Programın tamamını izlemek için:
AK Parti heyetinin HDP’ye yaptığı ziyareti nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ortada bir paradoks var. Sadece muhalefet partilerini suçlamakla kalmıyor iktidar HDP konusunda, onun Meclis’teki mevcudiyetini de bir tür terörist işgali olarak görüyor. Her fırsatta dokunulmazlıkların kaldırılması ve siyasi alanın sınırlanması üzerine attığı adımlar ortada. Sadece kayyumlar meselesi bile bunu ifade eder. AK Parti’nin zihninde olan ve dışa yansıyan husus HDP’nin PKK’nın bir parçası olduğu ve Meclis’teki varlığını da bu şekilde sürdürdüğü. HDP’yle her türlü temastan kaçınan siyasi parti şimdi niye HDP’ye gidip görüştü sorusu tabii tartışıldı, tartışılıyor..
Bunun hem yüzeysel bir boyutu, hem daha derin bir boyutu var diye düşünürüm. Satıhtaki boyut şu: Bir Anayasa değişikliği söz konusu olduğu zaman bunun meclisten geçmesi için diğer siyasi partilerin de mevcut meclis aritmetiğinde bunu desteklemeleri gerekir. Yüzeydeki boyut AK Parti’nin bu desteğin peşine düşmesi. Kaldı ki HDP bir tavır belirtmedi bu teklif karşısında. Bu teklifin pozitif yönleri varsa yani özgürlük getiriyorsa, özgürlükler alanını genişletiyorsa, HDP bunu destekleyebilir. Siyasi olarak bunu yapar mı o ayrı bir konu.
Diğer taraftan derin boyut deyince iki husus öne çıkıyor. Bir; acaba AK Parti Kürt meselesine daha farklı yaklaşır mı? Seçimlere doğru giderken bu hamle Kürt oylarını alma arayışlarının bir işareti midir? Bunu söyleyenler var. Böyle bir ihtimale şiddetle itiraz edenler de var. AK Partili bir Kürt milletvekili, Cevheri hemen bunun altını çizdi. Hemen yeni bir çözüm süreci ihtimalini bu temastan hareketle telaffuz etti. Ama diğer tarafta biliyorsun sert biçimde itiraz eden AK Partililer de oldu. Özetle, bu ziyaret, lehte ya da aleyhte yani Kürtlerle yakınlaşma ya da çözüm sürecine doğru gitme ya da yakınlaşma imalı tepkiler üretti. Ben burada bir yakınlaşma olduğunu düşünmüyorum. Bunu bu şekilde yorumlamak doğru değil. Ama bu tür tepkilerin gelmesi de doğaldır. Siyaset böyledir.
Evet. siz de az önce bahsettiniz, AK Parti içinden bazı isimler bu ziyaretin ardından çeşitli açıklamalarda bulundu. Şamil Tayyar, Mehmet Metiner, Mehmet Ali Cevheri gibi biraz aslında partilerinin bu konudaki pozisyonundan rahatsız olan AK Partililer, AK Parti’nin bu konuda net bir karar verip ona göre davranmaya devam etmesi gerektiğini belirten açıklamalar yaptılar. Parti içinden gelen bu bu tepkiler sizce bir anlam ifade ediyor mu, AK Parti’nin büyük siyaseti açısından?
Bence hayır. İsimlere baktığım zaman bunu daha rahat söyleyebilirim. Özellikle Metiner, Şamil Tayyar gibi AK Parti milletvekilleri… Böyle savaşçı arılar vardır. Bir kovana yaklaştığınız zaman kraliçe arıyı korumak için onlar alarma geçerler ve saldırmaya başlarlar. Biraz öyle bir işlev yerine getiriyorlar. Hatta bu işlevi yerine getirirken sık sık da parti politikalarıyla ters düşebiliyorlar. Zaman zaman genel başkanları tarafından uyarılabiliyorlar. Bu kez de bir gelişme karşısında bence biraz kendilerinden kaynaklı bir tepki vermiş, bir çıkış yapmış oldular. Ama bu görüşme bazı tutumların serbestçe ifade edilmesine de vesile oluyor; “madem bu adamlar terörist niye bunlarla aynı masaya oturuyorsunuz” sorusu bir tutuma işaret ediyor. Mademki bu adamlar parlamentoda, bunlarla daha yakın temas edin diyen bir bakış açısı da var.
