İzlemek için:
Günaydın efendim.
Kış geldi. Şimdi öncelikle Bakü’deki iklim toplantısına bir atıfta bulunalım. Toplantıdan bir uzlaşı çıktı: 300 milyar dolar. Gelişmekte olan ülkeler daha fazlasını talep ediyordu ancak uzlaşı böyle bir şey; herkesin istediği olmayabilir.
Geçtiğimiz hafta Uluslararası Ceza Mahkemesi, İsrail’in işlediği iddia edilen suçlarla ilgili bir adım attı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama kararı verdi. Bu süreçte Netanyahu önemli bir açıklama yaparak ordusunu yetersizlikle suçladı.
Şimdi Ukrayna üzerinde biraz durmak istiyorum. Ruslar, yeni tip bir füze kullandılar ve durum giderek tehlikeli bir hal aldı. Biraz geriye gidersek, Yeltsin döneminde Sovyetler Birliği çöktüğünde, Batı — özellikle Amerika — NATO’nun Rusya’ya doğru genişlemeyeceği yönünde taahhütlerde bulunmuştu. Ancak bu taahhütler yerine getirilmedi. Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri ile Baltık devletleri NATO’ya dahil edildi. Şimdi buna Ukrayna’yı da eklemek istiyorlar.
Ukrayna meselesinde Amerika’nın değerli diplomatlarından George Kennan, ki kendisi II. Dünya Savaşı sonrası Rusya’yı çevreleme politikasının mimarıdır, “Aman dikkat!” demişti. “Ukrayna, Rusya’nın en hassas noktasıdır. Fazla oynamayın” diye uyardı. Ancak bu uyarı dikkate alınmadı.
Üstelik şimdi Ukrayna’yı NATO’ya dahil etme yönünde bir kampanya var. Bu da demek oluyor ki savaş bitmeyecek. Ancak şu şekilde bitebilir: Birisi masaya yumruğunu vurur. Bu kişinin Donald Trump olabileceği konuşuluyor. Bazı savaşlar istenmeden de çıkabiliyor.
Şimdi yavaş yavaş Avrupa’da Kırım konusunu gündeme almaya başladılar. Kırım, biliyorsunuz, Sovyetler Birliği zamanında Ukrayna’ya hediye olarak verilmişti. O dönem Ukrayna, Sovyetler Birliği’nin bir parçasıydı. Ancak “hediyeler geri alınır” misali, Rusya bunu işgal yoluyla gerçekleştirdi. Şu anda çok ciddi bir durumla karşı karşıyayız ve tehlike giderek artıyor.
Rusya, sürekli tehditlerde bulunuyor; Batı ise Ukrayna meselesini kendi güvenliğinin bir parçası olarak görüyor. Ancak bu çıkmaz sokaktan bir an önce çıkılması gerekiyor. Avrupalıların da bu savaşa olan tahammülü yavaş yavaş azalıyor.
Bu arada, Amerika Birleşik Devletleri’nde başkanlık seçimlerinden sonraki süreç oldukça kritik. Seçimler 5 Kasım’da yapıldı; yeni başkan ise ancak 20 Ocak’ta göreve başlayacak. Bu süre — 2,5 ay — Amerika gibi bir ülke için tahammül edilmesi zor bir dönem. Üstelik şu anda Başkan Biden’a kimsenin kulak asmadığı konuşuluyor. Bu durum, Amerika için çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir.
Zaten herkes gidip Trump’la görüşmeye başladı.
Gözümüzden uzak olan bir diğer konu Sudan. Sudan’daki açlık krizi, Gazze’dekinden çok daha büyük. Ancak Sudan, Afrika’da olduğu için dünyada pek dikkati çekmiyor.
Bu arada, Avrupa Birliği enteresan bir konuyu tartışmaya başladı: Laboratuvarda üretilen et. “Etik midir?”, “Sağlığa uygun mudur?” ve “Acaba hayvancılığı öldürür mü?” gibi sorular gündemde. Dünyanın çeşitli yerlerinde ise atıklardan yeni ürünler yapılmaya başlandı. Örneğin Japonya’da, atılan pirinçlerden torba ve kese kâğıdı üretiliyor.
Yaşam şeklimizi değiştirmek zorundayız. Aksi takdirde dünya büyük bir felakete sürüklenecek. Zaten Bakü’de yapılan iklim değişikliği konferansında da bu konular ele alındı.
Şimdi size oldukça ilginç bir bilgi vereceğim: Dünya yaşlanıyor. Doğurganlık oranları tüm dünyada düşüyor. Hatta İstanbul’un doğurganlık oranının Berlin’dekinden bile düşük olduğu iddia ediliyor. Bu durum iyi bir şey mi, kötü bir şey mi? Tartışması ayrı bir konu. Ancak sosyal yaşam üzerindeki etkileri oldukça büyük olabilir. Emekli nüfusu artarken çalışan nüfus azalıyor. Bu da çalışanların daha büyük bir yük altına gireceği anlamına geliyor. Sosyal güvenlik sistemleri açısından ciddi sonuçlar doğurabilir.
Hepinize saygılar sunuyorum efendim.