Özellikle son zamanlarda, Türkiye’de ABD’de yaşanan gelişmeler değerlendirilirken, çeşitli analizler yapılırken çoğunlukla iç dinamikleri göz ardı eden, kısa yoldan sonuca ulaşan yorumlar duyuyoruz. 6 Ocak Kongre Baskını sonrasında “ABD’de demokrasi öldü.” yorumları bu tür analizlerden biriydi. Nitekim, ABD’deki bağımsız ve tarafsız yargı kurumları, kendi partisine karşı gelebilen ve özgül ağırlığını koruyabilen siyasetçiler ve önceden belirlenmiş köklü gelenek, kurallarla işleyen anayasal kurumlar sayesinde seçim sonuçlarını kabul etmeyen, devir teslim törenine katılmayan bir başkan görevi bırakmak zorunda kaldı ve alışılmadık, fakat demokratik bir geçiş süreci sağlanarak ABD’nin yeni başkanı Joe Biden görevine başladı. Bütün bu süreçler yaşanırken, yapılan bir diğer yorum da “Trump’ın siyasi hayatı bitti.” yorumuydu. İşte bu yazının amacı da Trump’ın siyasi hayatının bittiğine, 2024’de aday olamayacağına dair yapılan analizlerin neden “ABD’de demokrasi öldü.” yorumları gibi aceleci, iç dinamiklerden kopuk olduğunu belirtmek ve Trump’ın geri dönüş planını somut bir şekilde anlatmak.
Ne olmuştu?
Trump, 3 Kasım 2020’de Georgia, Nebraska 2. Bölge, Arizona gibi Cumhuriyetçilerin geleneksel olarak güçlü oldukları bölgelerinde Biden’dan düşük oy alarak seçimi kaybetti. Trump ve ekibi seçim sonuçları hiçbir zaman kabul etmedi ve özellikle posta yoluyla kullanılan oylarda hile yapıldığı iddiasını dile getirdi. Sosyal medya aracılığıyla toplanan delillerle ölülerin oy vermesi, sahte oy kullanılması gibi iddialarla onlarca dava açıldı. Bu davaların çoğu bizzat Trump’ın atadığı yargıçlar tarafından delil yetersizliği nedeniyle reddedildi ve hiçbir dava sonucunda seçim sonucunu etkileyecek bir usulsüzlük tespit edilemedi. Yargı süreçlerinden istediği sonucu alamayan Trump, eyaletlerden gelen seçim sonuçlarının tasdik edileceği Senato ve Temsilciler Meclisi’nin (Kongre’nin) 6 Ocak 2021’deki ortak oturumunda başkan yardımcısı Mike Pence’e seçim sonuçlarını reddetmesi çağrısında bulundu. Pence ise anayasada böyle bir yetkisi bulunmadığını belirterek Trump’ın isteğini geri çevirdi. Kongre oturumuna paralel bir şekilde bir miting düzenleyen Trump, yaptığı konuşmasında haftalar önce aynı pusulada birlikte yarıştığı yardımcısı Pence’i korkak ve hain olarak nitelendirdi ve halkı Kongre’ye yönlendirdi. Mitingin ardından gerçekleşen Kongre baskını ise hem Kongre’de kan dökülmesi hem de bütün dünyayı televizyona, sosyal medyaya kitleyen anların yaşanması sebebiyle günlerce etkisini sürdüren bir konu oldu. Trump’ın halkı galeyana getirmesi nedeniyle Facebook, Twitter başta olmak üzere sosyal medya şirketleri tarafından hesapları donduruldu, Demokratlar tarafından görevi bırakmasına günler kala hakkında bir azil süreci başlatıldı. Başkanlığı boyunca iki kez azil sürecinin konusu olan Trump (önceki azil süreci Ukrayna Cumhurbaşkanı’nın Biden hakkında soruşturma başlatmaması durumunda askeri yardımların askıya alınabileceğini belirterek tehdit ettiği iddiasıyla başlatılmıştı) 7 Cumhuriyetçi senatör dışındaki bütün Cumhuriyetçilerin kendisi lehine oy kullanması nedeniyle görevden alınmadı, azil süreci başarısız bir şekilde sonuçlandı. Başkanlığı gibi olaylı geçen bir süreç sonucu görevi bırakan Trump, devir teslim törenine katılmayarak ve ABD halkına “Umarım vergileriniz yükselmez” diyerek veda etti, Florida, Mar-a-Lago’daki malikanesine taşındı.
