Ana SayfaRÖPORTAJÖZEL RÖPORTAJ | Ahmet Güneştekin: “Celal Adan sergiyi ilgiyle gezdi;...

ÖZEL RÖPORTAJ | Ahmet Güneştekin: “Celal Adan sergiyi ilgiyle gezdi; Bahçeli de gelirse güzel bir adım olabilir”

MHP’li Celal Adan’ın, Ahmet Güneştekin’in faili meçhulleri, Kürt kimliğine baskıları anlatan Kayıp Hafıza sergisine ziyareti dikkat çekti. Güneştekin’le; Kayıp Hafıza, Adan’ın ziyareti ve tartışmalar üzerine konuştuk: “Üç saat boyunca tüm eserleri ilgiyle inceledi, sorular sordu. Anlattıklarımla ilgili bir rahatsızlık belirtmedi. ‘Ülkemizin tüm renkleriyle, kültürleriyle güçlüyüz. Şu anda yapmaya çalıştığımız da bu’ dedi. Gelmesi kıymetli. Devlet Bahçeli de gelirse, Tuncer Bakırhan da gelirse de ilgilenirim. (Bahçeli) Gelirse açılımı güçlendirme açısından da güzel bir adım olur.”

Sanatçı Ahmet Güneştekin’in faili meçhul cinayetleri, kayıpları; Kürt kimliğine, Kürtçe’ye baskıları ve yüzleşme temasını işleyen 350’ye yakın heykel, enstalasyon, video, seramik ve diğer farklı türlerde sanat eserlerinden oluşan Kayıp Alfabe sergisi, İBB Kültür’ün ev sahipliğinde 17 Ocak’tan bu yana Artİstanbul Feshane’de ziyaretçilerini kabul ediyor.

İlginin büyük olduğu Kayıp Alfabe sergisini, MHP’li TBMM Başkanvekili Celal Adan’ın da ziyaret etmesi dikkat çekti.

Adan’ın, sergiyi birlikte gezdiği Ahmet Güneştekin, serginin sponsorlarından Yıldız Holding yöneticisi iş insanı Murat Ülker ve Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’la birlikte çektirdiği fotoğraf, sosyal medyada çok paylaşıldı, “süreç” tartışmalarıyla ilgili yorumlar yapıldı.

Sergiyle ilgili değerlendirmeleri ve sosyal medyadaki tartışılan ziyareti Ahmet Güneştekin’le konuştuk.

“Devlet Bahçeli de Tuncer Bakırhan da gelirse yine ilgilenirim”

Faili meçhulleri, kayıpları, Kürtçe’ye yapılan baskıları, Türkiye’nin Kürt meselesi başlığında konuştuğu ve çözümler aradığı birçok konuyu işlediğiniz “Kayıp Alfabe” sergisine, MHP’nin önde gelen isimlerinden Celal Adan’ın ziyareti çok dikkat çekti. Ziyaret nasıl oldu?

Ülker’in Kasım ayında kuruluş yıldönümüyle ilgili bir etkinliğinde Ülker için yapmış olduğum belgeselden dolayı konuşmacıydım. Celal Adan Bey de oradaydı. Konuşmamı dinleyince etkilendi. Orada Murat Ülker’in koleksiyonunda bulunan eserlerim de vardı. Onları da incelemiş, ilgisini çekmiş, ayak üstü tanıştık ve tebrik etti.

Sergiyi de görmek istemiş, merak etmiş. Nezaket gösterdi geldi. Kim olduğumu, politik duruşumu, meselemi biliyor zaten. Murat Bey eşlik etti, Ali Koç Bey’le birlikte gelip gezdiler. 

Ben de ev sahibi olarak hazır bulundum ve ilgilendim tabii ki. Kim misafir olursa ilgilenirim. Yarın Devlet Bahçeli de Tuncer Bakırhan da yani hangi siyasetçi gelirse yine ilgilenirim.

“İlgiyle gezdi sorular sordu””

Celal Adan’ın eserlerinizle ilgili yorumları oldu mu? Neler konuştunuz?

Normalde ortalama bir ziyaretçi 1,1-5 saat kadar kalıyor orada. Celal Bey, üç saate yakın kaldı. Tek tek bütün eserleri inceledi, konuştuk. Faili meçhuller, hendek çatışmalarından, daha sonra depremden kalan enkaz parçalarından oluşturduğum “Yoktunuz” eserimle birlikte merak edilenleri anlattım.

Sorulan ve merak edilen her şeyi anlattım: “Bakın burada binlerce faili meçhul cinayette kaybettiğimiz insanların ismi var. Onlar için bir şehir, bir dünya yarattım, adlarını verdim. Kemikleri bulunamayan insanları en azından burada bir caddede, sokakta, okulda, üniversitede, adalet sarayında adlarını yaşatıyorum.”

