Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz hafta yaptığı bir konuşmada bu yerel seçimlerin yasaların kendisine tanıdığı son seçim olduğunu belirterek seçmenlerinden oy istedi. MHP lideri Devlet Bahçeli ise Pazar günü partisinin kongresinde yaptığı konuşmada Erdoğan’ın bu açıklamasına cevap vererek, “Ayrılamazsın. Türk Milletini yalnız bırakamazsın. Yeni yüzyılın kurtarıcı lideri olarak sizleri görmek istiyoruz” dedi. Bahçeli’nin bu çıkışı sizce ne anlama geliyor?
Bir kere niye konuştu diye bakmak lazım, sonra da nasıl konuştu diye bakmak lazım.
Niye konuştu Bahçeli diye sorma hakkımız var çünkü böyle bir şey söylemesi gerekmiyordu aslında. Zaten birkaç gün geçti Erdoğan’ın sözlerinin üzerinden ve ortada ‘Acaba Bahçeli ne der?’ gibi bir soru yoktu. Üzerinde herhangi bir baskı olmadan kendi tercihiyle söylenmiş bir söz bu.
Genel bir destek gibi yorumlanabilir ya da yaklaşan seçimlerde Cumhur İttifakı’nın bir bütünlük resmettiğini göstermek için olabilir ama bunlar bana çok mantıklı da gelmiyor. Çünkü Erdoğan’ın söylediği yerel seçimlerle ilgili bir olay değil, daha sonraki 3-4 sene ile ilgili bir olay.
Ayrıca yerel seçimlerde ters tepki de verebilir. İnsanlar yerel seçimlerle uğraşırken çıkıp birisinin 4 sene sonra yeniden cumhurbaşkanı olup olamayacağını tartışması biraz abes bir tartışma seçmen kulağı açısından.
Dolayısıyla Bahçeli hiçbir şey söylemesi gerekmeyen bir noktada böyle bir laf etti. Peki bu laf niye edildi?
Bir kere burada bir sahiplenme var. Bu olayın tek bir kişinin cumhurbaşkanı olup olamayacağı meselesi olmadığını, daha geniş bir problemin parçası olduğunu ve o problemi de AK Parti’yi aşan daha geniş bir yaklaşımın kucakladığını söylüyor bize. “Biz de bunun parçasıyız” diyor Bahçeli.
Önümüzde çok reel bir durum var: Anayasaya göre Erdoğan tekrar seçilemiyor. Ancak Meclis kendisini feshetmesi gerekiyor ama bu da 5’te 3 çoğunluk gerektiriyor. Meclis’te 600 sandalye var ama Cumhur İttifakı’nın sandalye sayısı 315. Ne yaparsa yapsın 360’ı toparlama şansı pek yok. O zaman Erdoğan’ın bir daha seçilme ihtimali yok demektir.
Tek bir koşul var sadece; anayasanın değişmesi. Anayasa değişirse ve yeni anayasa daha önceki anayasadaki bu maddeleri kenara itip yepyeni bir uygulama getirirse ve bundan sonra bu uygulama geçerlidir denirse ve bu anayasa referandumla kabul edilirse o zaman Erdoğan tekrar seçilebilir.
Bahçeli’nin söylediği şey bize bu yeni anayasayı tekrar hatırlatmak bir anlamda. Yeni anayasa geliyor, bundan kaçış yok, biz bunun sahibiyiz demiş oluyor. Gerçekten de bunun sahibinin Bahçeli olduğunu biliyoruz. Çünkü şu anda AK Parti’nin önünde Bahçeli tarafından onlara verilen 100 maddelik bir anayasa taslağı var.
Ne olduğunu bilmiyoruz. İçeriğini dışarıdaki hiçkimse bilmiyor. Bunun ne olduğunu MHP’liler de bilmiyor, Bahçeli’nin danışmanlarının da bildiğini sanmıyorum. Çünkü onların da üzerine çalıştığı bir şey değil bu. Ama her nasıl olduysa birileri anayasa taslağı yapıp Bahçeli’ye verdi ve Bahçeli de onu en üst makamın elinden sunmuş oldu.