Trump’ın siyasi hayatı neden bitmedi?
Trump’ın siyasi hayatının bitmediğine dair ilk emare, Senato’daki azil oylamasında ortaya çıktı. Milyonlarca insanın önünde açık bir şekilde destekçilerini Kongre’ye yönlendiren, bu esnada ailesiyle birlikte binanın içerisinde olan kendi başkan yardımcısı Pence’i açık bir şekilde hedef gösteren ve Kongre Baskını’na sebep olan, yaşadığı seçim yenilgisini kabul etmeyen bir ABD başkanına Cumhuriyetçilerin büyük oranda sahip çıktı. Kongre Baskını’ndan sonra veya Trump’ın seçim sonuçlarını kabul etmemesinin ardından Trump’ı açık bir şekilde eleştiren ve sert ifadeler kullanan bütün Cumhuriyetçiler, senato oylamasında teker teker Trump lehine oy kullandı. Lisa Murkowski, Susan Collins, Ben Sasse ve Mitt Romney gibi en başından beri Trump’ı eleştiren isimler başta olmak üzere sadece 7 Cumhuriyetçi Trump aleyhine oy kullandı. Cumhuriyetçiler, azil sürecinin siyasi olduğunu ve ülkede yaşanan kutuplaşmanın Trump’ın görevden alınması durumunda daha da artacağı gerekçesiyle hareket ettiklerini belirttiler. Fakat Demokratların asıl hedefi Trump’ın günler sonra bırakacağı görevi erken bırakmasını sağlamak değil, Senato’dan 2/3 karar çoğunluğu ile Trump’ın suçlu olduğuna dair bir karar alınmasını sağlayıp anayasada azil davasının sonuçlarından biri olarak düzenlenen bir daha federal bir makama aday olamama cezasının verilmesi suretiyle Trump’ın olası 2024 adaylığını engellemekti.
Bütün bu yaşananlara rağmen 45 Cumhuriyetçi senatörün seçim kaybeden bir başkanın arkasında hizaya geçmesinin temel sebebi ise, Trump’ın Cumhuriyetçi seçmen nezdindeki karşılığını büyük oranda korumasıydı. Senato’daki azil davasından kısa bir süre sonra gerçekleştirilen Politico-Morning Consult anketine göre, Cumhuriyetçi seçmenin %54’ü 2024 önseçimlerinde Donald Trump’a oy vereceğini, %78’i ise Trump’ın görevden alınmasına karşı olduğunu belirtmekteydi.[1] Buna benzer verilere vakıf olan Cumhuriyetçi senatörler, Trump’ın yapabileceklerinden korktu ve onun arkasında durdu, lehine oy kullandı.
Cumhuriyetçiler, Trump’tan neden korkuyor?
CNN’in Nisan sonunda yaptığı ankete göre Cumhuriyetçilerin %70’i hala seçimlerin Biden tarafından kazanıldığına inanmıyor.[2] Trump’ın 2020 seçim sonuçlarını kabul etmemesi her ne kadar ülkeyi kısa bir süreliğine kaosa sürüklemiş olsa da Trump kendisi açısından başarılı bir şekilde “seçim kaybetmiş bir siyasi” algısını bertaraf etmiş gözüküyor. İnsanların başarısızlıklarıyla dalga geçilen, yarışmacıların aşağılanarak programdan kovulduğu bir reality show’da ününü arttıran, siyasal iletişim stratejisini bu algıyla pekiştiren Trump hayatında yaşadığı başarısızlıkları, yenilgileri kabul etmemesiyle tanınan bir isim, fakat bu sefer 2020 seçim yenilgisini sadece kendisinin değil, destekçilerinin de kabul etmemesini sağladı. Bu nedenle inzivaya çekildiği dönemde bile evine fazla sayıda destekçi gelmesini, görevi bıraktıktan sonra yaptığı ilk konuşmasında büyük bir coşkuyla alkışlanmasını, sosyal medyadan mahrum olmasına rağmen açıklamalarının herkes tarafından konuşulmasını başarıyla sağladı. Cumhuriyetçi Parti’de görev yapan birçok siyasetçi de Trump’ın kendi seçmenleri üzerindeki etkisinden korkuyor. Trump birçok defa açık bir şekilde kendisi aleyhine hareket eden Cumhuriyetçilerin “sözde Cumhuriyetçi” olduğunu, bütün bu isimleri teker teker tespit edip siyasi kariyerlerini bitirmek için uğraşacağını, hepsinin karşısına yapılacak önseçimlerde Trumpçı bir aday çıkması için çabalayacağını ve kendisini eleştiren Cumhuriyetçilerin bir daha seçilmemesi için sahada aktif bir şekilde çalışacağını belirtti. Nitekim, Trump’a açık bir şekilde karşı çıkan Cumhuriyetçilerin siyasi kariyerleri ciddi bir şekilde sarsılmaya başladı.