İnceledi, dinledi, bazı eserlerle ilgili soruları oldu. Anlattım gayet nezaketle dinledi, nezaketle gezdi. Herhangi bir itirazı, herhangi bir tenkidi olmadı.

“Murat Ülker’e ‘iyi ki beni bu sergiye getirdin’ demiş”

Ayrılırken tebrik etti. Kitap imzaladım kendisine. Murat Bey’e de memnuniyetini bildirmiş, “İyi ki beni bu sergiye getirdin” demiş.

Aslında hepimizin özlediği bir şey bu, iklimin normalleşmesi, barışın zemini için lazım bu. Klasik olacak ama sanatın birleştirici gücü diyebiliriz.

“’Tüm renklerimizle güçlüyüz, şu anda yapmaya çalıştığımız bu’ dedi”

Hiçbir eserinizle ilgili veya sizin anlatımlarınızdan bir rahatsızlığa kapıldığını düşündüren bir an olmadı yani öyle mi?

Hiç rahatsız olmadı. Herhangi bir yüz ifadesine bile öyle bir rahatsızlık yansımadı. Hatta her şeyi Türkleştirmenin yanlışlığıyla ilgili bir espri yaptı.

Sergiyi Yaşar Kemal’e atfetmemle ilgili sohbet ettik. “Buranın bin bir çiçekli bir bahçe olduğunu düşünün. Bir rengi koparıp atarsak bu bahçeyle birlikte insanlığa zarar vermiş oluruz” dedim. “Kesinlikle öyle. Biz ülkemizin tüm renkleriyle, kültürleriyle güçlüyüz. Şu anda yapmaya çalıştığımız da bu” dedi.

Siyasetçi ziyaretleri için bir kıyas yapmak gerekirse Kemal Kılıçdaroğlu İzmir’deki “Gavur Mahallesi” sergisine gelmişti. Ben de onun ziyaret edeceği gün bizzat eşlik edeyim diye nezaketen İstanbul’dan İzmir’e gitmiştim. Kendisinin bütün sergi boyunca bir tane sorusu olmamıştı bana. Bu benim için hayal kırıklığı olmuştu.

Celal Adan eserlerimle ilgili 8-10 tane soru sordu. Bu açıdan “Celal Adan mı Kemal Kılıçdaroğlu mu?” diye sorulursa Celal Adan, Kılıçdaroğlu’ndan çok daha ilgiliydi, bir şeyleri merak etti.

Kılıçdaroğlu, Ocak 2023’te İzmir’deki “Gavur Mahallesi” sergisinde Güneştekin’le birlikte.

 “’Kürt asıllı’ değil Kürd’üm”

Celal Adan’ın ziyaretinin, amacınıza ulaştığınızı düşündüren bir ziyaret olduğu söylenebilir mi?

Bence kültürel açıdan fazlasıyla önemliydi. Belki bu yeni çözüm süreciyle ilgili bir yönü de vardır bu ziyaretin. Sonuçta ben kimliğini saklamayan bir sanatçıyım.

Biliyorsunuz geçenlerde bana sorulan bir soruya verdiğim bir cevap sosyal medyada gündem oldu. “Kürt asıllı bir sanatçı olarak zorluklar yaşıyor musunuz?” diye soruldu, ben de düzelttim. “Ben Kürt asıllı değil Kürd’üm” dedim.

Türkiye’de, “Kürt asıllı” kime denir? Yakın tarihe bakınca Bülent Ecevit’e denir, Mehmet Ali Birand’a denir, Kamuran İnan’a denir. Bugün için Bekir Bozdağ “Kürt asıllı”dır. Bu örnekler, oyuncu, şarkıcı, edebiyatçı, bilim insanı olmak üzere yüzlerce binlercesiyle örneklendirilebilir.

Kimliğini saklamaya çalışan ya da bir nedenden dolayı sessiz kalan, kendi kimliğinden uzaklaşıp, “asıllı” gibi durmaya çalışanlar yani bunu tercih edenler var. Ya da sonradan gerçekten kimliğini öğrenip kabul edenler de var. Ama o kültürü yaşamamış olduğundan, başka bir kültürün içinde büyüdüğü için o “asıllı” veya “kökenli” sayılır. Kimliğini saklamak tamamen korku ve güç sınıfının yanında istif olma çabasıdır.

Ama var olduğu günden beri kimliğinin farkında olup, bunu çekinmeden, konfor alanını hiç umursamadan, hitap ettiği kitleyi hiç umursamadan, realitesini ısrarla vurgulayan kişi artık “asıllı” ya da “kökenli” değil kendisidir zaten.