Çıkacak olan anayasa buna uygun olur mu, buna benzer mi bilmiyoruz ama en azından bu tür bir sahiplenme olduğunu söyleyebiliriz. Bu MHP’yi aşan bir durum. AK Parti ve Tayyip Erdoğan’ın devlet içindeki ortakları yeni bir anayasa istiyorlar ve bu anayasanın birçok şeyi değiştirebileceğini öngörebiliriz.
Örneğin AYM, örneğin cumhurbaşkanlığı seçiminin şartları vs. Bahçeli şimdiden bunu hatırlatmış oluyor ve bu sık sık karşımıza gelecektir diye düşünüyorum. Şu andaki yerel seçim atmosferi bile bunu bozmuyor. Çünkü kim hangi partiyi alırsa alsın önümüzdeki 4-5 senenin esas sorunu şu anda inşa edilen rejimin devamının sağlanıp sağlanamayacağı.
Bahçeli’nin bunu niçin söylediği kadar nasıl söylediği de önemli. Cümlenin sonunda “Sizleri cumhurbaşkanı olarak görmek istiyoruz” diyor. Biz kimiz? Kendisinden mi bahsediyor, MHP’den mi bahsediyor yoksa onları da aşan arka plandaki ‘biz’den mi bahsediyor?
Ama daha ilginç olan cümlelerin başı: “Gidemezsin, bu milleti yalnız bırakamazsın.” Yani senin ne yapabileceğini, ne yapamayacağını ben söylerim diyor Bahçeli. Ya da daha sonraki ‘biz’ ile birleştirirsek ‘biz söyleriz’ diyor, ‘bu sana kalmış bir şey değil’ diyor, ‘biz senin pozisyonunu belirliyoruz ve seni oraya davet ediyoruz’ diyor. O zaman da kurulmakta olan yeni rejimin -ki ittihatçı bir rejim bu apaçık şekilde- esas sahibi Tayyip Erdoğan değil. Bu rejimin esas sahibi Bahçeli ve onun arka planındaki bu insanlar.
Yeni bir rejim inşa etmek istiyorlar ve bu rejimin yeni bir siyasi kültür ima edeceğini de biliyorlar. Nedir bu? Devletle siyasetin iç içe geçtiği bir siyasi kültür. Bir tür ‘organik bütünleşme’ söz konusu. Buradan giderek yine Kemalizmin hayal ettiğinin çok dışında bir ideolojik yaklaşım var ortalıkta: İttihatçılık. Ve yine Kemalizmin hayal ettiinin çok daha ötesinde bir kimliksel duruş var: Laikliğin yeniden ele alındığı, milliyetçiliğin yeniden belirlendiği ve ‘yerli ve milli’ olarak tanımlanan karışımın ortaya çıkması, bunun makbul kimlik olarak tanımlanması ve nihayet tüm bunları tanımlayan ‘Türkiye Yüzyılı’ sözünün belirttiği gibi Bahçeli de aynı cümleyi kullanıyor ve Erdoğan’a bu misyonu yüklüyor. ‘Senin misyonun ne olursa olsun seni istiyoruz’ demiyor.
Bütün bunları bir araya getirdiğimiz zaman ben asıl olayın bir sahiplenme ve yeni inşa edilmekte olan rejimin asıl sahibinin kim olduğunun topluma söylenmesi ve hatırlatılması olduğunu düşünüyorum. Yine buradan giderek esas siyasetin bu çizgi üzerinde oluşacak siyaset olduğunu düşünüyorum. Yerel seçimlerin bir garnitür olduğunu da söylemiş olabilir. Çünkü Bahçeli aynı zamanda ‘Bu yerel seçim gündemi esas gündem değil’ demiş oluyor. “Esas gündem peşinde olduğumuz, kafamızda kurguladığımız bu inşa olayı ve onunla ilgili de hiçbir sekme yaşanmayacak” mesajını da vermiş oluyor. Bizi yeni anayasaya da hazırlıyor.