Ana SayfaSeçim 2023Muhalefet için seçim: 14 Mayıs mı yoksa 3 Kasım mı?

Muhalefet için seçim: 14 Mayıs mı yoksa 3 Kasım mı?

İlk 14 Mayıs’ın üzerinden yaklaşık üç çeyrek asır geçti. Pazar günü sandığa yansıyacak olan irade, 73 yıl önceki gibi bir değişime kapıyı aralayabilir. Türkiye, hâlihazırda normalini kaybetmiş bir ülke; muhalefetin seçimi kazanması halinde; ekonomide, hukukta ve devlet yönetimde normalleşmeye dönüş yolunda hızlı adımlar atılabilir. Ekonomi yönetimi daha akılcı bir temele oturabilir, iktidarı kullanmadaki keyfilik azabilir, bürokrasi daha liyakatli ellere teslim edilebilir vs.

Elbette, her seçim biriciktir ve kendine mahsus neticeler üretir. Mamafih, sandıklarda iktidar veya muhalefetin galebe çalmasına bağlı olarak, bu seçimlerin 14 Mayıs 1950 ya da 3 Kasım 2002 benzeri bir siyasi havaya neden olacağı söylenebilir.

Türkiye’nin siyasi geçmişinden bazı tarihler büyük bir sembolizme sahiptir; 14 Mayıs 1950 ve 3 Kasım 2002 de bu tarihlerin en bilinenleridir. 14 Mayıs, tek-parti iktidarının sandıklarda yenilmesi ve iktidarın demokratik yollarla el değiştirmesiyle özdeşleşir. 3 Kasım ise, seçmen eliyle büyük bir siyasi temizlik hareketinin yapılmasını ve siyasal alanın sadeleştirilmesini anlatır.

Türkiye, iki gün sonra, yine bir kritik tercihte bulunmak üzere sandık başına gidecek. Elbette, her seçim biriciktir ve kendine mahsus neticeler üretir. Mamafih, sandıklarda iktidar veya muhalefetin galebe çalmasına bağlı olarak, bu seçimlerin 14 Mayıs ya da 3 Kasım benzeri bir siyasi havaya neden olacağı söylenebilir. Kısaca izah edeyim:

14 Mayıs 1950’de Demokrat Parti (DP), halkın büyük bir teveccüh gösterdiği seçimlerde, oyların yüzde 53’ünü alarak Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) 27 yıllık iktidarına son verdi. CHP’den ayrılan ve hepsi de köklü birer Kemalist olan kişilerce 1946’da kurulduğunda DP, “sadık bir muhalefet partisi” diye anılıyordu. CHP, 1924 Anayasası’na ve Altı Ok’a itirazı olmayan DP’nin, iktidarlarına mal olabilecek denli büyük bir tehlike olabileceğine pek ihtimal vermiyordu.

Ancak, hayat onların beklentilerinden farklı bir yönde aktı. Devletin müdahale yetkisini sınırlamak, bireylerin hak ve özgürlüklerini genişletmek, ekonomiyi büyütmek ve ülkedeki demokrasiyi geliştirmek iddiasıyla siyaset yapan DP, farklı kesimleri arkasına aldı ve Milli Şef’i seçmenlerin oylarıyla alt etti. CHP, halkın iradesini kabullendi ve iktidarın dümeni DP’ye geçti.

DP’nin zaferi, Türkiye’de iktisadi, siyasi ve hukuki sahalarda yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Bilhassa ilk dört yıllık iktidar döneminde DP’nin gösterdiği performans, Türkiye’de siyasetin kodlarını değiştirdiği gibi CHP’yi de değişime zorladı. Toplumda partilerine karşı giderek artan bir hoşnutsuzluğun varlığını kabullenen CHP yönetimi -ne kadar başarılı olduğu ayrı bir tartışma ama- halka yakınlaşmak adına bazı hamlelerde bulundu.

Normalini kaybetmiş bir ülke!

İlk 14 Mayıs’ın üzerinden yaklaşık üç çeyrek asır geçti. Pazar günü sandığa yansıyacak olan irade, 73 yıl önceki gibi bir değişime kapıyı aralayabilir. Türkiye, hâlihazırda normalini kaybetmiş bir ülke; muhalefetin seçimi kazanması halinde; ekonomide, hukukta ve devlet yönetimde normalleşmeye dönüş yolunda hızlı adımlar atılabilir. Ekonomi yönetimi daha akılcı bir temele oturabilir, iktidarı kullanmadaki keyfilik azabilir, bürokrasi daha liyakatli ellere teslim edilebilir vs.