AK Parti içerisinde çeşitli kategoriler var. Bunlardan bir tanesi Kürt milletvekilleri grubu. Bu grup mensupları belki HDP’den çok hoşlanmaz, ama Kürt nüfusun, Kürtlerin yoğun yaşadığı bölgelerin HDP’ye yönelik davranışlara hassas olduğunu bilirler. Ayrıca Kürtlük, Kürt aidiyeti ve bu konudaki kimi talepler Kürt milletvekilleri için, hangi partiden olursanız olun o partinin görüşlerinden ayrı olarak, farklı olarak hatta onlarla zaman zaman zıt olarak ortaya çıkabilen bir aidiyet halidir ve taleplerdir. Dolayısıyla böyle bir grup var AK Parti’de. Yani AK Parti’nin Kürt milletvekilleriyle meclis önünde değil, meclisin kulisinde konuştuğunuz zaman zaten size söyleyecekleri, Kürt politikasının yanlış olduğu, HDP’ye tavrın yanlış olduğu, kayyum politikasının yanlış olduğudur. Fakat AK Parti’nin parti olarak almış olduğu aşırı otoriter, aşırı kapalı ve aşırı lider partisi görünümü bunların ifade edilmesine, o siyasi parti içinde siyaset yapılmasına müsaade etmiyor.
İktidar partisinde başka bir grup daha var. Bunlar Kürt değil. Muhafazakârlar genel olarak, muhafazakârlığın daha rasyonel, daha özgürlükçü koridorlarında dolaşırlar. Bunlar da tek tek baktığınız zaman bu tür sert uygulamaları sahne arkasında eleştiriyorlar. Onun için bu tür sözlerin, seslerin bir anda çıkıyor olması ani bir durum değil. Zaten mevcut bir kazan içerisinde cesur olan, ortaya çıkabilen bazı kişilerin söylediği laflar bunlar. Cevheriler çok önemli bir ailedir, Urfa’da. Sağ eğilimliler, ama fırsat bulunca başkalarının söyleyemediğini o söylüyor.
Bir son husus var ki ben onu daha çok önemsiyorum. Cumhurbaşkanlığı seçimine hepimiz takılıp kaldık. Doğal. Çünkü sistem bunu gerektiriyor. Güç, orada toplanıyor. Ama aynı zamanda parlamento seçimleri de var. Parlamento seçimlerini kazanan çoğunluk ile cumhurbaşkanlığını kazanacak çoğunluk farklı olursa, örneğin bir tarafı muhalefet bir tarafı iktidar kazanırsa, parlamentonun, siyasetin yeniden önem kazanacağına hiç şüphe yok. Her ne kadar mevcut anayasamız, parlamentonun alanını çok daraltıyor olsa da aynı anayasa, parlamentoya yasaları hazırlama görevini veriyor ve parlamento kendi alanına sahip çıktığı andan itibaren cumhurbaşkanının önünü çeşitli biçimlerde tıkayabilir ya da cumhurbaşkanını kendisiyle paylaşmaya, birlikte hareket etmeye doğru itebilir.
Mevcut kamuoyu araştırmalarına baktığımız zaman açıkçası parlamento seçimini muhalefetin kazanma ihtimali yüksek gözüküyor. Cumhurbaşkanlığı seçimi henüz ortada. Eğer Cumhurbaşkanlığı seçimini Tayyip Erdoğan kazanır, parlamento seçimini muhalefet kazanırsa işte orada yeni bir düğüm var demektir. Erdoğan atacağı her adımda parlamentodan farklı partnerler arayabilir, farklı gruplara gidebilir. Parlamentoda muhalefetin bir blok olarak hareket etme ihtimalini azaltmaya çalışabilir. Ve bir konuda HDP’yle, başka bir konuda İYİ Parti’yle ilişki kurarak, tabii MHP’nin de desteğini alarak yasa geçirecek çoğunluklar elde edebilir. Tersi de geçerli olabilir, yani muhalefet blok olarak da davranabilir. Ama şunu şimdiden görüyoruz. Erdoğan’ın en büyük hedeflerinden biri HDP ile altılı blok, HDP ile partiler arasındaki mesafeyi açmak. O yakınlaşmayı engelleyerek onlarla ayrı ayrı temas etmeye çalışabilir. Açıkçası Bekir Bozdağ’ın son görüşmesi benim aklıma bunu getirdi.
Buradan tabii zihnin başka bir yere doğru, HDP’ye doğru götürüyor. HDP de bugün çok sıkışık bir konumda. Değil mi? Hem oy itibariyle Türkiye’nin seçim sonuçlarını belirleyecek bir güç, ama diğer taraftan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendi adayını çıkarması gibi bir adeta zorunlulukla karşı karşıya. Ama şu da bir başka gerçek. Parlamento seçimleri de HDP için çok önemli ve burada güçlü bir Kürt temsili olacak. Bu durum önümüzdeki dönemde Kürt meselesi, Kürt temsili, Kürt aktörleri ve Türk siyaseti arasındaki ilişkilere dair bir ipucu da vermiyor değil.