Trump’a karşı çıkan Cumhuriyetçilerin başına ne geliyor?
2012 Cumhuriyetçi başkan adayı ve Utah senatörü Mitt Romney, parti içerisinde saygın bir konuma sahip olan bir isim olmasına rağmen Trump aleyhine iki azil davasında oy kullandığı, Trump’ı sert bir şekilde eleştirdiği için hem Trump’ın hem de Cumhuriyetçi seçmenin hedefi haline geldi. Romney’in geçtiğimiz günlerde senatoda temsil ettiği eyalette düzenlenen bir Cumhuriyetçi etkinliğinde “komünist”, “hain” sloganlarıyla yuhalanması Trump’ın parti içerisindeki etkisinin somut bir şekilde gösteren bir durumdu.
Cumhuriyetçi Parti’de başkan adaylığı konumuna gelmiş bir ismin “komünist” sloganlarıyla yuhalanmasının yanı sıra, son zamanlarda Wyoming Temsilciler Meclisi üyesi ve Temsilciler Meclisi Cumhuriyetçi Grup yönetiminde üçüncü yüksek konum olan Cumhuriyetçi Konferans Lideri görevini üstlenen Liz Cheney’in yaşadığı siyasi çalkantı da Trump’ın parti içerisindeki etkisini somutlaştırıyor. Aynı zamanda George Bush’un başkan yardımcısı olan ve Cumhuriyetçi Parti içinde saygı gören isimlerden (en azından Trump öncesi dönemde) Dick Cheney’in kızı olan Liz Cheney, Trump’ın Kongre Baskını’ndaki rolünü sert bir şekilde eleştirmiş ve ikinci azil sürecinde Trump aleyhine oy kullanmıştı. Cheney, bu hareketinden sonra açık bir şekilde Trump ve ailesi tarafından hedef alındı. Trump, kısa bir süre içerisinde Cheney’e 2022 ara seçimlerinde rakip olacak bir Cumhuriyetçi adayı önseçimde desteklemek istediğini ve iyi bir aday arayışında olduğunu açıkladı. Şubat 2021’de Trump destekçisi olan Temsilciler Meclisi üyesi Cumhuriyetçiler Cheney’i parti grubu yönetiminde bulunduğu pozisyondan almak için bir oy girişiminde bulundu, fakat başarısız oldular. Mayıs 2021 itibariyle ise Trump ve ailesinin hedefinde olmaya devam eden Cheney’e yönelik Cumhuriyetçi desteği ciddi manada azaldı, Temsilciler Meclisi Cumhuriyetçi grup lideri ve diğer üst düzey yöneticiler Trump’ın eleştirilerin devam etmesi üzerine pozisyon değiştirdi, Cheney’in görevden alınmasının doğru olduğuna inandıklarını belirtti. Bunun üzerine Trump’ın en yakın müttefiklerinden biri olan, seçim sonuçlarının kabul edilmemesine yönelik girişimleri aktif bir şekilde destekleyen New York Temsilciler Meclisi üyesi, en genç Cumhuriyetçi kadın siyasetçilerinden biri olan Elise Stefanik, Trump’ın arka plandaki yoğun desteği ile Cheney’in pozisyonuna talip olduğunu ima ederek muhafazakar medyada görünürlük sağladı, Kongre’de lobi yapmaya başladı. Büyük ihtimalle yakın zaman içerisinde Cheney’in görevden alınmasını veya istifa etmesini ve yerine Stefanik gibi yakın bir müttefikinin seçilmesini sağlanacak, böylece Trump parti içindeki gücünü pekiştirecek.
