İktidar basınında ekonomik zorlukların sorumlusunun neden muhalefet ya da büyük şirketler olduğuna dair “haber”ler birbirini izliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Avrupalıların ve Amerikalıların nasıl “süründüğünü” dile getirdiği konuşmasından sonra Türkiye’yi bu ülkelerle kıyaslayıp “halimize şükredelim”ci yazı ve yorumlar da bu akıma eklemlenebilir.
Mesela bugün (15 Ekim) gazetelerin sadece birinci sayfalarına göz atan biri bile bu kapsamda epeyce yaratıcı “haber” ve yorum devşirebilir. Ben şöyle bir göz gezdirmeyle üç yaratıcı çaba tespit ettim.
Sabah gazetesi, başyazı: “Biz şu anda yokluk nedir bilmiyoruz, sadece fiyat pahalılığını biliyoruz”
İktidar basınının amiral gemisi Sabah’ın Mehmet Barlas imzalı ‘başyazı’sı, okurları ‘yokluk korkusu’yla terbiye etme amacıyla kaleme alınmıştı. “Biz şu anda yokluk nedir bilmiyoruz, sadece fiyat pahalılığını biliyoruz” diyen Mehmet Barlas, meseleyi buradan “sürünen Amerikalılar ve Avrupalılar”a bağlıyor:
“Dünyanın en zengin ülkesi Norveç’in 5 milyon 300 bin nüfusu, kişi başına 95 bin dolar geliri var. Ve bugün Norveç, doğayı korumak için yaptığı doğalgaz araştırmalarının durmasına son verdi, kazılar yeniden başladı. Amerika Birleşik Devletleri’nde resmi enflasyon % 5.5, ancak aranan pek çok mal stoklarda yok.”
Barlas, iktidar ortaklarının sık sık dile getirdiği “mermi pahalı” meselesini de hatırlatıyor okurlarına:
“Ayrıca Türkiye’nin hedef olduğu saldırılar, dünyanın pek az ülkesi için söz konusu. Türkiye, insanların refahı için harcanması gereken paranın önemli bölümünü askeri harcamalara ayırıyor. Şu anda yurtdışında 44 bin askerimiz var.”
Altın vuruş, yazının sonunda ‘örnek durumdayız’ ara başlığıyla yazıya dahil oluyor:
“Ne kadar şikâyet edersek edelim, ülkemizin kıymetini de bilmeliyiz. Geçmişte hiç yaşanmamış krizlerin üstesinden geldik. Hayal bile edemediğimiz altyapılara sahip olduk. Ve Ortadoğu denilen istikrarsızlık coğrafyasında bir devlet olarak dünyaya örnek konumdayız.”
Yeni Şafak yakalar: “İçindeki küçüldü, paket aynı…”
Yeni Şafak, birinci sayfadan verdiği “İçindeki küçüldü, paket aynı…” başlıklı haberinde büyük şirketlerin bir kurnazlığını fâş ederek, onların hayat pahalılığına nasıl katkıda bulunduğunu anlatıyor:
“Ürünleri küçülten bazı firmalar, ambalaj boyutunu değiştirmiyor. Tüketicinin aynı parayı ödediği ve çoğu zaman fark etmediği ürünlerden birkaç örnek: 37 gram olan bir gofret 33 grama düşerken paketi sabit bırakılıyor. 300 gram olan 10’lu çikolatalı sandviçlerin gramajı 240’a düşürülerek 8’li paketleniyor. İçinde 120 adet mendil olan aynı büyüklükteki paketlerin içinde artık 100 adet mendil bulunuyor.”
Yeni Şafak’taki meslektaşlarımıza ‘bravo’ demek lazım. Fakat biraz daha gayret gösterip, çikolata, gofret gibi dar gelirlilerin sık tükettiği öbür gıda maddelerindeki paket kurnazlıklarını da fâş edebilirlerdi. Yani haber, evet yaratıcı ama daha iyi işlenebilirdi.
Diriliş Postası: Muhalefetin ekonomiye yaptığı suikast..
Diriliş Postası gazetesi de ekonomik zorlukların gerçek sorumlusunu manşetten ilan ediyor bugün: Başta Kılıçdaroğlu olmak üzere muhalefet… Şöyle ki:
“Koronavirüs salgını sonrası küresel tedarik zincirinin merkezine oturan Türkiye’ye IKEA başta olmak Avrupa’nın dev şirketleri yatırım kararı aldı. IMF dahil, birçok ekonomi kuruluşu Türkiye için büyüme tahminini revize etti. Muhalefet ise siyasi suikast iddialarıyla yatırımcıya ‘Gelmeyin’ mesajı vermenin peşine düştü.”
Bence bu üç yaratıcı çaba içinde en sofistikesi Yeni Şafak’ınki… Sizce?