Yapmayın etmeyin, kutuplaşmayı sertleştirmeyin, gerilimi tırmandırmayın. Bu ülkede çok acılar çekildi, çok ocaklar söndü. Genç kuşaklar o günleri yaşamadı ama geri kalanımız partizanlığın ne olduğunu defalarca görüp yaşadık. Ağır bedeller ödedik. Ülkenin normale dönmesi yıllara mal oldu.
14-28 Mayıs seçimlerine gelirsek… İktidardaki ittifak, seçimleri kazandı. Kutlarız. Cumhurbaşkanı seçildi. Hayırlı olsun. İktidarın 27.8 milyon oyu var, muhalefetin de 25.5 milyon. Neredeyse başa baş bir yarış oldu. Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan son anda cumhurbaşkanlığı adaylığından vazgeçmese, aldığı yüzde 2.85’lik oy muhalefet tarafında kalsa, tablo şu ankinden farklı olabilirdi.
Türkiye her zamankinden daha çok ortak akla muhtaç. Kamplaşmayı tırmandırmak, insani ve siyasi bakımdan kime ne yarar getirebilir? Toplumun bir kesimini çaresizlik içine sokmak iyi bir sonuç vermez. 25.5 milyon insanı sürekli hırpalamak, öncelikle ülkenin neşesini, eğlencesini, dinamizmini tahrip eder.
Gençlerin bu ülkeden umudunu kesebilecek yaklaşımlardan kaçınmak gerekiyor. Yeni bir dönem başladı. Bu dönemi, eskiyi tekrar ederek, şiddet dilini sürdürerek yaşamayı isteyenlerin çoğunlukta olduğunu sanmıyorum. Oy verenlere soruyorum, bu tablodan memnun musunuz, ülkemizin geleceği açısından yerinde buluyor musunuz? Kimisi gülerek geçiştiriyor… Kimisi bunun bir propaganda tarzı olduğunu söyleyerek savunmaya çalışıyor… Çoğunluk siyasetin yumuşamasından, kavga dilinin sona ermesinden yana olduğunu söylüyor.
Benim kuşağım neler yaşadı, neler gördü. Ne iktidarlar sonsuz, ne de insan hayatları. Birbirimizi hırpalamadan, büyük yaralar açmadan da siyaset yapabiliriz. Yakında Meclis açılacak. Meclis’te, sorunlar üretmek yerine çözümlere yönelik iş birliği mümkün olabilir mi? Kanunlar, demokrasinin güçlendirilmesi, gerçekçi ekonomi politikaları, gelir adaleti, farklılıklara saygı, kadın ve çocuk haklarının gözetilmesi, Türkiye’nin yüzünü batıya dönmesi yönünde ilerleyebilir mi? Göreceğiz.
Cumhurbaşkanı ülkenin temel meselelerinde parti liderlerini yuvarlak masa etrafında toplayabilir mi? Onlara danışıp, ortak bir zemin oluşturabilir mi? Bakalım…
İktidara oy veren de muhalefete oy veren de yoruldu. Toplum seçimlerde görüldüğü gibi sandık başlarında sakin, kavgaya yüz vermeyen, şiddet dilini kullanmayan bir tavır gösterdi.
Bazı il ve ilçelerde bazı geleneksel sandık başı gerilimleri görülmüş olabilir. Ama toplumun asıl tavrı kavgadan yana değildi. Türkiye toplumu sakin şekilde seçimlere yüksek katılım göstererek demokrasiyi benimsediğini ortaya koydu. Sandık başlarındaki olgun havayı, bir belgesel haline de getirebiliriz. “Siyasetin sivri dili, seçmenin dost dili” isimli bir eğitim filmi de yapılabilir. Tekrar hayırlı olsun…