Cheney, Romney gibi isimlerin siyasi hayatlarını tehlikeye sokan Trump, sadece bu isimlerle yetinmiyor, seçim sonuçlarını kabul eden valilerin, eyalet sekreterlerinin, seçim görevlilerinin yerel parti tarafından kınanması, önseçimlerde bu isimlere Trumpçı rakiplerin çıkartılması için de çaba harcıyor. Kendisinin yeterince arkasında durmadığını düşündüğü Senato eski Lideri ve günümüzün azınlık lideri Mitch McConnell’i da hedef alıyor, özellikle senato yönetiminin de Temsilciler Meclisi gibi kendisini aktif bir şekilde destekleyen isimlerden oluşması için çabalıyor.
Cumhuriyetçi Parti’nin Güniz Sokağı: Mar-a-Lago
Trump’ın bu çabası ve gücü, 2024’de Trumpçı siyasete alternatif bir siyaset anlayışıyla başkan aday olmayı planlayan Mike Pence’in Trump’ın kendisini hala hain, korkak olarak tanımlamasına rağmen hala Trump’ı övmesine veya merkez kanadın umudu olan ABD’nin BM eski Daimi Temsilcisi Nikki Haley’in Trump aday olursa 2024’de aday olmayacağını açıklamasına sebep oluyor. Trump’a alternatif olabilecek isimlerin bile Trump’ı eleştirmekten çekinmesinin yanı sıra, Trump’ın desteğiyle 2024’de veya sonrasında parti içinde daha üst konumlara gelmeyi amaçlayan birçok isim siyasi hayatlarının geleceği için soluğu Trump’ın malikanesi Mar-a-Lago’da alıyor.
Trump ile çekilen bir fotoğrafı, Trump’ın katıldığı programlarda sarf edeceği bir olumlu sözü önemseyen bu isimler Trump sonrası dönemde Trump destekçilerini arkalarına alarak başkan adayı, senatör veya vali olmak istiyor. Özellikle Trump sonrası Cumhuriyetçi Parti’de başkan adayı olmak isteyen muhafazakar, genç senatörler Ted Cruz, Josh Hawley ve Tom Cotton gibi isimler Trump ile bağlarını yoğun bir şekilde muhafaza ediyor, Trump’ın söylemini aktif bir şekilde kullanıyor. Bu isimler hem genç hem de kampanya yapma açısından Trump’tan daha yetenekli isimler olduğu için Trump’ın siyaseti bırakması durumunda Trump’tan daha başarılı Trumpçı olan yeni isimlerin Cumhuriyetçi Parti’de Trumpçı seçmenin desteğini alarak önseçim kazanması oldukça olası.
Trump’ın Geri Dönüşü: Ne Yapacak?
Trump, birçok konuşmasında 2024 seçimlerinde tekrar aday olacağını ve 2020 seçimlerini aslında kaybetmediğini hatırlatarak üçüncü kez bir zafer elde edeceğini ima etti. Bu nedenle özellikle 2022 ara seçimlerinde kritik Senato, Temsilciler Meclisi üyeliği yarışlarında Trumpçı Cumhuriyetçiler lehine yoğun bir kampanya yapması, büyük mitingler düzenlemesi ve böylece olası 2024 adaylığı için seçmen mobilizasyonunu başlatması uzak bir olasılık değil. Cumhuriyetçi seçmenler arasında düzenlenen 2024 anketlerine göre seçmen nezdindeki karşılığını hala koruyan Trump’ın aday olmaktan vazgeçmesi durumunda dahi İvanka Trump veya Donald Trump Jr. gibi bir aile üyesinin başkan aday adayı olmasını sağlamak istiyor. 2016 seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti üst yönetimini kızı İvanka Trump’ı başkan yardımcısı adayı yapmak için ikna etmeye çalışan ama başarısız olan Trump’ın aile üyeleriyle birlikte siyaset yapmaktan keyif aldığı, damadıyla dış politika süreçlerini oluşturduğu ve neredeyse bütün kampanya sürecini oğulları ve kızlarıyla yürüttüğü bilinen bir gerçek. Trump’ın gelini Lara Trump’ın da senatör adayı olabileceği, soyadı Trump soyadlı isimlerin çeşitli valilik, senatörlük yarışlarında boy gösterebileceği de yoğun bir şekilde konuşulan bir ihtimal. Trump sadece aile mensuplarını değil, özel sektörde Trump ile çalıştığı için iş bulmakta zorlanma ihtimali yüksek olan eski yakın çalışma arkadaşlarını da çeşitli senatörlük, valilik, Temsilciler Meclisi üyeliği seçimlerinde aday olması için destekleme gayesi içinde. Bu nedenle Trump aktif bir şekilde siyasete dönmese bile Trumpçı isimlerin, soyadı Trump olan siyasilerinin siyasete geri dönüşü hiç de uzak olmayan bir ihtimal.
