hataları, usta hataları, uygulama ve kontrol hataları, kat malikleri hataları, müteahhit hataları olmak üzere yedi farklı başlıkta incelenebilir.
Proje Hataları için şunları söyleyebiliriz. Bina yaptırmak isteyen kişi ilk önce mimara gelir, nasıl bir proje istediğini söyler, mimar da bu isteklere göre projenin mimarisini çizerek statiğini yapmak üzere projeyi inşaat mühendisine gönderir. Mimar genellikle estetiğe dikkat eder ve müşterinin isteklerine cevap verir fakat genellikle estetik ve müşterinin isteği binanın statik açıdan tam güvenli olmasını engeller.
Bu durum statik projeyi yapan inşaat mühendisini çok zorlar. Statik projelerin yüzlerce doğru seçilmesi gereken parametreleri ve değerleri vardır. Mühendis bu parametrelerin tamamını doğru seçmişse bile mimarın isteği üzerine kiriş kalınlığını azaltmak kolon konulması gereken yere kolunu koydurmamak veya ötelemek gibi bazı zorlamalar oluşmaktadır. Bu zorlamalar ile statik projeyi bilgisayar programları aracılığıyla yapan mühendis sınırları zorlayarak projeyi yapar ve bilgisayar programı tarafından onaylanır. Bu proje şartname ve yasalara uygun ancak zorlama bir projedir ve çoğu zaman gerek yapan mühendisin gerek kontrol mühendisinin içine sinmese de tatmin olmasa da şartnamelere uygun olduğundan onaylamak zorunda kalır.
Birde mühendisin deprem kat yüksekliği, bina sınıfı, beton sınıfı, çelik sınıfı, bina önem katsayısı, aks aralıkları, aksların yerlerinin doğru tespit edilmesi, tam bir çerçeve esasının oluşturulması vs. gibi birçok parametrelerden herhangi birinin yanlış seçilmesi de proje hatasıdır. Bütün bunlar doğru seçilse bile bilgisayar programına -STA4CAD, İDECAD- bu tanımlamaları doğru aktarabilmiş mi veya mühendis ile program tam koordine olabilmiş mi bu çok önemlidir.
Aynı şekilde kısa kolon topal kolon narin kolon güçlü kiriş zayıf kolon, kolonların kılıçlama yapılmaması vs. proje hatalarıdır. Bu son anlattıklarım statik program tarafından bir şekilde onaylanır ancak bu yine de bir mühendislik ve proje hatasıdır.
İkinci olarak zemin hatalarına gelirsek; zemin etüdünü yapan mühendislerin gerek sondaj derinliğini gerek sondaj sıklığını vs. şartnamelere göre yapmayıp zemin sınıfını yanlış teşhis etmeleridir. Bu zeminin taşıma gücünün yanlış teşhis edilmesi sonucunda inşaat mühendisinin temel tipini yanlış seçmesine sebep verir ve bunun sonucunda da binanın yıkılmasına sebebiyet verir. Ayrıca depremde zemin sıvılaşması olayı ise çok daha ayrı bir konu ve büyük bir tehlikedir.
Malzeme hataları, bazı demir çelik mamullerinin TSE şartlarını karşılamamasıdır. Örneğin 420 kg/cm² dayanımı olması gereken S420 çeliğinin bu dayanımı vermemesi veya 20 mm çapa sahip olması gereken 20 mm’lik demirin 19,5 mm olması gibi -Bu her iki örnekte yaşanmıştır. İthal edilen bir demirin yere vurulduğunda kolaylıkla kırıldığı gözlemlenmiştir- veya aşırı paslı demirin kullanılması.
Çimentonun herhangi bir sebepten dolayı bir üretim partisinin bile olsa dayanımının etiket değerinin altında olması veya çimentonun saklama koşullarının uygun olmaması sebebiyle dayanımının düşmesi.
