Seçimler yaklaşırken kendi logosuyla seçimlere katılan HÜDA PAR neredeyse tüm adaylarını açıklamış durumda. 750 civarındaki aday içinde 24 kadın aday, 200’e yakın da 30 yaş altı aday var. Ayrıca hem belediye başkanlığı hem de meclis üyesi adayları içerisinde Alevi adaylar var. HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Seçim İşleri Başkanı Mahmut Şahin ile partinin aday profilini konuştuk.
HÜDAPAR olarak yerel seçimlere kendi adaylarınızla giriyorsunuz. Nerelerde adaylarınız var?
HÜDAPAR 2012 tarihi itibariyle kurulduktan sonra belli dönemlerde lokal düzeyde seçimlere girdi. İlk olarak 2014 yerel seçimlerinde sonra Haziran 2015 genel seçimlerinde lokal düzeyde bağımsız adaylar göstermişti. Yine 2018 seçimlerinde Türkiye genelinde genel seçimlerine girmiştik. 2019 yılı yerel seçimine girmedik ama 2023 genel seçimlerinde AK Parti listelerinden seçime girdik ve 4 vekille şu anda meclisteyiz. Bugün gelinen noktada ise 31 Mart 2024 yerel seçimlerine ilişkin olarak kendi parti logomuzla kendi adaylarımızla Türkiye’nin tamamında seçime giriyoruz. Bir ittifak görüşmesi söz konusu oldu ancak bu ittifak görüşmeleri heyetler arasındaydı ve nihayetinde açıkçası uzlaşamadık ve yerel seçimlere kendi adaylarımızla kendi logomuzla Türkiye genelinde seçimlere katılma kararı aldık. Şu anda 660 ilçede Belediye Başkanı adayımız, 26 büyükşehirde yine Büyükşehir Belediye Başkanı adayımız ve 51 il merkezinde Belediye Başkanı adayımız var. Türkiye’nin tamamında ise belediye meclis üyesi ve il genel meclisi adaylarımız var. Sadece İstanbul, İzmir, Ankara ve Bursa Büyükşehirlerinde, Büyükşehir Belediye Başkan Adayı göstermedik. Ancak saydığım bu büyükşehirlerin bütün merkez ve taşra ilçe belediyelerinde aday gösterdik.
Özellikle iddialı olduğunuz yerler var mı?
Tabii siyaset demek, iddia sahibi olmak demektir. Dolayısıyla her yerde iddiamız var. Tabii ki bunu söylerken her yerde kazanacağız şeklinde söylemiyorum. Ama inanıyorum ki bu seçim sürecinde HÜDA PAR oylarını katlayarak arttıracaktır ve siyasette ciddi bir aktör olarak yoluna devam edecektir. Biz sadece seçim konusunda değil aday profilimiz konusunda da iddialıyız. Mesela en son açıklanan adaylarımızdan Dersim adayımız Muhammed Ata Yüksel kanaatimce çok flaş bir isim olarak öne çıkıyor. Kendisi farklı dillerin konuşulduğu, farklı kültürlerin yaşandığı bir ailenin çocuğu olarak büyümüş. Bu anlamda hem belediyecilik anlamında hem de HÜDA PAR’ın özellikle farklı kesimlere yönelik yaklaşımının görünür olmasını sağlayacak öncü bir isim olacağını söyleyebilirim.
Kadın adaylarınız özellikle çok konuşuluyor. Kaç tane kadın adayınız var? Geçtiğimiz yıllarda da adaylarınız arasında kadınlar var mıydı yoksa bu bir ilk mi?
