Kayades (sessizlik) terimsel olarak Yahudilerin vatandaş olmalarına rağmen siyasi olarak sessiz kalmalarını, siyasete karışmamalarını, güvende kalmak için olabildiğince görünmez olmalarını öğütleyen siyasi zihniyetin de adı.
Türkiyeli Yahudi gençlerin kurduğu “Avlaremoz” platformu, İsrail’in Gazze’de insanlığa karşı işlediği suçlara karşı sessizliği bozdu ve bir açık mektup yayınladı. Açık mektup ekseninde Avlaremoz’dan Eli Haligua ile konuştuk.
Söyleşiden satır başları:
-Avlaremoz sitesi 2016’da kuruldu.. Hrant Dink öldürülmüştü. Gezi olayları olmuştu. Hatta o sırada Kamp Armen olayları yaşanıyordu. Ve bir takım Yahudi bireylerin Kampermene gidip destek sunduğunu görmüştük. Ve bir şekilde Yahudi grubunun da içerisinde insanların daha fazla ses çıkarmak istediğini fark etmiştik. Gençlerin özellikle.. Çünkü Yahudi toplumu çok içine kapalı bir toplumdur. Kayades kültürü vardır. İşte Avlaremoz da adını oradan alıyor “Konuşalım” demek.
“Sessizliğe” karşı “Konuşalım” dedik
-Bence Türkiye’deki Yahudilerin İsrail konusunda açıklama yapmak zorunda olmaması lazım. Çünkü yani gelip de Suudi Arabistan veya herhangi bir Müslüman ülke herhangi bir katliam yaptığı zaman veya bir şey yaptığı zaman Türkiye’deki Müslümanlar veya Almanya’da yaşayan Müslümanlar, Müslüman grupları, IŞİD’in yaptığı şeyleri kötülemek için bir bildiri yayınlamıyorlar; Yayınlamamalılar. Almanya hükümeti de bu konuda orada yaşayan Müslümanlara baskı yapmamalı. Çünkü onlar IŞİD’den de sorumlu değiller veya her türlü yaşanan ve Müslümanlara mal edilen olaylar konusunda sorumlu değiller. Aynı şekilde bence Türkiye’de yaşayan Yahudiler de İsrail’in eylemlerinden sorumlu değiller.
İsrail Yahudiliği gasp ediyor
Türkiye’deki Yahudilerin açıklama yapmasını zorlayan unsurlar bence antisemit unsurlar ve İsrail ile Yahudiler arasındaki ayrımı silikleştiriyorlar. Çünkü bu aslında bir Yahudi-Müslüman savaşı değil. İsrail devletinin yürüttüğü politikaların yarattığı kıyımlar ve acılar söz konusu. Kasıtlı olarak İsrail devleti kendini Yahudi devleti ve saldırılarını Yahudiler adına yaptığını söyleyerek bu algıyı muğlaklaştırıyor ve bence bu da çok sorunlu ve antisemitizmi körükleyen bir şey. Aslında antisemitlerle Siyonistler ikisi de birbirini besliyor. İkisi de İsrail ile Yahudiler arasındaki ayrımı bunu muğlaklaştırarak antisemitizmi körükleyen bir noktaya taşıyorlar. İsrail Devleti aslında benim kendi aidiyetimi ve Yahudiliğimi de gasp ediyor.
7 Ekim’in hemen sonrasında Soykırım uyarısı yaptık
-İsrail’in Gazze’ye müdahalesinin soykırım yapma ihtimaline evrilmesi harekatının ilk günlerine, 28 Ekim’e dayanıyor. 28 Ekim’de Soykırım Çalışmaları Uzmanı Prof. Dr. Raz Segal’in değerlendirmesini yayınladık. “İsrail güçleri tarafından Gazze Şeridi’ndeki Filistinlilere karşı soykırım suçu işlenmesi ihtimali konusunda alarm vermek zorundayız” diyor.
-Antisemitizm yapanlar ve Siyonistler İsrail ile Yahudiliğin arasındaki farkı silikleştirdiği için İsrail’i eleştirmemiz Yahudiliği eleştirmek olarak yansıtılıyor. Bize “self-hater” yani kendinden nefret eden Yahudiler suçlamasında bulunuyorlar.
İsrail’in katliamları bir an önce durmalı Filistinlilerle ortak eylemler etkinlikler yapmak isteriz
-İsrail’in bu savaşı bir an önce durdurması aynı zamanda rehinelerin de serbest bırakılması gerekiyor. Oradaki rehinelerde zorla alıkolulmuş insanlar, siviller var içerisinde. Rehinelerin eve dönmesinin de tek yolu İsrail’in Gazze’den çekilmesi ve ateşkes yapılmasına bağlı. Sonuç olarak bir ateşkes anlaşması imzalanmak zorunda. Anlaşıldı ki 7 ay boyunca İsrail ordusu operasyonlarla bu rehineleri kurtaramıyor. Aksine kendi saldırıları sonucunda rehinelerin ölümüne neden oluyor. Bu sebeple biz çift taraflı hem İsrail’den kaçılan Yahudilerin evlerine dönebilmesi hem de artık Filistin’de 35 bini geçmiş çoğu kadın ve çocuk olan katliamın bir an önce durması için bir çağrıya imza atmış olduk.
Azra Kohen’i okuyunca kanım dondu: Nefret söylemi cezalandırılmalı
Azra Kohen’in ifadelerini okuyunca kanım dondu. Bu ifadeler insanlık suçu, nefret söylemi. İslamofobi, Arap ve Filistin düşmanlığı içeriyor. Yayınevlerinin yazarın kitaplarını yayınlamaması makul bir karar. Keşke bir çok Türk milliyetçisinin de kitapları nefret söylemleri sebebiyle kitapevlerinden çekilse. Nefret söylemi Türkiye’de çok hızlı bir şekilde nefret suçuna dönüşüyor. Onun için zaten hiçbir yazarın nefret söylemi üretebileceği bir zemin olmamalı, üretseler dahi kınanmalı ve bunun aslında yanlarına kâr kalmamalı.