AK Parti de, seçimi kaybettiği takdirde, kendini gözden geçirmeye mecbur kalır. Nerdeyse iktidarda doğan bir parti oldu AK Parti; daha kuruluşunun dumanı tüterken halktan yönetimin anahtarını aldı ve 21 yıl boyunca işbaşında kaldı. Erdoğan ve partisi, muhalefette iken hiç test edilmedi; dolayısıyla bir muhalefet partisi olmak, onlar için de yeni bir meydan okuma anlamına gelecek.

AK Parti’nin bu meydan okumanın üstesinden gelip gelmeyeceğini zaman gösterecek. Lakin iktidar alışkanlıklarıyla etkili bir muhalefet yapmak da pek mümkün değil. Diri bir muhalefet partisi olması için AK Parti’nin, genel siyasi yaklaşımını, dilini ve söylemini, ittifakını ve aktörlerini değiştirmesi, bu noktalarda yeniden ve esaslı bir yapılanmaya gitmesi gerekecek.

Hayatının kumarı

Peki ya 14 Mayıs’tan AK Parti muzaffer çıkarsa ne olur?

O zaman, muhalefet için işler sarpa sarar ve 3 Kasım benzeri bir fırtına muhalefet liderlerini silip süpürebilir.

Türkiye’de seçmen, 3 Kasım 2002’de; 1990’lı yıllar boyunca yaşanan siyasi krizleri çözmeyen, biriken ve büyüyen toplumsal sorunlara çare bulamayan, askeri vesayeti sineye çeken, 28 Şubat günahını işleyen ve depremin altında kalan siyasi aktörlerin tamamını tasfiye etti. Yepyeni bir dönemi başlattı. Millî Görüş gömleğini çıkaran ve muhafazakâr-demokrat bir kimliğe bürünen AK Parti’ye tek başına iktidarı verdi, bir önceki seçimlerde baraj altı bırakarak cezalandırdığı CHP’ye de tek başına muhalefet görevi yükledi.    

Eğer Pazar günü ipi iktidar göğüslerse, muhalefet için 3 Kasım bir daha yaşanabilir. 21 yıl önce ağır bir seçim yenilgisinin merkez sağ ve merkez soldaki isimleri siyasetten emekli etmesi gibi, bugün çok mana yüklenen bir seçimin kaybı da, muhalefet liderlerinin sahneden çekilmesini gerektirebilir.

Erdoğan tarafından geçildiklerinde bütün muhalefet liderleri diken sırtında oturmaya başlar. Hepsi yoğun bir bombardımana uğrayacak olsalar da asıl fatura Kılıçdaroğlu’na kesilir ve o, bu nedenle, diğer liderlere nazaran daha müşkül bir pozisyona düşer. Hayatının kumarını oynadı Kılıçdaroğlu; kazanırsa ne âlâ, ama kaybederse artık partisinin başında durması çok zorlaşır.

Zar ne yana düşer?

En büyük bedeli Kılıçdaroğlu öder ama diğer liderlerin de yakalarını kurtarmaları kolay olmaz. Akşener, Masa’yı dağıttığı ve dengeleri telafisi güç bir şekilde bozduğu için topa tutulur. Davutoğlu, Babacan ve Karamollaoğlu da Kılıçdaroğlu’nu desteklediklerinden ötürü muhasara altına alınır.

Bir yenilgi durumunda muhalefet cenahında bir arayışın başlaması kaçınılmaz olur. Sert bir değişim rüzgârı eser, parti içi hoşnutsuzluklar ve iktidar mücadeleleri ayyuka çıkar. Böyle bir tablo karşısında liderlerin mevcut halleriyle varlıkları sürdürme ve hiçbir şey olmamış gibi koltuklarında oturma şansları kalmaz. Onlar ya yeniden bir yapılanma yoluna gidecekler ya da -tablonun ne kadar kötü olduğuna bağlı olarak- köşelerine çekilecekler.  

Hâsılı 14 Mayıs’ta halkın atacağı zar ne yana düşerse düşsün, muhalefet için yeni bir dönem açılacak.

https://www.perspektif.online/muhalefet-icin-secim-14-mayis-mi-yoksa-3-kasim-mi/

- Advertisment -