Ana SayfaHaberlerYaş iken liberal, kuruyunca komünist!

Yaş iken liberal, kuruyunca komünist!

Yaş çayı üreticiden alırken ‘Serbest Piyasacı’ olan özel firmalar, kuru çay satışında devletten regülasyon istiyor! Böylece yaş yaprak iken liberal olan çay, işlenip kuru çaya dönüştüğünde komünist oluveriyor.

Türkiye’de çay üretiminin 100 yıllık serüvenine göz atalım.

Liberal düşünceye sahip olanlarda piyasaya devletin müdahalesi büyük günahlardandır! Liberallere göre; piyasa kendi koşulları içerisinde kurallarını oluşturur. Buna devletin müdahalesi söz konusu olamaz. Adına serbest piyasa ekonomisi denilen, pazarın kendi kendini düzenlediği böyle bir ekonomik sistemde fakirlerin daha da fakirleştiği, zenginlerin daha da zenginleştiği görüldüğünden II. Dünya savaşından sonra Almanya’da serbest piyasa ekonomisi için sınırlar koyan “sosyal piyasa ekonomisi” gelişti.1

Komünizmde/Sosyalizmde ise devletçilik geçerlidir. Devlet üretimde hakim güç olarak ön plana çıkar. Bu modeli savunan iktisatçılar tarafından, toplumun esas alındığı iddia edilse de, yetkiyi toplum adına devlet kullandığı için, etkin güç daima devlettir.2

Çay politiktir

Çay ile bunların ne ilgisi var diyeceksiniz? Çok ilgisi var efendim; çay baştan sona politiktir.

Bir kere çayın Doğu Karadeniz Bölgesine gelişi başlı başına bir politikanın, insanları doğduğu topraklarda barındırma politikasının ürünüdür. I. Dünya Savaşından yenik ve bitik çıkmış yorgun bir imparatorluğun küllerinden doğan Türkiye Cumhuriyetinin iktisadi çalışmaları kapsamında, 1920’de kurulan Milli Mücadele Hükümetinin İktisat Bakanlığının ilk Ziraat Genel Müdürü olan Zihni Derin çay ve narenciyeyi bölgede yaygınlaştırma göreviyle 1923’te Rize’ye gönderildi. Yıllarca süren meşakkatli çalışmalar sonucu çay tarımı Rize’de başladı, ilk fabrika 1947 yılında kuruldu.

Çaydan önce Rize’de ekonomik değeri olmayan, ev ihtiyacını dahi karşılamaktan uzak mısır, fasulye, karalahana gibi sınırlı tarımsal faaliyet, bir miktar balıkçılık, alabildiğine açlık ve yoksulluk vardı, bölge bolca göç vermekteydi.

Çay bölgeye refah sağladı

1971’de ÇAYKUR’un kurulmasıyla çay tarımı kurumsal bir yapıya kavuştu. 1980’lere kadar elle toplanan çaydan elde edilen gelirle Rize ile Trabzon ve Artvin’in çay bölgesi ilçelerinde yoksulluk sona erdi, refah yükseldi. 1984’e kadar çayda tekel konumundaki bir KİT olan Çaykur, bölgede üretilen bütün yaş çayı almaktaydı. Çaydan gelir elde edildikçe çay tarım alanları giderek arttı, dağ taş çaylık haline getirildi. Yaş çay işleme kapasitesi ile üretilen yaş çay miktarı arasındaki denge bozulduktan sonra çayda sorunlar başladı. Çaykur’un işleme kapasitesi yetmediği durumlarda işlenemeyen yaş çayın denize, derelere döküldüğü, bunların kimilerince toplanarak tekrar tekrar Çaykur’a satıldığı dilden dile anlatılır. 12 Eylül darbesi ile başlayan liberalleşme rüzgârları çayda hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmayacağının işaretlerini veriyordu. Dönemin kudretli Devlet Başkanı Kenan Evren’in Çaykur’un Hazine’ye yük olduğunu şu cümleyle ifade ettiği rivayet edilir: “67 vilayetin hakkını Rize’ye yedirmem!” Evren bu sözü etmiş mi etmemiş mi bilmiyoruz ama Çaykur’un ‘kurulduğundan bu yana sürekli kâr ettiği, Varlık Fonuna devredildikten sonra ise zarar etmeye başladığı’ şeklindeki yorum ve değerlendirmelerin gerçeği yansıtmadığını biliyoruz. Rakamlara boğmaya gerek yok. Elbette resmi açıklamalara bakıldığında kimi yıllar Çaykur kâr etmiş gözüküyor. Çaykur’daki kâr-zarar olayı görev başındaki genel müdürün ‘yeteneklerine’ göre değişkenlik gösterir. Muhasebe oyunları yapıldığı, aralık ayının son günlerinde bayilere yüklü miktarda zorunlu çay satışları yapıldığı, böylece sene sonu rakamlarının artıya geçirilerek zararın sonraki yıla süpürüldüğü iddiaları Rize kamuoyunda öteden beri tartışılan konulardandır. Çaykur’un zararının büyük oranda, üreticiye yaş çay bedelini ödeyebilmek için bankalarla girdiği kredi sarmalından kaynaklı olduğu ifade edilmektedir. 2020 yılında 547 milyon lira zarar eden Çaykur’un toplam borcu 4 milyar 240 milyon liraya çıktı. Bunun 4 milyar 165 milyon lirası bankalara olan kredi borcudur. 2020 sonunda 322 milyon 609 bin lira olan finansman gideri 547 milyon liralık zararın yüzde 59’unu oluşturdu.3 Borcunun yüzde 59’u kullandığı kredinin faizinden oluşan Çaykur’un sorunu, faiz yükünün çevrilemez boyuta ulaşmış olması.