Bu ziyaretle ilgili en çok merak edilen, en çok tartışılan şeylerden biri de MHP’nin, yani Cumhur İttifakı ortağının ne tepki vereceği, Bahçeli’nin nasıl bir açıklama yapacağıydı. Hatta son birkaç gündür öyle şeyler konuşuldu ki, işte Bahçeli iktidardan çekilebilir, erken seçim isteyebilir, ittifakı dağıtabilir gibi. Fakat Devlet Bahçeli bu sabah (8 Kasım), bizim bu programı çektiğimiz günün sabahında grup toplantısında “AK Parti heyetinin bu görüşmeyi yapması doğal ve doğrudur. CHP neyse HDP de odur” şeklinde bir açıklama yaptı. Siz bu açıklamaya şaşırdınız mı? Ve bu açıklama ne anlama geliyor?
Hayır, hiçbir şekilde şaşırmadım. İlk defa olmuyor bu. Bahçeli akıllı ve deneyimli bir siyasetçi. Partisini konumlandırdığı yer belli. Siyaseten varlığı AK Parti’ye endeksli. İttifak ihtiyacı açık. Yüzde altı, yüzde yedilerde dolaşan bir siyasi partiden bahsediyoruz. Bugüne kadar çıkan seçim yasaları, ittifak yasaları bile bu siyasi partinin siyasi varlığını korumayı hedef aldı.
Türkeş’ten beri MHP’nin genel politik eğilimi devletin içinde, iktidarın içinde olmaktır. Bahçeli bunu biraz tersine çevirmeye çalıştı bir dönem. Bir siyasal hareket olarak AK Parti’yle rekabet eden bir MHP’yi tasarlamaya çalıştı. Bu arayışları büyük bir hüsranla bitti. Hem parti içinde bölünmeler, hem özellikle Orta Anadolu’da AK Parti karşısında büyük bir oy kaybı yaşandı… Ve Kasım 2015 seçimlerinden sonra Bahçeli yeniden Bbşbuğunun yani Türkeş’in ana politikalarına geri döndü: Devlet ve iktidarda etkili olmak. Bu koşullarda, özellikle elde ettiği imkânlarla Bahçeli’nin oyun bozacak, kendisine zarar verecek, kendisini oyun dışı bırakacak hiçbir adım atması mümkün değildir. Bu son görüşmede tepkiler onun daha sert bir çıkış yapması istikametindeydi. Hiç öyle olmadı. Bunu bir devlet protokolüne bağladı ve geçiştirdi.
Evet. Son olarak şunu sormak istiyorum: MHP liderinin bugünkü açıklamasının ardından özellikle İYİ Partili yöneticilerin çıkıp Bahçeli’yi eleştirdiklerini gördük. AK Parti’nin HDP’yle görüştüğü, MHP’nin bunu doğal ve doğru olarak nitelendirebildiği bir düzlemde Altılı Masa’nın bu görüşmenin ardından HDP’ye karşı daha cesur olma ihtimali ya da en azından Altılı Masa’da İYİ Parti dışındaki diğer partilerin bu konuda daha net bir tutum sergileme ihtimali sizce nedir?
Bence yok. Olmamasının iki nedeni var. Altılı Masa çok hassas, problemi çok olan bir masa. Başkan adayının belirlenmesi aşaması bile büyük sancılarla yaşanacak. Şu anda adım adım program oluşturuluyor ama daha iktidar paylaşımına gelinmedi, oraya gelinirse nasıl yapılacak? O bile konuşulmuş değil. Türkiye’de koalisyonlar çok zordur. Seçim öncesi seçim sonrası çok fark yok, buna seçim öncesi koalisyon diyelim, dolayısıyla İYİ Parti’nin hassasiyetinin bütün liderler farkında. Onu masadan kaldıracak bir hamle yapamazlar. İYİ Parti’nin ise bu konudaki fikrini değiştirebileceğini sanmıyorum. Çok kuvvetli bir angajmana girdiler. Buradan geri dönmeleri, tutarlılıklarıyla ilgili bir sorun yaratır.
Bir şu var: Ülkede bir tarafta liberal, özgürlükçü bir anlayış ve Kürt seçmenler var. Diğer tarafta HDP karşıtlığını siyasi algısının merkezine yerleştirmiş bir milliyetçi doku var. O açıdan CHP, DEVA, Gelecek Partisi de biz HDP’ye karşı değiliz ama işte İYİ Parti yüzünden o buraya gelemez diyerek derin niyetlerini İYİ Parti’ye havale ediyor olabilirler. Velhasıl HDP’nin masaya oturması söz konusu olmayacaktır.