Herkes benim kim olduğumu ve duruşumu biliyor. Politik olarak hiçbir yapının tarafı olmadığım da biliniyor. Benim Kürt kimliğim kimsenin tekelinde değil. Benim demokrat kimliğim kimsenin tekelinde değil. Benim sosyalist bakışım kimsenin tekelinde değil. Zaten sanatın doğasına aykırıdır bir tarafın mensubu olmak. Sürekli seni bir yere ait kılmaya çalışıyorlar. Ben hiçbir yere ait değilim.

“Hem Duran Kalkan hem Süleyman Soylu sergim aleyhinde konuşmuştu”

Sizinle ilgili eleştirilerin temelinde de bu olabilir mi?

Olmaz mı? Mesela 2021’de hem Kandil’den Duran Kalkan hem Süleyman Soylu, Diyarbakır’daki “Hafıza Odası” sergim aleyhinde konuştu. Zaten sizler biliyorsunuz, o dönemdeki tartışmalarda en düzgün değerlendirmeleri Yıldıray Oğur yapmıştı.

Demek ki bu ülkede gerçekten bir yüzleşme, bir hafıza meselesinin işlenmesi birilerini rahatsız ediyor.

“Bu sergide 10 Guernica var”

Çünkü eğer bu toplum yüzleşirse zaten biz Almanya oluruz, İspanya oluruz, İtalya oluruz. Onlar geçmişte zorlukları yaşadılar sonra yüzleşmeyi öğrendiler. Ülkenin yüzleşmeye ihtiyacı var.

Bunu kim sağlayacak? Sanat sağlayacak. İspanya’ya gidin bakın, bir Guernica vardır. Bu sergide de 10 tane Guernica var. “Yoktunuz”, “Kayıp Alfabe”, “Mübadilin Kayığı”; bunların hepsi bizim ülkemizin gerçek Guernica’larıdır.

“Mehmet Ağar veya Tansu Çiller de gelse belki vicdanlarıyla yüzleşir”

Guernica’dan bahsetmişken onunla ilgili bir soru sorayım. Sosyal medyada Celal Adan’ın sergiyi ziyareti ve beraber çekilen fotoğrafınızla ilgili yapılan yorumlar arasında Picasso’ya atfedilen bir olayı anımsatanlar çok oldu. Bir Nazi subayının Guernica tablosunu göstererek “Bunu siz mi yaptınız” diye sorması üzerine Picasso’nun “Hayır siz yaptınız” yanıtı verdiği iddia edilir. Sosyal medyada Ahmet Güneştekin ile Celal Adan arasında da bunun benzeri bir diyalog geçmiş midir diye soranlar oldu. Böyle bir diyalog yaşandı mı?

Bunu belki Celal Adan’dan önce Tansu Çiller’e ya da Mehmet Ağar’a söylemek isterdim.

Bence gelmeleri kıymetli. Keşke başkaları da gelse. Mehmet Ağar, Tansu Çiller onlar da gelip görse en azından belki vicdanlarıyla yüzleşirler.

Mesela 2021’de Diyarbakır’daki sergide yediğim linçlerden bir tanesi de Meral Akşener’den gelen çelenkti. Vay efendim Ahmet Güneştekin’in Diyarbakır’daki sergisinde Akşener’in çelengi varmış diye tepki gösterdiler. Ev sahibi olan Diyarbakır Ticaret Odası’nın davetinden dolayı Meral Akşener’in çelenk göndermesi nedeniyle ben linç yedim.

Nezaket gösterip göndermiş ama orada esas sorgulanması gereken bir sergiye çelenk gönderilmesiydi. Dünyanın hiçbir yerinde sanat sergisine fabrika açılışıymış gibi çelenk gönderilmez. Ülke yönetimine talip olmuş bir siyasetçi o kadar kültür ve sanattan uzak ki bir serginin açılışına çelenk gönderiyor. Oysa bunu tek bir yazar çizer gündeme taşımadı. Belki de iyi niyetle yapılmış bir hareket ona bir şey demiyorum. Ama çelenk gönderildi diye beni linç edenler illa buraya odaklanacaklarsa burada görmeleri gereken şey bu olmalıydı. Ama bizimki gibi kültürden, sanattan uzak bir toplum için bunlara dertlenmemek gerek. Üstelik okumuşu eğitimsizinden daha da cahil.

“Bahçeli’nin son çıkışları olmasaydı çok büyük bir linç gelebilirdi”

Celal Adan’ın ziyaretine beklendiği gibi olumsuz tepkiler de oldu. Tepkiler için ne söylemek istersiniz?