Yine yıkımlara neden olan bir başka neden, bazı demir ustalarının ya da kalıp ustalarının hataları. Demir ustalarının hatası, genellikle demir bindirme boyları ve kanca boylarının eksik yapılması, kanca açılarının yeterli olmaması, etriye, düz demir, pilye aralıklarının projede ve TS500 de belirlendiği şekilde yapılmaması şeklinde olur.
Kalıp ustaların hatası ise tabliyenin, kiriş ve kolonların kalıp ebatlarının eksik yapılması şakulünde yapılmaması, eğimli yapılması, beton dökülmesi öncesi kalıp içerisine tahta, kağıt, briket veya tuğla parçalarını düşmesi ile kolon ve kirişlerin boyutlarının küçülmesi şeklinde olur.
Bunun kontrolü genellikle şantiye şefi ve yapı denetim elemanları tarafından yapılmakta ama yüzlerce demir bağlantı elemanı ve kalıp olduğundan gözden kaçabilmektedir.
Uygulama hataları diye kastettiğim ise, beton dökümü sonunda vibratör kullanılmaması betonun kalıba iyi yerleşmemesi beton dökümü sonrası kalıbın bir kısmının veya tamamının eğilmesi, sehim yapması cm mesafesinde çökme yapmasıdır. Ayrıca çok önemli olan diğer bir konu betonun 28 gün boyunca yeteri derecede kür yapılmamasıdır. Kür yapılmayan beton teknik tabir ile beton yanmasına maruz kalır. Bu ise beton dayanımını yüzde 20’lere kadar düşürebilir.
Kat maliklerinin hatası diye kastettiğimi şöyle anlatayım. Bir statik proje yapılırken o binanın kullanım amacına göre yük tespiti yapılır. Projeci kullanım amacına uygun olarak projeye yük tanımlaması yapar. Eğer konutsa ona göre yük tanımlaması yapılır. Depo ise ona göre yük tanımlaması yapılır. Düğün salonunu, hastane veya okul ise ona göre yük tanımlaması yapılır. Konut olarak projelendirilen bir yeri siz depo olarak kullanırsanız ekstra yükten dolayı kolonlar veya kirişler taşıyamayabilir. Örneğin Kahramanmaraş’ın Onikişubat ilçesinde Akın ekmek fabrikasının hemen üst dairesinin un deposu olarak kullanıldığı söyleniyor.
Bunun dışında, kat maliklerinin döşemelerde herhangi bir sebeple yapacağı tadilat veya akıntı yönünün değiştirilmesi gibi sebeplere bağlı olarak yeniden şap atılması, kum zemin oluşturulması veya çatı üstüne veya altına projede olmayan su depolarının yapılması döşemeye ve binaya ekstra yük getireceğinden deprem salınımları ile binanın yıkılmasına sebebiyet verebilir.
Örneğin otuz dairelik bir binanın çatısına proje dışı otuz tane bir tonluk güneş enerjisi koymak çatıda 15 tonluk iki tanker kamyonun olması anlamına gelmektedir.
Ayrıca tesisat geçirmek için veya yer açmak için kolon ve kirişlerin kısmen veya tamamen kesilmesi en büyük hatalardandır.
Bina yıkımlarının sebepleriyle ilgili en bilinen ve en yaygın durum da müteahhitlerden kaynaklanan sorunlar. Müteahhit daha fazla kar yapabilmek adına beton sınıfına veya çelik sınıfına projede belirtilenden daha düşük kalitedeki malzemeyi kullanması ya da ideal kalitede olan malzemeyi belirttiğinden ve ihtiyaç duyulandan az kullanması.
Bütün bunlardan ayrı olarak, tüm bu saydıklarım açısından mükemmel yapılmış bir bina bile eğer fay hattına çok yakınsa yıkılma ihtimali sıfırdır denemez. Böyle bir binanın yıkılıp yıkılmayacağı; depremin merkezinin yatayda ve düşeyde o binaya yakınlığı, depremin şiddeti ve depremin büyüklüğü gibi saiklerle bağlantılıdır.