Tek bir Yahudi prototipi yok
-İsrail politikalarına karşı olan her Yahudi anti-siyonist değildir. Kendimi anti-siyonist olarak tanımlayabilirim. Ama İsrail’de bir çok anti-siyonist olmayan insan, İsrail’in şu anda yürüttüğü politikalara karşı. İnsan, Yahudi olduğu için değil sadece insan olduğu için bu savaşa karşı çıkmalı.
-Yahudiler adına savaş yürüttüğünü iddia eden bir devlet aslında Yahudilik değerlerini gasp ediyor.
Sadece Yahudiler için değil herkes için “Bir daha asla”
-Sadece Holokost’ta sadece Yahudilerin mağduriyeti değil aynı zamanda Nazilere karşı da muazzam bir direnişin olduğu bir dönem aslında. Bu pratikleri çalışarak aslında Holokost’un bize öğrettiği şey bence totaliter rejimlere, faşizme karşı mücadele ruhudur.
-Bunun için de şu anda Filistinlilerin yaşadığı zulme, karşı çıkmanın bir insanlık borcu, biz bu direniş bilincine sahibiz.
Özgür Filistin İçin Bir Grup Avlaremozcu’dan Açık Mektup
Kuruluşundan beri antisemitizm ve diğer her tür ırkçılığa karşı mücadelenin bir parçası olarak içinde yer aldığımız Avlaremoz’un editör ve yazarları olarak, İsrail’in Filistinli sivilleri yaşamdan koparan, yaşayanları açlığa mahkum eden, bir buçuk milyondan fazla insanı evsiz bırakırken, sağlık ve eğitim tesisleri dahil tüm altyapıyı yok eden saldırılarını derin bir üzüntü ve öfkeyle kınıyoruz.
Avlaremoz yayın hayatına başladığında, soykırımdan kurtulan Yahudilerle birlikte “Bir Daha Asla!” diyebilmek için ilk dosya konumuz Holokost olmuştu. Yahudi soykırımının tarihini anlatmayı, mağdurlarını unutmamayı, Holokost inkarcılığı ile mücadele etmeyi nasıl görevimiz olarak gördüysek, bugün de insanlık adına “Herkes İçin Bir Daha Asla” diyoruz.
Holokost’un insanlık tarihine açtığı derin yaralardan biri olan, yanı başında katliamlar yaşanırken sessiz kalabilen ‘seyircilerin’ bugün hepimizin gözleri önünde yaşananlara rağmen yeniden gün yüzüne çıkması, üzüntümüzü derinleştirip öfkemizi çoğaltıyor.
Bilinmesini isteriz ki, kadim Yahudi gelenekleri ve inançlarına aykırı bir biçimde, antisemitizmi işlediği savaş suçlarına kalkan olarak kullanan İsrail’in, Yahudiler adına hareket ettiğini iddia ederek yürüttüğü soykırıma karşı görüşlerimizi, “antisemit” ve “kendinden nefret eden Yahudi” lakırdılarına rağmen, bu mecrada dile getirmeye devam edeceğiz.
İsrail’deki on binlerce insanın sokaklarda söylediği gibi, biz de rehinelerin güvenli bir şekilde eve dönmesi için tek yolun ateşkes ve barış olduğuna inanıyoruz. Savaşın kazananı olmadığının bilinciyle, Hamas’ın 7 Ekim’de gerçekleştirdiği saldırının İsrail halkı üzerinde yarattığı terörün ve acıların bir soykırıma alet edilmesini reddediyoruz.
Bu metni yazarken Yahudi soykırımından canlı çıkmayı başaran, bugün 88 yaşındaki Marione Ingram’ın sözleri yolumuzu aydınlatıyor: “Ben Holokost’tan kurtuldum ve Gazze’deki çocukların şu an yaşadıklarını yaşamış biriyim. Gazze’de yaşananlara baktığımda hemen gözümün önüne çocukluğum geliyor.”
Avlaremoz’un yayına başladığı ilk gün belirttiği üzere, soykırım bir insanlık suçudur! Uluslararası hukukun ve insancıl hukukun açık ihlali olan saldırılar, insanlığın ve dayanışmanın temel ilkelerini baltalamaktadır. Biz aşağıda imzası bulunan yazar ve editörler olarak, bu saldırıların cezasız kalmasını kabul etmiyoruz. Kurbanlarla dayanışma içinde olmanın, herkes için adalet talep etmenin bugün her zamankinden daha önemli olduğunu vurguluyoruz. Uluslararası toplumu Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Uluslararası Adalet Divanı kararları çerçevesinde, bu yasa dışı eylemleri durdurmak ve failleri sorumlu tutmak üzere derhal harekete geçmeye çağırıyoruz. Suçlular adaletle yüzleşene ve kurbanlar evlerine dönene kadar mücadeleye devam edeceğiz.
Avi Haligua, Ayşe Hür, Deyvi Papo, Eli Haligua, Emre Yavuz, Eytan İpeker, Kenan Kruz Çilli, Levent Özyıldırım, Melike Karaosmanoğlu, Muzaffer Erol, Nesi Altaras, Ozan Ekin Gökşin, Özgür Kaymak, Reyan Tuvi, Selin Estroti, Süheyla Yıldız, Tomris Derya Keresteci, Tuğba Yavuz, Yusuf Sarfati