Önceki Genel Müdür İmdat Sütlüoğlu, Çaykur’un zarar etmesinin nedenini, kuru çaya yapılan zammın Bakanlar Kurulunca geri alınmasına bağlayınca, iki gün sonra düzenlediği basın toplantısı ile Cumhurbaşkanı’nın isteği üzerine görevinden istifa ettiğini açıklamıştı.

Yaş iken liberal, kuruyunca komünist

Bölgedeki medya organlarında zaman zaman Rize’deki ve Trabzon’daki Ticaret Borsası Başkanlarının Çaykur’dan kuru çaya zam yapmasını istediği şeklinde haberler okuyoruz. 4 Özel sektör temsilcileri fiyatların piyasada serbestçe oluşması yerine kendi fiyatlarını Çaykur’a göre ayarlamaktan yana. Gerekçe şu: Çaykur yıllardır zarar eder ama zararı Hazine tarafından karşılanır. Oysa özel bir firma iki yıl üst üste zarar etse üçüncü yıl fabrikasını çalıştıramaz. Onu finanse edecek bir mekanizma yoktur. Dolayısıyla özel sektör kendi finans mekanizmasını kendisi geliştirmiştir. Özel firmalar, Çaykur’un alım fiyatından yüzde 25-30 oranında düşük fiyatla üreticiden çayı almaktadır. 2021’in Mayıs sezonunda Çaykur’un 3,87 TL’den aldığı yaş çayı özel firmalar üreticiden 2,80’e düşen fiyatla alarak zararı müstahsile yansıttı. Çay üreticileri bir anlamda özel sektörün finansman aracı olarak kullanılmaktadır. Çünkü, serbest piyasa var ve devletin buna müdahalesi olamaz! Ama kuru çay fiyatını devlet belirlesin! Yaş çayı üreticiden alırken ‘Serbest Piyasacı’ olan özel firmalar, kuru çay satışında devletten regülasyon istiyor! Böylece yaş yaprak iken liberal olan çay, işlenip kuru çaya dönüştüğünde komünist oluveriyor.

Çaykur’un kârı sayısal değil, sosyal

Sosyal devlet ilkesi çerçevesinden konuya yaklaşanlara göre Çaykur’un Türkiye’ye kârı sayısal değil, sosyaldir. Onlara göre; Çaykur kurulduğundan bugüne kadar kâr etmiyor, kâr etmesi de gerekmiyor. Çayın Türkiye’ye başka önemli katkıları var: Yaklaşık 2 milyar dolarlık ekonomik hacmi olan çay sektörünü çekip çıkardığınızda, geriye çaydan önceki yoksulluk ve sefalet kalacak. Türkiye’de çay üretilmezse her yıl birkaç milyar dolar döviz ithalat için harcanacak. Bölge insanının toprağını terk etmemesi, doğduğu yerde barınabilmesi ise Çaykur’un varlığını sürdürmesine bağlı. Çünkü, çayın özele açıldığı 1984 yılından bu yana geçen 37 senede özel sektör iyi bir grafik çizmedi. Farklı ürünlerle dünya çay pazarına yönelmek yerine iç piyasada var olmaya çalıştı. Çay müstahsilinin sırtından para kazanmaya odaklandı. Çaykur’u zayıflatıp onun boşluğunu doldurmayı hedefledi. Bu yüzden Doğu Karadeniz insanı, Çaykur’un özelleştirilmesinden ve liberal piyasa koşullarında yoksulluğa sürüklenmekten endişe ediyor.

  1. https://perspektif.eu/2019/09/21/liberalizm-nedir/
  2. https://tr.wikipedia.org/wiki/Ekonomik_sistemler
  3. https://www.birgun.net/haber/caykur-un-borcu-dag-oldu-346518
  4. http://www.kackartv.com.tr/ozel-sektor-kuru-caya-zam-istiyor/20173/
- Advertisment -