Az önce konuştuğumuz gibi benim politik olarak bir yapının elemanı olmamamın bu tepkilerde payı büyük. Bir de bu sergi için öyle bir şey yok ama önceki tartışmalarda bir aidiyeti olanlar pek inanmadıkları bir linç dalgasına katılmaya mecbur hissettiler kendilerini. İnanmadıkları bir tutumu desteklemek ya da en azından karşı çıkmamak zorunda hissettiler kendilerini. Esas linç atmosferi yaratan durum bu oluyor.

Tabii Devlet Bahçeli’nin son çıkışları olmasaydı belki bu ziyaret nedeniyle çok büyük bir linç gelebilirdi bana. Ama gördüğüm kadarıyla linç etmiyorlar, tepkilere ufak tefek tatlı eleştiriler denebilir.

“Bizim toplumda başarılı ve güçlü insan sevilmez; ezik, güçsüz, militan olacaksın”

“Kemal Türkler Davası sanığı Celal Adan ve yanında da iki kapitalist. Sana da bu yakışırdı Ahmet Güneştekin” gibi yorumlar da yapıldı.

Bizim toplum olarak Kürt’ü de Türk’ü de başarılı ve güçlü insanı sevmez. Ezik olacaksın, güçsüz olacaksın, militan olacaksın. Bir insan zengin ve sanata yakın durmak istiyorsa buna kim niye itiraz etsin. Hangi sanatçı itiraz eder?

Bir insan fakirdir sergiye gelirse “Burası zenginlere hitap ediyor, gelme” mi deriz? Sanatla ilgili kimsenin kimseyi istif etme hakkı yoktur. Dünyanın hiçbir yerinde de bu olamaz.

“Bahçeli ziyaret ederse açılımı güçlendirmeleri açısından güzel bir adım olur”

Devlet Bahçeli de sergiyi ziyaret eder mi? Edebileceğiyle ilgili söylentiler de var.

Benim bir davetim veya özel bir arzum olarak söylemiyorum ama olursa bence bu açılımı kültürel olarak da güçlendirmeleri açısından güzel bir adım olur.

Keşke bütün siyasiler ziyaret etse. Orada hepsini ilgilendiren konular var. Orada herkes kendi kitlesini de görür.

Ülkücüler, MHP’ye yakın bir kitle gelmiyor mu sanılıyor? Her adımda başörtülü kadınlar görülüyor, çarşaflı kadınlar da geliyor. Hemen yanında mini etekli kadınlar da sergiyi geziyor. Bu açıdan bu sergi çok şeyi başarmış durumda. Siyasetçilerin başaramadığını sanat başarmış. Siyasiler gelip bunu da incelemeli sergide.

“Ben nitelikli kitleye ulaşmak istiyorum, Serbestiyet gibi mecraların ilgisi büyük medyadan daha önemli”

Sergiye ilgiyi nasıl buluyorsunuz?

Bence etkisi gün gittikçe daha fazla artacak. Dikkat ederseniz büyük medyanın pek bir ilgisi yok. Yabancı basın ilgileniyor. Açılışa 60’ya yakın yabancı basın mensubu geldi ve işliyorlar. Sanat mecralarının da birçoğu işlemiyor.

Bunları da önemsemiyorum. Mesela Serbestiyet gibi özgün dijital mecraların ilgisi benim için daha önemli. Ben nitelikli kitleye ulaşmak istiyorum. Kendim de sosyal medyayı güçlü tutuyorum. Sergiyle ilgili paylaşımlarım milyonlarca etkileşim alıyor. Ben bunu takip eden nitelikli kitleye ulaşmak istiyorum zaten. Bu yüzden televizyonların ilgi göstermemesi benim için önemli değil.

Zaten ziyaretçi ilgisi de Türkiye rekoruna değil dünya rekoruna gidiyor. Günde binlerce, hafta sonları on bine yakın insan çekiyor. Bazen Aksaray’dan itibaren araç trafiği oluyor. Derbi maçı değil, pop star konseri değil.

Popüler kültürden tamamen uzak bir yüksek sanat sergisinin bu kadar çok insanı çekmesi sosyologlar tarafından incelenmeli. Bahsettiğim gibi her kesimden, her inançtan, her ideolojiden insan geliyor. Barbaros Şansal’ı da geliyor muhafazakâr kesimleri de. Başörtülü bir kadın Barbaros Şansal’la selfie yaptı. Bunlar ilginç ve güzel şeyler. Tamamen fısıltı gazetesiyle, insanların kendi sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımlarla yaygınlaşmasıyla bu ilgiye ulaştı. Toplamda 6 ay boyunca ziyaretçi sayısı da göstereceği kamuoyu etkisi de çok daha artacak diye düşünüyorum.

- Advertisment -