Kadın belediye başkanı adaylarımızın sayısı 24’tür. 200’ün üzerinde belediye meclis üyesi ya da il genel meclis üyesi kadın adayımız var. Fakat aslında bu noktaya gelmeden önce HÜDA PAR zaten 45 kişiyle kurulmuş olan bir parti ve bu 45 kişinin 8’i kadın. Bu da yaklaşık %20’lik bir oran aslında. Genel İdare Kurulumuzda biri Genel Başkan Yardımcısı olmak üzere de 4 kadın arkadaşımız var. 2018 genel seçimlerine girdiğimiz zaman da 40 civarında kadın milletvekili adayımız vardı. Yani sadece bu seçimlere özgü olarak değil, aslında kuruluşumuzdan beri devam eden ve kadını önemseyen bir siyaset yapma tarzımız, bir siyasi yürüyüşümüz var. Seçim dönemlerinde de mümkün mertebe aday profilleri üzerinden bunu ortaya koyuyoruz.
Beşiktaş adayımız Münevver Aktaş bir eğitimci, aynı zamanda üç dil bilen ve bu dillerin hepsinde siyaset yapabilen bir arkadaşımız. Hakeza Silivri adayımız Gülden Bulut bir avukat. Yine kadın adaylarımız arasında psikologlar, eğitimciler var.
Özellikle 2023 seçimlerinde hakkımızda kara propaganda yürütüldü kadın konusuyla ilgili. “HÜDA PAR geldiğinde kadınları eve tıkayacak, mecliste kendi katlarında kadın istemiyorlar” gibi gerçeğe aykırı iddialar ileri sürüldü. Bu tavrı sadece HÜDA PAR üzerinden okumamak lazım. Kanaatimce bu rijit yaklaşım İslam’a ve İslam’ın kadın konusundaki görüşlerine karşı muhaliflerin geliştirmiş olduğu bir argüman. Halbuki biz kadının toplumsal, ekonomik ve siyasal hayatta hak ettiği yerde olmadığını düşünüyoruz ve bu dezavantajlı duruma karşı mücadele veriyoruz. Çünkü zaten toplumun yarısı kadınlardan oluşuyor diğer yarısı da kadınların kucağında büyüyor. Dolayısıyla kadının elinin değmediği alanlarda özellikle de siyasette muhakkak bir şeyler eksik kalır. Biz kadının siyasette etkin bir rol üstlenmesini hayati buluyoruz. Kadının siyaset erkine dahil olmasının siyasetin dili, üslubu, tarzını da olumlu yönde etkileyeceğini düşünüyoruz. Toplumda farklı kesimler arasındaki kamplaşmaları besleyen siyasete hâkim eril dilin törpülenmesi gerekir. Kadının siyasetteki rolünün siyaset üstü bir sonuç vereceğine inanıyoruz. Zira bizim kadim kültürümüzde taraflar arasındaki çatışmaları kadın müstesna varlığıyla sona erdirmiştir. Dinimizde ve kadim kültürümüzde kadının başına örttüğü örtünün çok önemli bir yeri vardır. Çatışmalar şiddetlendiğinde çatışan tarafların kadınları iki tarafın arasına girer ve başörtülerini çıkarıp atarlardı. Böylece kadını başörtüsüz görmekten haya eden erkekler yüzlerini çevirir ve çatışmayı sona erdirirlerdi. Aynı durum günümüz için de geçerli. Sürekli atışma ve çatışma halinde olan siyasi tarafları sulha ve sükunete davet edecek bir otoriteden maalesef mahrumuz. Tam olarak bu noktada kadının siyasetteki varlığı bu otorite boşluğunu doldurmada da etkili olacaktır.
Bir de 28 Şubat sürecine baktığımızda kadınların okullara ve meclise girmesini engelleyenler, istemeyenler bizler değildik, haksızca bizleri eleştirenlerdi. Bu konuda algılar tersyüz edilmiş adeta. Birileri kadın deyince akıllarına sadece başörtüsünü tercih etmeyenler geliyor. Mağdur başörtülü bir kadın olunca kadının dezavantajlılığından saymıyorlar. Oysa bizim siyaset anlayışımız başörtüsünü tercih etsin veya etmesin toplumun tüm kadınlarını kuşatıyor. Bizim için mağduriyet mağduriyettir. Mağdurun kimliği, yaşam tarzı, kişisel tercihlerine bakmıyoruz.