Trump’ın dönüşü sadece siyaset alanında değil, Trump hikayesinin başladığı medya alanında da yaşanacak. Her ne kadar Trump, 2020 seçimlerinde Arizona’yı CNN’den bile erken Biden lehine yazan Fox News ile kamuoyu önünde kavga etmiş olsa da birçok eski Trump çalışanı, destekçisi isim Fox News ile anlaşarak Biden döneminde siyasi yorumcu, programcı olarak yerini aldı. Beyaz Saray eski Basın Sözcüsü Kayleigh Mcenany, Lara Trump gibi isimler Cumhuriyetçi seçmen tarafından yoğun bir şekilde izlenen Fox’ta yorumcu oldu. Bu isimlerin Trump övgüsüne ve söylemine sahip çıkması, seçmen nezdindeki desteği arttırmaya yönelik yorumlar yapmaları oldukça olası. Birçok alternatif Cumhuriyetçi medya organında Trump lehine haberler, içerikler yayınlanmaya devam ediyor. Trump’ın istemesi durumunda televizyon veya radyo aracılığıyla seçmene ulaşması oldukça kolay. Sosyal medya platformları açısından ise durum Trump açısından bu kadar iç açıcı değil. Mayıs 2021 başında verilen Denetleme Kurulu kararına göre Facebook yasağı devam eden Trump, uzun bir süre daha sosyal medya platformlarından mahrum kalacak gibi gözüküyor. Fakat, Trump’ın yakın bir zaman içerisinde alternatif bir sosyal medya platformu kurabileceği ve böylece kendisine karşı olumsuz tavır içerisinde olan şirketlerin kısıtlamalarından bağımsız seçmenleri ile interaktif bir iletişim kurabileceği konuşuluyor. Alternatif bir radyo, televizyon kanalı, sosyal medya platformu veya bir medya şirketi kurması konuşulan Trump’ın ilk hangi girişimi hayata geçireceği, kendisinin sahaya inmesini bekleyen seçmen ile nasıl iletişim kuracağı ve hangi platformlarda vergi artışı, dış politika gibi konular başta olmak üzere Biden’a muhalefet etmeye karar vereceği henüz belli değil.
ABD siyasetinde belirliliğini netleştirmiş iki durum bulunmakta:
Belki de ilk kez ABD’de bir ana muhalefet lideri var ve platformu, içeriği, tarzı henüz belirsiz olmakla birlikte Trump aktif bir şekilde Biden’i eleştirecek, politikalarını değiştirmeye, seçmeni etkilemeye çalışacak ve 2024’te şansını bir daha denemek isteyecek.
Nasıl bir zamanlar Türkiye’de merkez sağ siyasetin kalbi Güniz Sokak’ta atıyorsa, Cumhuriyetçi Parti’nin de kalbi Mar-a-Lago’da atacak, Cumhuriyetçiler siyasi geleceklerini teminat altına almak, istedikleri makamlara ulaşmak için Trump’ın icazetini almak, şerrinden sakınmak zorunda olacak.
*
Yunus Emre Erdölen
Robert Kolej 2015, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi 2020 Mezunu. Kamu Hukuku Yüksek Lisans öğrencisi, Siyasal İletişim Asistanı.