Şunu da hatırlamakta fayda görüyorum. Bizden çok daha eski tarihlerde siyaset sahnesine çıkmış olan partiler dahi kadın siyasetçi konusunda bizden çok da ileride değiller.
Adaylarınız arasında oldukça genç adaylar da var. Parti gençleşiyor mu bir yandan?
Adaylarımızın önemli bir oranı genç. 200’e yakın 30 yaşın altında adayımız var. Bu sadece belediye başkan adayları için. Meclis üyesi adaylıklarında bu oran çok daha yüksek. Askerliğini bile yapmamış 2005 doğumlu adaylarımız var. Tabi 60 yaşın üzerinde de adaylarımız var, zira biz hayattan yaş almanın kazandırdığı tecrübeyi de önemsiyoruz. Ama 750 civarı adayın içerisinde 200’e yakınının genç olması partinin bir ocak partisi olduğunu göstermesi açısından önemli bir numune. Gençlerimizin hepsi de çeşitli alanlarda kabiliyetlerini geliştiriyor ve kendilerini donanımlı kılmaya çalışıyorlar. Seçim dönemi vesilesiyle de siyasetin aktif ve pratik yanını da tecrübe etmiş oluyorlar. Açıkçası gençlerimizin her biri ülkesine hizmet etmek yönünden gelecek vaat ediyor. Bu durum bizi hem onure ediyor. Diğer yandan gençlerin varlığını partinin geleceği açısından çok önemli buluyorum.
Alevi adaylarınız da var mı?
Yönetimlerimizde ya da teşkilatlarımızın farklı birimlerinde Alevi kardeşlerimiz zaten vardı. Bu seçimde de mesela Ankara Yenimahalle adayımız alevi bir arkadaşımız. Biz liyakatli ve ehliyetli olduktan sonra etnik kimliğine ya da mezhebi aidiyetine bakmaksızın adaylar gösterdik. Herhangi bir ayrıştırma ya da ayrımcılık içerisinde değiliz. Bizim için Şeyh Said de Seyit Rıza da bir halk önderleridir ve mezar yerlerinin tespiti ile iade-i itibarlarını talep ediyoruz. Özellikle zulme uğrayan, mahrum ve mağdur edilmiş olan kesimlerin üzerinde hassasiyetle duruyoruz. Doğrusu o kesimleri ve o coğrafyaları daha çok önceliyoruz.
Paylaşılan afişler üzerinden adaylarınızın dış görünüşleri de çok konuşuluyor. Çarşaflı, sakallı, takkeli adaylarınız var.
Biz özellikle insanların giyim tarzı ya da görünüşüne bakarak bir düşünce ortaya koymamaya, dayatmaları kabul etmemeye çalışıyoruz. Bu sebeple herkes doğal haliyle fotoğraflarda yer aldı. Bu konuda hiçbir adayımıza herhangi bir şey dikte etmemeyi tercih ediyoruz. Tüm tercihlere saygılı davranıyoruz. Biz inandığımız değerlerle siyaset yapmak istiyoruz. İnandığımız değerler de sadece aklımızda kalmıyor, giyim kuşam tarzımıza da yansıyor. Eleştirilerden ya da kınamalardan çekinerek de pozisyon belirleyen bir parti değiliz. Bu sadece kıyafet meselesiyle de ilgili değil Seyit Rıza, İskilipli Atıf Hoca meselesi ya da anadilde eğitimle ilgili konularda da duruşumuz belli ve ezberlere karşı tavrımız çok net. Nasıl ki eskiden kamunun ve toplumun değişik kademelerinde başörtülü kadınlar yoktu, şimdi varlar ve herkes alıştı. Bu şekilde insanların bu farklı dış görünüşlere ve kıyafetlere alışması gerekiyor.
Siyasetimizin ana ekseninde insan ve adalet var. Bunu da Rabbimizin bize koyduğu ölçülere uyarak yapmaya çalışıyoruz. İster başörtülü olsun ister olmasın ister de çarşaflı olsun bir yönetici adil olmadıktan sonra da yaptığının bir değeri yok.